İki hafta geçmişti. Efruze Haseki kızlarıyla dairede oturuyordu. Şehzadeler mektepteydi. "Validem kardeşimiz kız mı olacak erkek mi?" Efruze, Atike'nin yanağını okşadı. "Bilmiyorum Atike'm. Lâkin Allah hayırlısını versin. Kız da olsa erkek de olsa tekrar abla olacaksınız. Benim en büyük destekçim olacaksınız." Aynışah ellerini annesinin karnında gezdirdi. Gittikçe büyümüştü karnı.
Mahpeyker Haseki de görümcesinin dairesine gitmişti. Elbette rakibesi de orda kalıyordu. "Sultanım, bir çıkar yolu buldunuz mu? Kabul mü edeceksiniz?" Gülnigâr Sultan'ın sinirli bakışlarına maruz kaldı şimdi de. "Başka çare mi bıraktı bu Rum köle?" Edadil'den mektubu aldı ve Gülnigâr Sultan'a uzattı. Mektup oğlunun gözdesi Fehime Hatuna aitti.
"Mahpeyker Haseki Sultan Hazretleri;
Evladımı kaybettiğimi benden duyun istedim. Öyle canım yanıyor ki dilerim beni affedersiniz. Ölü doğdu güzel kızım. Lâkin o kara gün merdivenlerden düştüm. Baktığımda kimse yoktu orada fakat ben Hoşkadem hatundan şüphe ederim. Bilirim elimde ispat yoktur fakat tam bu sırada size bir şey açıklamak mecburiyetindeyim. Beni saraya rakibeniz Efruze Haseki gönderdiler. Saraydan mâlumat vermemi istediler. Lâkin ben sonrasında vazgeçtim, zirâ gebe olduğumu öğrendim. Ne var ki; bundan böyle kendime dikkat etmem icab ettiğini zirâ rakibelerimin evladıma kıyacağını söylediler. Sizden tek arzum beni bağışlamanızdır. Evladıma kast edenlere karşı yanımda olmanızdır.
Gelininiz Fehime Hatun."
Gülnigâr mektubu okur okumaz Valide Sultan'a gitti. "Validem, sarayda kalmamızın yolunu buldum." Herkes ona şaşkınlıkla bakarken o mektubu uzattı. Az sonra açıklamaya başladı. "Efruze'ye elindeki mektupları açığa çıkartırsa şehzadeye casus yolladığını söyleyeceğim. Hünkârımız elbet bunu cezasız bırakmaz. Eğer aklını kullanırsa hepimiz bu hadiselerden sıyrılırız." Mahpeyker gergindi hemde çok. Efruze'nin cezasız kalmasını istemiyordu. "Fakat oğluma, veliaht şehzadeye casus gönderdi bu cezasız kalmamalı."
İnşirah Sultan sinirle ayaklandı. "Zinhâr hünkârımız bilmeyecek. Susacaksın. Merak etme o cezayı biz vereceğiz lâkin bu hadiseleri hünkârımız bilirse hepimizi saraydan gönderir. Sen de dahil. O yüzden bu konu kapanacak. Suzan Kalfa, Efruze'yi çağırın."
Efruze Haseki karnını tutarak yürüyordu zirâ epey büyümüştü. Adımları pek yavaşlamıştı. "Beni istemişsiniz." Herkesin orda olması işine gelmişti, herkesi tek tek ziyaret etmesi gerekmezdi. "Seni çağırdık çünkü bu hadiseyi kimse bilmeyecek Efruze." Efruze Haseki kendini gülmekten alamadı. "Ne demek oluyor bu? Bugün değilse yarın öğrenecek herkes. Siz neyinize güveniyorsunuz?"
Valide Sultan mektuplarla birlikte ayağa kalktı. "Şehzade Osman'a yolladığım casus, Fehime Hatun. Ona yazdığın mektuplar artık elimize. Hünkâr oğlum evladına casus gönderdiğini işitirse senin kelleni ister." Efruze stresten karnına giren krampları umursayacak hâlde değildi. "Peki ne istiyorsunuz?" Anlayışla başını salladı. "Bu iki hadise de hiç yaşanmadı. Hepimizin selameti için. İlâveten bir daha her kim torunlarımla uğraşırsa canını yakarım."
Efruze karnını tutarak yere çöktü. Henüz iki ayı vardı lâkin doğum zamanı gelmişti. Valide Sultan onun yanına koşaraken Gülnigâr Sultan tüm mektupları yaktı. Artık kimse kimseyi tehdit edemezdi. Artık herkes daireden çıkmış, ebeler ve hekimler girmişti. Saatler sonra nihâyet bebek sesi duyuldu. Valide Sultan, Sultan Murad seferde olduğundan isim verecekti. "Senin adın Mahmud, senin adın Mahmud, senin adın Mahmud."
Nihayet bir şehzadesi daha olmuştu. Artık daha nüfuzluydu zira altı evladı vardı.
Gülnigâr Sultan yanına gelen cariyesine başıyla selam verdi. Belkıs Hatun Efruze Haseki'nin dairesinden mektubu bulup yakmıştı. Artık kimse kimseyi tehdit edemezdi. Böylece bir bela def edilmiş oldu en azından şimdilik.
