👸21👸

241 10 0
                                    

Ertesi sabah Güvercin Ağa, Efruze Haseki'nin dairesine geldi. "Sultanım, hayırlı sabahlar. Hakkınız varmış, bir hatun çıktı has odadan." Birden ayaklandı Efruze Haseki. "Kim? Söyle kim o hatun. Bıkmadan usanmadan önüme atıyorlar hatunları. Söyle dedim kim?" Güvercin Ağa irkilerek geri çekildi.

"Sultanım yeni gelen hatunlardan. Katerina. İşittiğime göre Gülnigâr Sultan seçmişler." Acı bir gülümseme peydah oldu Efruze'nin yüzünde. "Öyle ya, eğlence bahaneydi. Beni uzak tutmak istediler. Lâkin andım olsun bunları ödeyecekler." Beyaz elbisesinin üzerine turuncu kaftanını giydi ve inci küpelerini taktı Efruze Haseki. Has odaya gidecekti.

Mahpeyker Haseki, dairesinde Kaya Sultan ile sohbet ediyordu. "Ağabeyin hünkârımızı pek memnun etti. Manisa'da seviliyor ve bu hünkârımızın hoşuna gidiyor." Kaya Sultan gözlerini yere sabitledi. "Korkuyorum validem. Ya Kasım gibi Osman ağabeyime de kıyarlarsa?" Kaşlarını çattı Mahpeyker. "Zinhâr! Zinhâr böyle bir şey olmayacak. Lâkin sana büyük bir iş düşüyor." Merakla kıpırdandı Kaya Sultan. "Vakti geldiğinde siyasi bir evlilik yapacaksın. Zinhâr gönlüne kimseyi almaman gerek. Kardeşinin istikbâli için." Üzüntüyle gözleri doldu Kaya Sultan'ın. "Kardeşim için beni mi feda edeceksiniz validem?" Mahpeyker Sultan, kızının çenesinden tutarak gözlerine baktı.

"Hayır, lâkin sana ihtiyacımız var Kaya. Sen benim kıymetlimsin, nasıl senin kötülüğünü isterim? Senin için en iyi olanı yapacağım söz veriyorum. Mutluluğun için. Lâkin buna mecburuz. İstikbâlimiz için mecburuz." Anlayışla sarıldı validesine Kaya.

Efruze Haseki, has odaya gitmek için taşlıktan geçerken, Gülnigâr Sultan ile karşılaştı. "Sultanım," diyerek başıyla selam verdi. "Hayırlı sabahlar Efruze. Nereye böyle?" Efruze'nin gözü Gülnigâr Sultan'ın arasındaki cariyeye ilişti. Belli ki hatun oydu. Gözlerini kaçırıyordu zirâ. "Pek güzelmiş." İğneleyici bir tavırla konuştu görümcesiyle. "Kim?" Samimiyetsiz bir gülümseme vardı Gülnigâr Sultan'ın yüzünde. "Katerina Hatun. Dün gece has odaya giden. Yazık, masumların kanına sizde girmeye başladınız demek. Bu biçare hatunu harcamayın bari. Kimsenin beceremediğini siz mi yapacaksınız. Güldürmeyin beni."

Gülnigâr Sultan telaşla kaşlarını kaldırdı. "Neyden bahsediyorsun Efruze?" Birkaç adım yaklaşıp kulağına fısıldadı. "İstediğiniz kadar inkâr edin Sultanım. Benim kuşlarım her yerdeler. Herkesin ne yaptığını bilir, işitirim. Elinizden geleni ardınıza koymayın. Beni de hafife almayın." Tekrar geri çekilip gülümsedi. "Hayırlı günler Sultanım." Hatunu sertçe süzdüğünde, Katerina bakışlarını yere eğdi.

Has odanın önüne geldiğinde Vezir-i Azam Yusuf Paşa ile karşılaştı. "Paşam, nasılsınız?" Paşa başını eğerek selam verdiler. "Sağlığınıza duacıyız Sultanım. Hünkârımızla sefer hakkında konuşuyorduk." Gözleri büyümüştü Sultan'ın. "Ne seferi? Nereden çıktı? Yeni bir sefer geçti zaten." Paşa ne diyeceğini bilemedi. "Hünkârımız tekrar askeri güç toplar toplamaz sefere gitmek istediklerini söylediler."

"Âlâ, hayırlı günler. Enver Paşa, Mercan Paşa ve sizinle konuşmak isterim yakın bir zamanda. Meclis-i Meşveret kurmak icab eder." Sonrasında, kapılar açıldığında has odaya girdi Efruze. Sultan Murad önündeki haritayla ilgileniyordu. Efruze'yi görür görmez alnından öptü.

"Hoşgeldin benim gülen yüzüm." Gözleri istemsizce dolmuştu. "Hoş gelmedim Murad. Ona da söyledin mi böyle sözler?" Murad anlamıştı kadınının derdini. Dün geceki meseleyi öğrenmişti. "Has odaya karışamazsın Efruze. Sana hesap verecek değilim." Efruze Haseki ellerini yumruk yapmıştı. "Karışırım elbet! Ben senin nikâhlı karınım, altı evlat doğurdum sana. Her şey boşa mıydı?" Murad sinirlenmeye başlamıştı. "Dairene dön Efruze. Bazen karşında kim olduğunu unutuyorsun." Efruze Haseki başını dikleştirdi. Gözlerinden ateş çıkıyordu. "Sen de Murad. Sen de." Eğilerek çıktı has odadan.

