Günler ve haftalar birbirini kovalamıştı. Gevherhan Sultan iki kız, bir oğlan üçüz doğurmuştu. Şehsuvar Sultan, Hanzade Sultan ve Şehzade Alihan. Simten Sultan ise bir şehzade daha vermişti hanedana. Şehzade Üveys. Firûze ise kızını kucağına almıştı nihâyet. Artık o da Haseki Sultan olmuştu. Biricik kızı Lalehan Sultan onun güçlenmesinde büyük rol oynuyordu. Artık Sultan Selim yedi çocuk babasıydı. Aynı yaşta beş evladı vardı.
Nişan hazırlıkları sonunda bitmişti. Aynışah Sultan ile Sinan Paşa pek mutlulardı. Fakat hesap kitap yapan biri vardı unuttukları. Mercan Paşa. Kaya Sultan öldükten sonra adeta görevi bitmişti. Valide Sultan onu Rumeli Beylerbeyi mevkiisine lâyık görmüştü ve şimdi orada görevine devam ediyordu. Lâkin Mercan Paşa tamahkâr değildi ve bunca şey ona yetmiyordu. Hanedan damadı olsa hiç fena olmazdı. Artık saf değiştirme vakti gelmişti. Derhâl Gülnigâr Sultan'a mektup yazmaya koyuldu.
"Kıymetli Gülnigâr Sultan Hazretleri;
Ben kulunuz Mercan Paşa size meftun olduğumu yalnızca denizlere, ormanlara değil size de haykırmak isterim. Siz isteyin canımı vereyim lâkin yalvarırım beni bu azaptan azad edin.Biçare kulunuz Mercan Paşa."
Derhâl ulaklarla mektubu yollamıştı. Tüm hasekiler ise Valide Sultan dairesinde beklemekteydi. Aynışah Sultan, validesinin hemen yanında oturuyor, üzerindeki Türk mavisi rengi kıyafetiyle göz kamaştırıyordu. Gerdanını lale kolyesi süslüyordu. Çocuklar dairelerde dadı kalfalar tarafından bakılıyordu zirâ bu kalabalık onları epey huzursuz ederdi. Gevherhan Sultan cariyesinden aldığı minik kutuyu Aynışah Sultan'a götürdü. Birbirine geçirilmiş iki gül şeklinde gümüş bir yüzüktü bu. Muazzam görünüyordu. Nişan hediyesini takdim ettikten sonra yerine oturmasıyla, Simten Haseki dikkâtleri üzerine topladı.
"Bu kutlu günde size güzel bir haber vermek isterim Validem. Allah nasib ederse bir torun daha vereceğim sizlere." Valide Sultan pek memnun olmuştu buna. Öyle ya, en sevdiği geliniydi Simten. Ağır başlı, asla ona karşı gelmeyen ve ne derse yapan bir köleydi adeta. Fakat şehzadesi Üveys'i doğurduktan sonra her şey değişmişti. Artık haremde Valide Sultan'dan sonra onun dediği oluyordu. Resmi olarak olmasa da Baş Haseki konumuna gelmişti neredeyse. Üstelik Sultan Selim eskisi gibi üzerine titriyordu. Fakat yine de baş rakibesi Gevherhan Sultan has oda için kimseye fırsat vermiyordu. Zirâ Selim diğer kadınlarıyla da ilgiliydi fakat bir tek ona aşıktı.
Nişan faslı bittikten sonra herkes dairesine çekildiğinde; Simten Haseki su içmek için sürahiye uzandı. Bardağına suyu doldurup içtikten sonra evlatlarını kontrol edip yatağına uzandı. Çok geçmeden uykuya dalmıştı fakat çok geçmeden kâbus görmeye başlamıştı.
Hareme inmişti fakat koridor sanki o adım attıkça uzaklaşıyordu. Aynı zamanda evlatlarının ağlama seslerini duyuyordu. Etrafta dolaşan cellatlar ve siyah giymiş ağalar vardı. Ağaların omzunda üç tabut, tabutların içinde üç cansız beden duruyordu şimdi. Gevherhan Sultan ona Valide Sultan taşlığının balkonundan bakıyordu. Yanında şehzadesi Alihan vardı ve üzerinde padişah kaftanı vardı.