***
İki sene geçmişti aradan. Herkes Valide Sultan dairesinde Sultan Murad'ı bekliyordu. Fakat kara haber yıldırım gibi düştü saraya. "Valide Sultanım! Düşman askerleri hünkârımızın peşine takılmış. Yolunu kesmişler. Sultan Murad Hazretleri sizl-" Valide Müzeyyen Sultan, Güvercin Ağayı susturdu. "Kes sesini Güvercin, ağzından çıkanı kulağın işitsin! Derhâl tüm askerler gidin bulun oğlumu!"Efruze Haseki derhâl dairesine koşmuştu. Evlatlarını korumak için nefesi kesilene kadar koştu. Böyle bir ihtimâle inanmak dâhi istemiyordu. Dilaşub Haseki ise evladıyla Valide Sultan'ın dairesine gitmişti. Şehzadesi Orhan henüz bir buçuk yaşındaydı. Mahpeyker Haseki ise yüzünde belli belirsiz bir gülümseme ile oğlunun yanına vardı hemen. "Arslan'ım!" Şehzade Osman terasta Lala Mercan Paşa ile konuşuyordu. Mercan Paşa müstakbel kayınvalidesine baş selamı verdi. "Validem işittiniz mi? Babamın öldüğünü söylüyorlar." Mahpeyker Sultan dairedeki çeşmeyi açtı. Zirâ konuşulanları kimse duysun istemiyordu. Oğlunu çeşmenin yanına çağırdı.
"İşittim Osman'ım. Her şeye hazırlıklı olmalıyız. Neyleyelim ki bu doğruysa yapman gerekeni biliyorsun öyle değil mi?" Şehzade Osman eliyle susturdu Validesini. "Kardeşlerimi katletmemi nasıl istersiniz benden?" Mahpeyker derin bir iç çekti. Bütün analık meziyetlerini kullanma vaktiydi. "Biliyorum kolay değil lâkin bu kadim kanunları biz koymadık. Onları katletmek mecburiyetindesin. Aksi mümkün değil, ananelerimize aykırı." Şehzade Osman bunları duymak dâhi istemiyordu. Lala Mercan Paşa girdi araya. "Sultanım evvela havadisi tetkik etmek icab eder. Müsaadenizle ben aslını öğrenip şehzademize bildiririm."
Valide Sultan dairesinde kızları ve Dilaşub ile bekliyordu. Efruze'nin gelmesini emretmişti fakat gelmemişti. "Ben torunlarımı ve Efruze'yi getireceğim. Herkes burada benim dairemde olacak. Zinhâr kimse çıkmayacak!" Valide Sultan Efruze Haseki'nin dairesine gittiğinde, Efruze elinde hançerle bekliyordu. Yanında Gülçiçek Kalfa onu sakinleştirmeye çalışıyordu. "Efruze bu ne hâl? Neden gelmedin daireme?"
Efruze birkaç adım attı kayınvalidesine. Şehzadeleri ve Sultanları küçük dairedeydi. "Zirâ hünkârımız ölmedi. Murad ölmedi! Lâkin bu havadisi fırsat bilip evlatlarıma kıymak isteyecekler. Onları zalimlere nasıl teslim ederim Validem? İlla canları alınacaksa onların elinden olmayacak." Valide Sultan dolan gözleriyle baktı gelinine. "Herkes benim dairemde olacak. Torunlarıma kimse el uzatamaz merak buyurma. Kapıda ağalar var kimse içeri giremez. Her şeyin aslını öğrenene kadar benimle kalacaksınız." Efruze Haseki bir nebze iknâ olmuştu. Evlatlarıyla birlikte Valide Sultan'ın dairesine geçtiler.
Fehime Sultan görümcesi Kaya Sultan ile dairede bekliyordu. Hoşkadem ise şişmiş karnını okşuyordu. Kaya Sultan kundaktaki yeğenine baktı. Küçük Şehzade İbrahim, Fehime'nin artık Sultan olmasını sağlamıştı. Hoşkadem'in de doğumuna pek az kalmıştı. "Sultanım ya Sultan Murad Han denildiği gibi öldürüldüyse?" Kaya Sultan gelinine baktı. "Kes sesini hatun! Sana mı kaldı bunun hesabını yapmak. Şehzadenle meşgul ol ve zinhâr başka planlar yapmaya kalkma. İlâveten babam ölmedi. Elbet taht bir gün kardeşime nasib olacak lâkin o gün bugün değil."
Kaya Sultan tam ayağa kalkmıştı ki fenalaştı. Ağlamasını bir türlü durduramıyordu. Kalbi sıkışıyor, nefesi daralıyordu. "Baabaa!" diyerek haykırdı fakat gözleri tamamen simsiyah olmuştu. Hiçbir şey göremiyordu hiçbir yere tutunamadan yere yığıldı.
Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı bekliyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devr-i Kadim
Historická literatura"Bu saray ki; cennettir canını feda edene. Bu saray ki; cehennemdir kendini akıllı sanana." Böyle demişlerdi ona. Artık önünde iki yol vardı; ya ölecek ya öldürecek. Ya yok olacak ya yok edecek... Nasya olarak doğmuştu. Kim bilebilirdi ki köylü kız...