Ecmel Hatun şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı neredeyse. Lâkin nasıl karşı çıkacaktı? Karşısında koskoca Valide Efruze Sultan vardı. Bir insan evladına bunu yapabilir miydi?
***
Aradan geçen bir ay boyunca hiçbir şey olmamıştı fakat o güne kadar. Genç Valide oğlunda hiçbir değişiklik olmadığını fark ettiğinde tereddüt içerisindeydi. Zaten vazgeçmişti ve Ecmel Hatun ile konuşulmuştu. Artık arkadan devleti yönetecekti lâkin oğluyla zinhâr arasını açmayacaktı. Büyük taşlarla bezeli boy aynasının önünde durdu. Beyaz tülbentiyle saçlarını kapattı. Ardından herkesi daireden yollayıp, seccadesini serdi. Dizlerinin üzerine çöktüğünde Yüce Allah'ın huzurundaydı. "Ey bana bu ömrü bahşeden yüce Rabbim. Günahlarımı affeyle. Büyücülerden, sihirbazlardan medet umdum, beni bağışla. Ben evladımdan vazgeçecektim lâkin bilirim sen; sana dönen kullarından vazgeçmezsin. Bana hidayet ver. Günaha değil sevaba meyletmeme yardım et. Senin yolundan sapmama izin verme. Amin."Ardından namaz kılarak seccadesini toparladı. Dairesinin temizliğine başlanmıştı ardından. Bütün devlet-i aliye için Kur'an okutulacak, kurbanlar kesilecekti. İçi huzur dolmuştu genç Valide'nin. Birkaç saat sonra temizlik bitmiş, Kur'an okutulmuştu. Herkes rahatlamış adeta hafiflemişti. Valide Sultan iki gelinini dairesine çağırdı. Evvela Gevherhan Sultan gelmişti, ardından da kıymetli rakibesi Simten. Valide Sultan hiç beklemeden söze girdi.
"Sizi buraya çağırdım zirâ bu kez söylediklerimi tekrar etmeyeceğim. Sözümü kesmeden beni dinleyin. İkiniz de oğlumun gözdesi, Haseki Sultanısınız. Haremde zinhâr münakaşa, huzursuzluk istemiyorum. Beni sevmek zorunda değilsiniz elbet lâkin hizmet ettiğiniz aileye saygılı olmak, ona yaraşır şekilde hareket etmek zorundasınız. İlaveten Sultan Selim Han'ın tek eşi siz değilsiniz ve olmayacaksınız. Her Haseki Sultan gibi rakibeleriniz elbette olacak lâkin huzursuzluk edenin bu sarayda yeri yol bilesiniz."
Eliyle ikisine de çekilmeleri için işaret verdi. Ardından Güvercin Ağa ve Gülçiçek Kalfa'ya çevirdi başını. "Gemilik Sarayı hazır mı?" Güvercin başıyla onayladı Valide Sultan'ı. "Emrettiğiniz üzere hazır Sultanım." İki hafta önce Sultan Selim ile konuşmuş, Valide Müzeyyen Sultan'ın ve İnşirah Sultan'ın yedikule zindanlarında değil Gemilik sarayında kalmalarını uygun görmüştü. Zirâ Müzeyyen Sultan epey yaşlıydı. Elbette yine kimseyle görüşemeyecek, saraydan çıkamayacaklardı lâkin daha iyi bir yerde kalacaklardı. Gülnigâr Sultan'da validesinin hâkiki akıbetini öğrenmiş, tek işi gücü Valide Efruze ile uğraşmak olmuştu.
Efruze Valide, dairesinde kahvesini yudumlarken Aynışah Sultan geldi daireye. "Benim ay parçam hoşgeldin." Aynışah'ın yüzü solgundu. Kaşları çatık şekilde baktı validesine. "Hoşgelmedim validem. Şehriyar Kalfa hizmetimden alınmış." Valide Sultan kahvesini sehpanın üzerine bıraktı ve sakince ayağa kalktı. "Oradan oraya mektup taşıyan birini istemiyorum yanında. Hiç öğrenmeyeceğim sandın öyle değil mi? Sen nikahlısın Aynışah. Üstelik önümüzdeki bahar düğünün olacak. Nasıl böyle dikkatsiz olabilirsin?" Aynışah Sultan gözlerindeki yaşları silme tenezzülünde bulunmadı. "Şu an nikâhlı olabilirim lâkin sizi temin ederim yarın olmayacağım."
Valide Sultan kızının fevri bir karar vermesinden korkmuştu. "Ne demek oluyor bu?" Aynışah kararlılıkla konuştu. "Bugüne kadar yalnızca kıyafetlerimi ve mücevherlerimi kendim seçtim. Rahmetli hünkâr babam ve siz nasıl istiyorsanız öyle yaşadım. İstediğiniz oldu, Selim tahta çıktı. Bundan böyle bende kendi kararlarımı vereceğim." Efruze, kızının elinden tutarak sedirine oturttu. "Sana mani olacak değilim. Bugüne kadar en büyük destekçim oldun ve bundan böyle de öyle olacağından şüphem yok. Pekâlâ nasıl arzu edersen öyle olsun. Lâkin bana bir konuda söz vereceksin." Aynışah merakla dinledi validesini. "Gülnigâr Sultan ile olan muhabbetine dikkat et. Zirâ o bizim yanımızda değil." Aslında biraz düşününce hak verdi validesine.
"Siz bana dünyaları bahşettiniz. Gülnigâr Sultan hiçbir şey yapamaz merak buyurmayın."
***
Gülçiçek Kalfa Valide Sultan dairesinin önünde huzura kabulü bekliyordu. Ardında ihtişamlı kapı sonuna kadar açıldı. "Eyvahlar olsun Sultanım!" Kaşları çatıldı Efruze'nin. "Hayrola? Ne bu hâlin Gülçiçek?" Gülçiçek Kalfa nefes almadan konuşuyordu. "Gevherhan Sultan... Gebe diyorlar validem." Sustu bir süre Valide Sultan. "Neyleyelim ki ilaçlar bir işe yaramadı. Yüce rabbim böyle olmasını istemiş belli ki. Ne yapalım, doğursun bakalım." Gülçiçek biraz kem küm ettikten sonra tekrar söze girdi. "Hünkârımız Aynışah Sultan'ın nikâh akdinin bozulmasını emretmişler. Sinan Ağa ile nikâhlanmalarını buyurmuşlar. İlâveten Sinan Ağa hünkârımızın üçüncü veziri olmuş." İşte bu haber hiç hoşuna gitmemişti Valide Sultan'ın. Has odabaşı ne vakit böyle kıymetli olmuştu? Her neyse, şu anda bunu düşünecek değildi. Oğlu için seçtiği hatunun gelmesini emretti.Siyah saçlı, kahverengi iri gözlü, buğday tenli ve balık etli bir hatun girdi daireye. Acem diyarından gelmişti bu hatun. "İsmin ne senin?" Tok bir sesle sormuştu bu soruyu Valide Sultan. Yüzündeki heves öyle belliydi ki. "İşte bu!" Dedi içinden. Seçtiği hatuna tekrar alıcı gözüyle baktı. Pek güzeldi. Tıpkı bir mücevher gibi işleyecekti bu hatunu. "Kamelia..." Yalnızca sorulara cevap veriyor, başını zinhâr kaldırmıyordu. Fakat heyecanlı olduğu her hâlinden belliydi. Göğsü inip kalkıyor, yüzündeki gamze iyiden iyiye kendini belli ediyordu. "Bundan böyle ismin Firuze. Bu sana ilk hediyem olsun. Tek bir vazifen var. Hünkâr oğlumu hoş tutup gebe kalmak ve bana sadık olmak. Eğer sözümden çıkmazsan, hiçbir hatuna nasib olmayacak bir ömür nasib olur sana."
Gülçiçek Kalfa cariyeyi dışarı çıkardı ve hamamın yolunu tuttu. Gece halvete gidecekti zirâ. Bu sene saray belli ki çok çocuk görecekti zirâ Haseki Simten Sultan'da gebe olduğunu öğrenmişti. İkisi de Valide Sultan'ın emriyle pek fazla dolaşamıyorlardı. Bu bir önlemdi zirâ gebeliklerine zevâl gelmemeliydi.
***
Gülnigâr Sultan, Gevherhan Sultan'ı ziyaret etmek için hazırlandı. Dairesinden çıkıp hareme indiğinde Valide Sultan ile karşılaştı. Efruze Valide hafifçe dizlerini kırıp eğildi. "Hayırlı günler Sultanım, nereye böyle?" Gülnigâr Sultan gelinini süzerek cevap verdi. "Gevherhan'ı ziyaret edeceğim. Sende gel istersen?" Valide Sultan yüzüne samimi bir gülümseme yerleştirdi. "Ben de az evvel oradaydım. Bu akşam haremde eğlence düzenleyeceğim. Zirâ iki gelinim de gebe. Sizi de görmek isterim." Ufak bir kahkaha attı Gilnigâr Sultan. "Elbette gelirim. Güzel düşünmüşsün."Ardından Valide Sultan, oğlunu ziyarete gitti. Araları tekrar eskisi gibi; pek iyiydi. "Arslanım, yüzün gülüyor bakıyorum?" Müzip bir gülümsemeyle sordu Valide Sultan. "Öyle, iki Hasekim de gebe." Valide Sultan'ın sormak istediği başka bir şey vardı aslında. "Bu gece haremde eğlence olacak. Görüyorum ki yalnız kalacaksın. Eh, istersen Firuze hatun gelsin. Hem Gevherhan ve Simten bir süre burada uzak durmak mecburiyetindeler." Oğlunun yüzündeki gülümsemeden kabul ettiğini anlamıştı Valide. Çok geçmeden hazırlanmasını emretti hatunun.
Firuze hatun yine hazırlanıyordu gizli gizli. Kimse bilmiyordu yine. Üzerinde zümrüt yeşili bir kaftan vardı. Pek asil görünüyordu. Has odanın kapısına vardı ve beklemeden içeri girdi. Birkaç saat sonra; nihayet evladı rahmine düşmüştü Firuze hatunun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devr-i Kadim
Historical Fiction"Bu saray ki; cennettir canını feda edene. Bu saray ki; cehennemdir kendini akıllı sanana." Böyle demişlerdi ona. Artık önünde iki yol vardı; ya ölecek ya öldürecek. Ya yok olacak ya yok edecek... Nasya olarak doğmuştu. Kim bilebilirdi ki köylü kız...