Lütfen bana küfür etmeyin. Biliyorsunuz daha yeni harika bir maç aldık her şeye rağmen. O yüzden aşırı mutluyum ve tak diye buradayım.
Sizi finalimiz ile baş başa bırakıyorum. İyi okumalar.
Umarım final bölümünde de böyle açıklama falan filan yazılıyordur😬
Koç - Final
Aşk hakkında yazılmış onlarca şey vardı. Kimisi herkesin mutlaka aşık olması gerektiğini söylerdi, kimisi de aşkın sadece acı verdiğini söylerdi. Bence de herkes aşkı tatmalıydı. Aşk öyle bir şeydi ki. Bir yandan beyinle ya da düşünceyle hiçbir ilgisi yoktu. Diğer yandan da aşk; bütün duyguların beyni gibiydi.
Aşkı tek bir kişide tatmıştım ama çok kişide şahit olmuştum. Ve sanırım şunu diyebilirdim ki; yaşadığım aşkların en güzeliydi.
Özgür Çalhan... Bana aşkı öğreten adam.
Birbirimize karşı hissettiğimiz hoşlanmama duygusu nasıl böyle bir aşka dönüşmüştü, hangi ara dönüşmüştü bilmiyorum. Ama bu durum karşımıza yine hoşlanmadığım klişelerden bir tanesini çıkarıyordu; büyük aşklar nefretle başlar.
Gözlerim de düşüncelerim gibi sahada koşan o adamın üstündeydi. Yaşadığı heyecanı, mutluluğunu, stresini ve korkusunu kalbimin en derinlerde hissedebiliyordum.
Bakışları kısa bir an bana değdiğinde kocaman bir gülümseme sundum ona. 'Sakin ol ve odaklan. Ben her zaman yanındayım.' Aramızdaki mesafeye rağmen derin bir nefes verdiğine tanık oldum. Bedenindeki gevşeme elle tutulur cinste fark edilirken, takım arkadaşına attığı isabetli pas ile yüzümdeki gülüş daha geniş bir hal aldı.
Üzerimdeki çubuklu forma, arkasında sevdiğim adamın adı, bir yanımda ailem ve sevdiğim adamın ailesi... Onların yanında Ahmet başkan ve yönetimden kişiler, diğer yanımda ise diğer futbolcuların aileleri. Arkamızda ise Beşiktaş'ı asla yalnız bırakmayan büyük Beşiktaş taraftarı... Doksan dakikanın dolmasını bekliyorduk. Annem ellerini açıp ikinci golün gelmesini beklerken, Özgür'ün annesi Leyla teyzenin de ondan farkı yoktu. Yıllar sonra birbirlerini bulmuş ruh ikizi gibi dolaşmışlardı tüm gün boyunca. Ya da tanıştıkları andan itibaren diyeyim. Dünürlük olaylarına erken başlamışlardı sanırım.
Gürsel Aksel Stadyumunu büyük bir heyecan sarmıştı. Genel olarak Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün taraftarının oluşturduğu statta nefesler tutulmuştu. Dakikalar altmış yediye vurduğunda Larin sol kanattan atağa geçerken, kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Larin Özgür ile paslaştıktan sonra ceza sahasına girdi ve şutunu çekti. Çektiği şut Beşiktaş'ın eski oyuncusu Atınç'a çarpıp Larin'e geri döndü. Göztepe oyuncusu Larin'e çarptığında, babamla Yılmaz amcanın küfür ettiğini işittim. Fırat Aydınus penaltı noktasını gösterdiğinde statta sesler yükseldi.
Ghezzal topun başına geçti. Avuç içlerimi birbirine yapıştırıp parmak uçlarımı çenemin altına dayadım. Nefesimi çoktan tutmuş, ağlamaya hazır bir haldeydim. Sevinçten ya da hüzünden... Hakem atış için düdüğü çaldığında Ghezzal derin bir nefes aldı ve atışını yaptı. Top ağlara girerken, stattan sesler yükseldi. Sevinç nidaları dudaklarımızdan dökülürken bakışlarım Özgür'ü buldu. Takımla sarılmışlardı. Hepsinin yüzünde kocaman bir zafer gülümsemesi vardı. Tüm sezon boyunca çok yorulmuşlardı, ama başarmışlardı. İstedikleri şampiyonluk, onlarındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOÇ
General Fiction'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever : 1' "Özgür Çalhan liked your tweet mi?" dedim dehşet içinde. "Ne demek lan liked?" diyerek bildirimin üzerine tıkladım ve attığım tweetin açılmasını bekledim. Haftalar önce 'Yılmaz Çalhan bay amcacığım siz ve o...