Meşveret Meclisi toplanmıştı. Herkes Baş Haseki'nin ne diyeceğini merak ediyordu. Elbette kimsenin haberinin olmaması için, İncili Köşkte toplanılmıştı.
"İşittim ki Hünkârımız sefere çıkma kararı almış. Nereyedir bu sefer?" Paravanın arkasında oturuyordu Efruze Haseki. Başındaki büyük elmaslı taç adeta kudretinin temsiliydi. "Doğrudur Sultanım. Dimetoka'ya gideceğiz. Allah'ın izniyle bizim topraklarımıza katılacak." Yusuf Paşa biraz olsun sakinleştirmek istiyordu Haseki Sultan'ı. "Hünkârımız askeri güç toplamak isterler."
Efruze Haseki yeni bir karar almıştı. "Mercan Paşa, sen Kaya Sultan ile evleneceksin. Zirâ Mahpeyker Sultan ona olan sadakatinden şüphe duymamalı. İlâveten Şehzade Osman Hazretleri sancağını pekâlâ yönetirmiş. Sen hep onunlasın yok mu Şehzadenin bir hatası?" Enver Paşa söze girmişti. "Sultanım, tetkikler sürüyor. Lâkin henüz bir şey geçmedi elimize." Efruze Haseki ayağa kalktı.
"Âlâ, Mercan Paşa, sen tez vakitte hünkârımıza durumu anlat. Ben de konuşacağım. Meclis sona erdi. Hayırlı günler Paşalar."
Mercan Paşa bir yandan şaşırmış bir yandan sevinmişti. Efruze Haseki'ye olan bağı belliydi. Ona zinhâr sadakatsizlik etmezdi. Üstelik hanedan damadı olacaktı. Bundan büyük mükâfat mı olurdu?
Efruze Haseki saraya adım attığında sendeledi. Lâkin durmadan yürümeye devam etti. Elleri birden karnına gitti. Müthiş bir kasılma vardı ve ayakta zor duruyordu. Taşlığın önüne geldiğinde Valide Sultan'ın balkondan baktığını gördü. Tam göz göze gelmişlerdi ki; yere kapaklandı Haseki.
Valide Sultan derhâl kendi dairesine çıkarılmasını emretti. Valide Sultan yatağına yatırdılar ve hekimler kontrole geldi. "Valide Sultanım, müsaade buyurursanız ebe kadın gelsin. Zirâ Sultanımızın gebe olduğundan şüpheleniyorum." Valide Sultan şaşkınlıkla içeri buyur etti. Ebe kadın muayene ettikten sonra eğilerek gülümsedi. "Haseki Sultanımız gebe, Validem." Lokmalar dökülüp, şerbetler saçılırken Efruze Haseki yeni kendine gelmişti. Karşısında Valide Sultan'ı görünce derhâl toparlandı.
"Validem, bağışlayın. Ben hatırlayamıyorum nasıl geldiğimi." Valide Müzeyyen Sultan, elini omzuna koydu. "Gebesin, Efruze. Fenalaşınca seni buraya getirdiler." Efruze'nin eli hemen karnına gitti. Bir evladı daha olacaktı çok şükür. Fakat bu haberi kendisi vermeyecekti Sultan Murad'a. Zirâ onun yeni gözdesi vardı. Az sonra kendi dairesine döndü. Evlatlarıyla akşam yemeği yedi ve biraz onlarla ilgilendi. Hepsi yeni bir kardeşleri olacağı için mutluydu. Saat ilerledikçe Şehzade Selim, kendi için hazırlanan daireye geçti. Şehzade Mustafa ve Şehzade Cihangir, Haseki'nin dairesindeki ufak odaya, Aynışah ve Atike Sultanlar da diğer ufak odaya geçtiler.
Efruze Haseki uyumaya hazırlanırken, dairesinin kapısı sonuna kadar açıldı. "Desdur! Sultan Murad Han Hazretleri." Efruze şaşkınlıkla ardına baktı. Sultan Murad içeri girer girmez tüm cariyeler daireden çıktı.
Yaklaştı kadınına Murad. Kumral dalgalı saçlarını okşadı parmaklarıyla. "Demek bana söyleme zahmetinde bulunmadın. O benim evladım, nasıl söylemezsin?" Güzel Haseki'nin kalp atışları değişmişti. "Katerina var yeni gözden. Düşündüm ki Hünkârımız yeni gözdesiyle gönül eylemek isterler. Nikâhlı zevcesini unuttular zirâ." Murad biraz daha yaklaştığında Efruze duvar ve onun arasında kalmıştı. "Benim kalbimin yegâne sahibi var o da evlatlarımın anası, nikâhlı karım Efruze Haseki." Güzel Haseki'nin gözleri dolmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devr-i Kadim
Ficción histórica"Bu saray ki; cennettir canını feda edene. Bu saray ki; cehennemdir kendini akıllı sanana." Böyle demişlerdi ona. Artık önünde iki yol vardı; ya ölecek ya öldürecek. Ya yok olacak ya yok edecek... Nasya olarak doğmuştu. Kim bilebilirdi ki köylü kız...