Koç - Bölüm Üç : Pes etmemem için güçlü sebepleriniz olsun.
Akşam yemek masasında hesabıma attığım son fotoğrafa bakarken, neden fotoğrafı silmemi istediğini düşünüyordum.
Evet buna takılmıştım.
Birde şapkamı almasına. Cidden sapık mıydı acaba?
Kendi kendime göz devirdim ve fotoğrafta ne olduğunu sormak için ablama döndüm. Şaşkınlıkla önündeki yemeğe bakıyordu. Anne ve babamın garip bakışları ise ikimiz arasında gidip geliyordu.
"İşe ne zaman başlayacağımızı sormayacak mısınız?" dedi annem. Dikkatim ufak bir an onlara çevrildi. Annem hemşire, babam ise doktordu. Emekli olmalarına az kalmıştı. "Ne zaman?" dedim ablam ses etmeyince. Beyin ölümü gerçekleşmiş olabilirdi. Bir şeye bu kadar çok şaşırması normal değildi çünkü. "Pazartesi." dedi babam.
"Hayırlı olsun." dedim hızlıca. Elimdeki telefona döndüm sonra. Ne vardı lan bu fotoğrafta?
İstanbul'a gelmeden önce arkadaşlarım ile Mudanya'ya gitmiştik. Gece olduğu için sokak lambasının altında saçma bir poz vermiştim. Üzerimde pijamalar vardı. Fotoğraflarımın çoğu saçma sapan olduğu için atmakta bir sakınca görmemiştim açıkçası.
Ayrıca samimi bir fotoğraftı bence.
"Neyiniz var sizin?" diye bağırdı annem birden. Ablam irkilince babamla birlikte güldük. Annem sinirli bakışlarını üçümüz üzerinde dolandırdı. "Ablam evli ya onun şaşkınlığını yaşıyor." dedim hızlıca. "Ay anne ne meraklısın sende ya." diyerek birden yükseldim ve masadan hızlıca kalkıp salona geçtim. Annem arkamdan söylenirken koltuğa oturup yayıldım.
Gözlerim yeniden fotoğrafı buldu. Kendi kendime kaşlarımı çattım. "Salak mıyım neyim? O sil dedi diye fotoğrafta bir şey arıyorum ya." diyerek söylendim. Yüzümde sinsi bir gülüş oluştu birden. Ya o şapşirik beni mi stalklamıştı şimdi?
"Seni Bakırköy'e götürmemi ister misin?" dedi babam yanıma yerleşirken. Gözlerimi devirdim. "Bakırköy'de yatmayacak kadar zekiyim. Bence ablamı ve Efe abiyi yatır. Ablam ile evlendiği için ondan hala şüpheleniyorum." dediğimde ablam mutfaktan bağırdı. Güldüm. Şaşkınlığı geçmişti demek.
"Vera." dedi babam eli ile gel gel yaparken. Ne yapacağını anladığımda sinsice gülümsedim ve ona yaklaştım. İki yüz sıkıştırdı elime. "Kalanı yarın." dediğinde kafa salladım. "Seninle iş yapmak güzel babalık." dedim Amerikan filmlerinden çıkma bir hava ile. Babam göz devirdi. Geri çekilince aklıma düşünceler firar etti birden. Babam ile hep önlere oturur ve futbolcular ile sık sık yüz yüze gelirdik. Ve benim formamın arkasında Özgür Çalhan yazıyordu. Gözlerim kocaman açıldı. Bende bu şans varken onu görürdü o manyak.
"Baba geçen sezonun formasını giysem olur mu?" dedim aniden. Bağırmam ile kaşlarını çattı babam. "Olmaz." dedi katı sesiyle. Gözlerimi doldurdum. "Ama lütfen?" diyerek dudak büzdüm. "İki yüz fazla veririm." dediğinde paranın köpeği olduğum için "Anlaştık." diyerek el çırptım.
İlerleyen saatlerde test çözmek için odama kapanmıştım.
Önümdeki fizik sorusuna bakarken kafamın içinde üç soru vardı:
Yarın Özgür ile karşılaşır mıyım?
Pazar günü gerçekten maç yapar mıyız?
Nasıl bir okula gidecektim?
Kalemi kitabımın üzerine bırakıp telefonumu masanın üzerinden aldım. Arama tuşuna hızlıca 'İstanbul Çarşı Anadolu Lisesi' yazıp hızlıca arattım. Önümde çıkan sonuçlara kararsızca bakıp, okulun sayfasının altındaki Instagram hesabını görünce sinsice sırıtıp tıkladım. Önümde açılan sayfa okulun dedikodu sayfası gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOÇ
General Fiction'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever : 1' "Özgür Çalhan liked your tweet mi?" dedim dehşet içinde. "Ne demek lan liked?" diyerek bildirimin üzerine tıkladım ve attığım tweetin açılmasını bekledim. Haftalar önce 'Yılmaz Çalhan bay amcacığım siz ve o...