Dairesine döndüğünde Gülçiçek Kalfa evlatlarıyla ilgileniyordu. "Evlatlarımı bahçeye çıkarın, beni yalnız bırakın." Gülçiçek Kafa ikiletmeden Sultanları ve Şehzadeleri alarak bahçeye çıktı. Onlar çıkar çıkmaz Efruze dairesindeki boy aynasını vazoyla kırıp, tuz buz etmişti. Bu ihâneti nasıl kaldırabilirdi ki? Lâkin hiçbir şey yapmayacaktı. En azından şimdilik. Murad'ı kendinden uzaklaştıracak her hareketten uzak duracaktı. Cariyelere daireyi temizlemelerini emretmiş, evlatlarının yanına bahçeye çıkmıştı. "Yüzünden düşen bin parça?" Dişlerini sıkarak sesin geldiği yöne doğru baktı Efruze. "Seninle uğraşamam Mahpeyker."

Mahpeyker Haseki, rakibesinin kolundan tuttu. "Bak devran döndü. Senin de devrini kapatan biri geldi nihâyet. Pek güzel ama Katerina. Hünkârımız bütün gece göndermemiş onu." Oflayarak kolunu ittirdi Efruze. "Sana acıyorum Mahpeyker. Hünkârımız başkasını dahi kabul ediyor lâkin seni zinhâr istemiyor. Zirâ neden biliyor musun? Seni hic affetmeyecek. Bana yaptıklarını zinhâr affetmeyecek." Sonra derhâl çocuklarının yanına gitti. Şehzade Osman da oradaydı.

Başıyla selam verdi Efruze. Kendi evlatları da olsa, başkalarının yanında onlara böyle hitab ediyordu. "Şehzadelerim. Sultanlarım. Ne güzel vakit geçiriyorsunuz." Yerine kurulup meyve yemeğe başladı lâkin gözüne Osman'ın uzak duruşu çarptı. Yalnız başına oturuyordu. "Şehzade Osman Hazretleri, buyurun. Kardeşlerinizi yalnız bırakmayın." Osman'ın gözleri parladı. Validesi onların kardeşi olmadıklarını söylüyordu. Aynışah ve Atike koşarak sarıldılar Osman'a. Pek seviyorlardı onu.

Osman, kendisine gösterilen yere oturdu. "Gözdeniz gebeymiş. Pek sevindim. Allah sağlıkla kucağınıza almayı nasib etsin." Osman'ın yüzündeki gülümseme büyüdü. "Evet, Sultanım. Eksik olmayın. Bu hissi bende tadacağım." O sırada Şehzade Mustafa atıldı. "O bizim kardeşimiz değil ki Validem. Mahpeyker Sultan öyle söyledi. Uzak durun oğlumdan dedi." Sinirle yutkundu Efruze. "Siz kardeşsiniz. Valideleriniz bir olmaya bilir lâkin siz öz be öz kardeşsiniz. Bir daha zinhâr duymayacağım bunu Mustafa'm."

Has bahçe faslı bittikten sonra herkes dairelerine dağılmıştı. Gülnigâr Sultan, İnşirah Sultan ve Valide Sultan, terasta oturmuş yemek yiyorlardı. "Efruze öğrenmiş hatunu. Neyse, ziyanı yok. Hatun benim hikayem altında." İnşirah Sultan umutsuzca baktı ablasına. "Merak etme. Onu da ortadan kaldırmak için her yolu deneyecektir." Valide Sultan aklındakini döktü diline. "Hünkâr oğlum yakında tekrar sefere çıkmak istiyormuş. Hatunu Üsküdar Köşküne yerleştireceğim. Orada sefer bitene kadar kalacak ve sonrasında geri gelecek." İnşirah Sultan'ın aklına yatmıştı bu fikir fakat emin olamıyordu.

"Efruze ya yine öğrenirse?" Gülnigâr sabırsızlıkla kıpırdandı. "Ne Efruze'ymiş! Merak buyurma kardeşim. Bu hatuna tüm zehrimi akıttım. İstikbâlde onun esamesi dahi okunmayacak." Hepsi birden gülüyordu. Ardından uzun uzun sohbet ettiler.

Mahpeyker Haseki de öğrenmişti torunu olacağını. "Edadil Manisa'ya haber yolla. Fehime'nin hiçbir eksiği olmamalı. Allah verse de şehzade doğursa. O zaman herkes anlar soyun kimden devam edeceğini." Kaya Sultan validesinden izin alıp babasını görmeye gitti.

Sultan Murad kızını gördüğünde pek sevinmişti. "Benim ay parçam. Hoş geldin." Kaya Sultan babasına sarıldı. "Hoş buldum baba. Epeydir sizinle sohbet edemedik. Eğer münasip görürseniz sizinle yemek yemek isterim." Sultan Murad derhâl ağalara emir verdi ve terasa sofra kuruldu.

"Tekrar sefere gideceğinizi işittim." Sultan Murad başıyla onayladı. "Evet, doğru. Yakında yola revan olacağız. Dimetoka'yı alacağız Allah'ın izniyle."

Onlar has odada hasbihal ederken, Gülnigâr Sultan da Katerina Hatun ile konuşuyordu. "Al, iç bunu. Bu ilaç gebe kalman için sana yardımcı olacak. İnşallah tez vakitte evlatlarını kucağına alırsın." Hatun pek tedirgindi. "Lâkin Efruze Sultan? Ya bana zarar verirse?" Gülnigâr Sultan kahkaha attı. "Seni de korkutmuşlar anlaşılan. Merak etme hatun. Benim himâyem altında olan kimseye zarar verildiği görülmemiştir. Zinhâr müsaade etmem."

Evet yeni bölüm sizlerleydi, umarım beğenmişsinizdir. Okuduğunuz için teşekkür ederim. :)

Devr-i KadimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin