Simten Haseki dairesinde küçük şehzadesi Üveys ile ilgilenirken birden kapısı açıldı. Gevherhan Sultan, ufak adımlarla ve gülen yüzüyle girdi içeri. Simten eliyle herkese dışarı çıkmasını emrettikten sonra evladını yatağına yatırdı. "Bir karar verdiğini söylemek için geldin zannedersem?" Gevherhan başıyla onaylayarak gülümsedi. "Kıymetli rakibem Simten... Seninle ittifak kurmayı kabul ediyorum. Peki bir planın var mı?" Ona oturmasını işaret ettikten sonra kendisi de oturdu. "Validemize gidip, her şeyi anlatacağım. Firuze'nin yapmış olduğunu, hekimlerin içtiğim suda zehir bulduklarını. Evvela iknâ olmayacaktır lâkin Bedia hatunu bira sıkıştırdım ve her şeyi anlattı. Sonra da onu konuşturacağım."
Gevherhan'ın aklına yatmıştı fakat başka soruları vardı. "Peki benden ne istiyorsun?" Simten yüzüne hoş bir gülümseme yerleştirdi. "Evladının zehirlendiğini söyleyerek benden sonra geleceksin. Yine aynı hekim senin söylediğin şeyi onaylayacak. Ondan sonra ne hünkârımız ne de validemiz zinhâr onu burada barındırmaz." İki Haseki birbirlerine baş selamı vererek ayrıldılar.
Valide Efruze Sultan ise dairesinde Gülnigâr Sultan ile konuşuyordu. Zirâ Efruze Sultan onu evlendireceğini söylemişti. "Sen kimsin Efruze? Ne zannedersin kendini? Beni kendinle nasıl eşit tutarsın? Ben doğuştan Sultanım! Sen ise bir kölesin ve öyle olmaya devam edeceksin." Tam sözünü bitirdiğinde arkasında bir ses duydu Gülnigâr. "Asıl siz kim olursunuz da bir Valide Sultan ile böyle konuşursunuz? Ağalar!" Gülnigâr ve Efruze Valide anlamaya çalışırken içeri ağalar girdi ve eğildi. "Gülnigâr Sultan bundan böyle bu sarayda yaşamayacak. Üsküdar sarayına kadar kendilerine refakat edin."
Efruze kaşları çatık kızına baktı. "Dairene dön Aynışah!" "Hayır validem. Size kimse böyle hakaret edemez. Zinhâr müsaade etmem." Gülnigâr Sultan'ın sinirden elleri titriyordu. "Kendine gel Aynışah. Kimin haddine beni bu saraydan kovmak?" Aynışah acımasız bir gülümsemeyle baktı halasına. Birkaç adım yaklaşıp durdu. "Ben Aynışah Sultan. Sizi istersem değil saraydan payitahttan bile kovarım! Kim itiraz edecekmiş çıksın karşıma da göreyim!" Gülnigâr Sultan'ın gözleri dolmuştu. "Bu terbiyesizliğini zinhâr unutmayacağım." Hızlı adımlarla daireyi terk ettiğinde Efruze sinirle kızına baktı. "Ne yaptığının farkında mısın Aynışah? Hünkâr ağabeyine nasıl hesap vereceksin?" Aynışah derince iç geçirdi. "Onun yanından geliyordum Validem. Size daha evvel de hakaret ettiğini biliyorum her şeyi anlattım. Kendisi de benimle aynı fikirde."
Efruze evlatlarıyla bir kez daha gurur duymuştu. Sedirine oturdu kızıyla beraber. Kasnak işliyorlardı ki; birkaç dakika sonra kapı bir hışımla açıldı. "Validem bağışlayın böyle geldim lâkin çok mühim bir mevzu var." Baştan sonra her şeyi anlattı Simten. Az sonra da Gevherhan ağlayarak girdi içeri. İki gelini ve şahitler de Firûze Sultan diyor başka bir şey demiyordu. Mesele Sultan Selim'in de kulağına gitmişti elbet. Firuze oraya kayınvalidesi ile beraber gitmişti. "Demek gözdemin ve dahi iki evladımın kanına girdin! Bre hadsiz! Bre melûne! Sen kim olursun da mensup olduğun hanedana ihanet edersin! Dua et kızım için canını bağışlıyorum. Seni topal Hayrullah paşa ile nikâhlıyorum."
Firûze ne kadar dil dökse de nafileydi. Gece apar topar nikahı kıyılmış, saraydan gönderilmişti. Kızına daha doyamamıştı bile. Bu bedel onun için çok ağırdı. Daha sonra her şey eskisi gibi olmuştu. Lalehan Sultan'a artık Valide Sultan analık ediyordu.
Birkaç ay sonra Firûze'nin gebe olduğu ortaya çıktı lâkin bu havadis evlendikten sonra duyulduğu için evladı hanedan mensubu sayılmayacaktı. Gülnigâr Sultan ise Mercan Paşa'nın izdivaç teklifini kabul etmemişti zirâ artık entrika ile uğraşmak istemiyordu. Üsküdar sarayında kendini hayır işlerine adamıştı. Fakat bir gece has odaya sürekli hekimler girip çıkmaya başladı. Zirâ Sultan Selim tifüs hastalığına yakalanmıştı. Hekimler ise olumlu konuşmuyordu. Efruze Valide dairesine evvela Gevherhan Sultan'ı çağırdı.
"Lafı uzatmayacağım Gevherhan. Mâlum oğlum Selim Han amansız bir hastalığın pençesinde. Hanedana yeni bir reis gerek lâkin tüm şehzadelerimiz henüz çok küçükler. Bundan mütevellit saltanat naibesi olarak ben idare edeceğim. Sen ise küçük Valide olarak yalnızca haremi idare edebilirsin. Kâbul ediyor musun?" Gevherhan Sultan kaşları çatık dinliyordu kayınvalidesini. Nasıl bu kadar rahat olabilirdi? Kendi evladı değil miydi mevzu bahis olan? "Validem siz ne söylediğinizin farkında mısınız? Allah korusun lâkin hünkârımıza bir şey olursa ve benim evladım tahta geçerse saltanat naibeliğini benim üstlenmem icâb etmez mi?" Efruze Valide anlamıştı ki Gevherhan teklifini kabul etmemişti. Zaten Gevherhan'ın evladını tahta çıkarmayacaktı lâkin onları bir yere kapatacaktı. Şimdi sırada Simten vardı. Kızı gibi sevdiği gelini Simten kesinlikle buna razı olurdu.
Valide Sultan gece uyurken Gülçiçek Kalfa ona seslenerek uyandırdı. "Valide Sultan'ım uyanın! Sultan Selim Han..."
Evet, yeni bir bölümle karşı karşıyasınız. Finale doğru adım adım yaklaşıyoruz. Umarım beğenmişsinizdir.
Sizce Simten Valide Sultan'ın teklifini kabul edecek mi?
Gevherhan ve Simten'in ittifakı hemen bozulacak mı?
Firûze'yi tekrar görecek miyiz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devr-i Kadim
Historical Fiction"Bu saray ki; cennettir canını feda edene. Bu saray ki; cehennemdir kendini akıllı sanana." Böyle demişlerdi ona. Artık önünde iki yol vardı; ya ölecek ya öldürecek. Ya yok olacak ya yok edecek... Nasya olarak doğmuştu. Kim bilebilirdi ki köylü kız...