Karnına giren krampla inleyerek uyandı Simten. Derhâl cariyelere seslendi zirâ ağrıdan duramıyordu. Hekimler geldiğinde ise çarşafta kan lekeleri vardı. Artık bebek kurtarılamazdı, Simten düşük yapmıştı.
***
Firuze Haseki dairesine kızı Lalehan ile oynuyordu. Yanına gelen Bedriye Hatun gülerek oturdu. "Müjde Firuze! Planın işe yaradı. Suyu içmiş yılan. Bebeğini düşürmüş." Keyifle önündeki tabaktan lokum attı ağzına Firuze. Bir bir kurtulacaktı tüm rakibelerinden. Sonra da Efruze Valide'den. Kızını Bedriye Hatuna emanet edip, has odanın yolunu tuttu. Sultan Selim düşük haberini almış, Hasekisini ziyarete gitmişti. Firuze has odaya girip, ağalara şarap getirmelerini, hünkârın emri olduğunu söyledi. Çok geçmeden ufak bir sofra kuruldu has odaya. Kısa bir zaman sonra da Selim geldi ve karşısında Firuze'yi görünce pek şaşırmıştı. Firuze o kısacık zamanda kaftanını çıkartıp yalnız iç elbisesiyle kalmıştı. Yanaklarına parmaklarıyla vurarak pembeleştirmişti. Dudaklarını ise ısırarak kırmızı hâle getirmişti.Elindeki şarap kadehini uzattı Selim'e. "İzin verin sizi tüm dertlerinizden azad edip, her şeyi unutturayım." Selim bu afet-i devrana daha fazla karşı çıkamayacaktı. Kadehi sedef kakmalı sehpaya koydu ve Firuze'yi yatağına götürdü.
***
Gevherhan Sultan ise duyunca epey üzülmüştü. Simten'i ziyaret etmek istiyordu. Evlatlarını kontrol edip rakibesinin dairesine girdiğinde yalnız olduğunu gördü. Valide Sultan, Gülnigâr Sultan ve Aynışah Sultan yeni gitmişti. Simten onu karşısında görünce sinirlendi lâkin belli etmeye hâli yoktu. Hâlâ acı içindeydi. "Başın sağolsun Simten. Allah diğer evlatlarını bağışlasın." Simten dolu dolu olmuş gözlerle baktı râkibesine. "Bana bunu reva gören elbet cezasını çekecek biliyorsun değil mi?" Gevherhan onu suçlayacağını biliyordu. Lâkin aslında yanlış anlamıştı. "Sen olmadığını biliyorum. Üç evladın var üstelik biri şehzade böyle bir şeye yeltenecek kadar aptal değilsin. Hele ki validemiz açığını ararken. Lâkin Firuze... Onun kaybedecek hiçbir şeyi yok zirâ şehzadesi olmadığı için kimse ondan şüphelenmez sanıyor."Simten gittikçe Valide Sultan'ın gölgesi hâline geliyordu. Karnını tutarak doğruldu. "Evlatlarına dikkat et Gevherhan. Şimdi hedefi sen olabilirsin. Lâkin o yılanın başını ezeceğim. Eğer sende istiyorsan ben ittifak kurmaya hazırım."
***
Arkadaşlar biliyorum çok geç oldu ama gerçekten yoğun bir dönemdeyim. Anlayışınız ve sabrınız için teşekkür ederim. Umarım beğenmişsinizdir. :)Sizce Gevherhan ve Simten ittifak kuracak mı?
Simten ile Valide Sultan'ın arası bozulur mu?
Firuze Sultan kendini kurtarabilecek mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devr-i Kadim
Fiksi Sejarah"Bu saray ki; cennettir canını feda edene. Bu saray ki; cehennemdir kendini akıllı sanana." Böyle demişlerdi ona. Artık önünde iki yol vardı; ya ölecek ya öldürecek. Ya yok olacak ya yok edecek... Nasya olarak doğmuştu. Kim bilebilirdi ki köylü kız...