👸10👸

412 16 0
                                    

Efruze Haseki, Valide Müzeyyen Sultan'ın hediyesi olan kaftanı ve tacı takarak has bahçeye çıktı. Nazlı Hatun ve Gülçiçek Kalfa, şehzadelerin başındayken Efruze Haseki, Güvercin Ağa ve Kevser Hatun ile güllerin arasında yürüyordu.

Güvercin Ağa son zamanlarda Efruze Haseki'nin en sadık kullarından olmuştu. "Vezir Yusuf Paşa ve Kadızade Enver Paşa hakkında ne biliyorsun Güvercin Ağa? Her şeyi bilmek istiyorum." Kendisi için hazırlanmış Haseki çadırında makamına oturdu. "Vallahi Sultanım, nasıl desem? Vezir Yusuf Paşa gözü karadır. Tuttuğunu koparır, hünkârımız da pek takdir eder kendilerini. Kadızade Enver Paşa ise yüce devletimizin bekası için her yola girebilir."

Önündeki bademlerden attı ağzına. "Demek öyle. Âlâ. Bana iki eşsiz kaftan hazırlatın. Biri Yusuf Paşa, diğeri ise Enver Paşa için. Sonrasında onlarla görüşmek istediğimi iletin." Güvercin Ağa başıyla onayladı Sultanını.

"Desdur! İnşirah Hanım Sultan Hazretleri!" Efruze Haseki ayaklanarak eğildi. "Sultanım, hoşgeldiniz. Ne hoş sizi görmek. Bu ne güzellik böyle!" Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır diye düşünürdü Efruze. Dişlerini göstererek gülümsedi İnşirah Sultan. Eski nedimesinin makamına oturdu ve ona da mindere oturmasını söyledi. "Hoşbuldum, Efruze. Nasılsın? Yeğenlerim nasıl?" Kevser Hatuna bakıp, şerbet doldurmasını işaret etti bakışlarıyla. "Sultanım gayet iyiler, sıhhatleri de yerinde. Siz nasılsınız?" Önüne koyulan ayva şerbetini yudumladı. Üzerinde beyaz, altın rengi işlemeli kaftanıyla gerçekten hoş görünüyordu. "Hâlsizim ne vakittir. Bugün de bayıldım dairemde." Endişeyle kıpırdandı Efruze Haseki. "Neyiniz var Sultanım? İnşallah kötü bir şey yoktur?" Gülümseyerek karşıladı gelinini. Elindeki ayva şerbetini hâlâ bırakmamıştı. "Bir hâller var... Nicedir midem de alt üst." Kahkalarla sarıldı görümcesine Efruze. "Sultanım siz?" Birlikte gülüşüyorlardı artık. "Gebeyim."

Müzeyyen Valide bu haberin üzerine lokmalar döktürüp şerbet kaynattırdı. Mahpeyker Sultan görümcesini tebrik etmek için Valide Sultan dairesine gittiğinde, Efruze de kendi dairesine dönmüştü. Küçük arslanı Mustafa'yı aldı kucağına, emzirmeye başladı. "İnşirah Sultan gebeymiş Gülçiçek. Ne çok sevindim. Nicedir evladı olsun istiyordu." Gülçiçek Kalfa, diğer şehzadelerle oynuyordu. "Sultanım işittim, sizin adınıza bir hediye ısmarlattım. Sultanımızın en sevdiği renk, mor bir kaftan. Eminim çok hoşuna gidecektir." Efruze Haseki duyduğu haberle mutlu olmuştu. Gülçiçek onun eli ayağı olmuştu artık. "İyi yapmışsın Gülçiçek, sağol. Lâkin aklımı kurcalayan bir mesele var." Şehzade Selim'i beşiğine yatırırken Sultanına baktı Gülçiçek. "Ne oldu Sultanım? Yoksa Mahpeyker Sultan mı bir hadsizlik etti?"

"Hayır lâkin Meleksima... Durmayacaktır zinhâr. Ondan kurtulmak icab eder. Gözyaşı sarayından bize haber getirecek birkaç cariye bul. Ağızlarını sıkı tutsunlar. Eğer başarılı olurlarsa, mükâfatları epey büyük olacak." Kemerinden çıkarttığı mektubu uzattı Sultanına. "Siz merak buyurmayın Sultanım. Ben bu mesele ile ilgilenirim. İlâveten bu mektubu Mahpeyker Sultan hünkârımıza yazmış. Ulaktan zor alabildim. Derhâl size getirdim."

Şehzadesini Nazlı Hatuna vererek ayağa kalktı Efruze. "Âlâ." Mektubu okumaya başladı. Kıskançlıkla paramparça etmişti kağıdı. İçinde dizelerce aşk sözleri vardı. Elindeki kağıdı şömineye atarak yaktı.

*1 ay sonra*

"Sultanım, beni çağırmışsınız?" Handan Sultan, kırmızı, inci işlemeli kıyafetini düzeltiyordu. Kapı biraz aralık kalmıştı. Aynadan baktı Meleksima'ya. "Şehzadeni özlemiyor musun Meleksima?" Ah... Özlemez miydi hiç? Ahmet'i, biricik şehzadesi kim bilir nasıldı şimdi. Anası yaşarken öksüz kalmıştı minik arslanı. "Özlemez olur muyum Sultanım. Her an burnumda tütüyor arslanım."

Devr-i KadimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin