1 Hafta Sonra
"Sen yaptın değil mi? Sen kıydın şehzademe." Efruze Haseki dairesine desdursuz giren Mahpeyker Haseki'ye baktı. Okuduğu kitabı kenara bırakarak, ayağa kalktı. "Mahpeyker, acını anlıyorum. Lâkin evlatlarım üzerine yemin ederim ki ben yapmadım. Biliyorum beni mesul tutuyorsun lâkin tek rakiben ben değilim."
Valide Sultan'da bu olayı Efruze Haseki'den biliyordu. Yine çağırmıştı dairesine. Mahpeyker Haseki ile konuşurken Gülçiçek kalfa girdi daireye. "Sultanlarım. Efruze Sultanım, Valide Sultanımız sizi çağırıyorlar." Efruze Haseki, Mahpeyker Sultan'a döndü. "Birlikte gidelim ki içiniz rahat etsin, Mahpeyker Sultan." Gülçiçek Kalfa yine şehzadelerin başında durmakla görevlendirilirken, iki Haseki Valide Sultan'ın dairesine yola koyuldu.
***
"Onlar birbirlerini yerken, meydan bana kaldı. Allah vere de hünkârımız da bu işi Efruze yılanının yaptığına inansa." Sultanına şerbet doldurdu Efsun hatun. Uzatırken cevapsız bırakmadı hasekisini. "Sizden korkulur Sultanım. Hünkârımız döndüğünde sizden bileceklerini sanmam. Zahir öyle olsa bile Valide Sultanımız sizi korur, kollar." Yine de içi rahat değildi Meleksima Haseki'nin. Açık kumral saçlarını düzeltti, şerbetini yudumlamaya başladı. "Sıra diğer şehzadelere gelecek. Hele bir hünkârım ikna olsun, gör bak o zaman benim devrim başlayacak. O meymenetsiz Hasekiler birbirlerini yerken, benim evlatlarımın sesi inleyecek bu sarayda."***
"Validem, size pek çok kez söyledim. Benim bir günahım yok. Allah şahidim olsun ki yok!" Valide Müzeyyen Sultan, sinirle ayaklandı sedirinden. Zinhâr inanmıyordu Efruze'ye. "Eski saraya gideceksin. Evlatların ise burada kalacak. Arslanım döndüğünde akıbetine karar verilecek." Efruze Haseki tam itiraz edecekti ki; Suzan Hatun girdi daireye.Müzeyyen Valide bu kez de ona sinirlenmişti. "Daireme nasıl böyle girersin? Bu ne hadsizlik!" El pençe eğildi derhâl Suzan. Her hâlinden belliydi bir sıkıntısı vardı. "Söyle şimdi ne diye geldin?" Gözlerini kaçırdı Suzan. "Valide Sultanım bağışlayın, lâkin şehzade hazretlerine çiçek hastalığını bulaştıran Meleksima Haseki."
Herkes şaşkındı, Efruze Haseki hariç. Zira o emindi bu işin arkasında o olduğuna. Valide Sultan, kollarından tutarak salladı Suzan'ı. "Emin misin? Nereden biliyorsun o olduğunu?" Her ne kadar sorgu sual dahi etse sonsuz güveni vardı sadık cariyesine. Tam o sırada hekim kadından haber geldi, şehzade hazretlerine verilen ilaçlar tesir etmiş, artık uyanmıştı. Mahpeyker Sultan koşarak evladının başına gitmişti. Valide Sultan ise Efruze Haseki ile Suzan hatunu dinliyordu. "Az evvel dairesinin önünden geçerken işittim. Sıra diğer şehzadelerde dedi."
Efruze Haseki'nin içine bir ağırlık çöktü. "Evlatlarım!" Diyerek inledi ve derhâl müsaade isteyerek dairesine koştu.
"Demek koynumuzda yılan besledik Suzan. Çağır Meleksima'yı huzuruma. Kendi ellerimle keseceğim cezasını."
Az sonra daireye Meleksima Haseki geldiğinde Valide Sultan onu görür görmez tokat attı. "Seni sinsi yılan! Torunumun canına kast eden cani sensin demek! Bu ihanetin cezasız kalmayacak hadsiz köpek!" Meleksima patlamış dudağını silerken zor bela kalktı ayağa. Su yeşili elbisesinde kan damlaları vardı. "Validem, ne yaptım ben? Kabahatim nedir?" Valide Müzeyyen Sultan daha da sinirlenmişti bu yüzsüzlük karşısında. Bir tokat daha indirdi gelininin suratına. "Bre densiz köpek! Hâlâ sorar mısın ne yaptım diye? Kendi ölüm fermanını yazdın sen. Osman'ımı sen hasta ettin, her şeyi biliyorum. Eski saraya sürdüm seni. Arslanım geldiğinde idam hükmünü verecektir. Yıkıl karşımdan!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devr-i Kadim
Historical Fiction"Bu saray ki; cennettir canını feda edene. Bu saray ki; cehennemdir kendini akıllı sanana." Böyle demişlerdi ona. Artık önünde iki yol vardı; ya ölecek ya öldürecek. Ya yok olacak ya yok edecek... Nasya olarak doğmuştu. Kim bilebilirdi ki köylü kız...