Kadir yatakta uyanır uyanmaz saate bakmak üzere telefonuna uzandı.
"Siktir." dedi yüksek bir sesle. Saat neredeyse öğlene geliyordu. Kafeye epeyce bi' gecikmişti. Hızla yataktan kalkarak üzerini giyinmeye başladı. Kalçasındaki ağrı onu bir anlığına yavaşlatsa da görmezden gelmeye gayret etti. Henüz zihinsel olarak sindiremediği dokunuşları düşünüp vakit kaybetmek istemiyordu. Onun bu hoyrat ve aceleci hareketleri Önderi de uyandırdı.
"Günaydın." Diye mırıldandı genç adam. Uyku sersemi hareketlerle doğruldu ve gözlerini ovuşturdu. Çoktan giyinip hazırlanmış sarışını fark etti.
"Ne bu acele? Kahvaltı falan etseydik..."
"İşe geç kaldım. Yine kovulmasam iyi."
Önder onun sıkı ve yoğun bir çalışma temposu olduğunu unutmuştu bir anlığına. Sıkıntıyla soludu. Aklında buna dair birden fazla çözüm ve alternatif yatıyordu, fakat bunları Kadir'e sunmaktan kaçınıyordu. Onun bu konuda taviz vermeyeceğini ve her zamanki gibi gurur yapacağını bildiğinden bir türlü ağzını açıp da dile getiremiyordu. Ne gerek vardı ki artık kendini bu denli hırpalamasına. Kadir akıllı, istese ve ona bir fırsat verilse çok daha iyi yerlere gelme potansiyeli olan çalışkan bir kişilikti. Gençti, önünde daha upuzun bir yol vardı. Hak ettiğinden katbekat daha az değer görüyor ve karşılık alıyor olması herkesten önce Önder'in görmek isteyeceği bir şey değildi.
"Hadi ben kaçtım." Kadir hazırlıklarını tamamlamış ve gitmeye koyulmuştu ki Önder onu durdurdu.
"Kadir."
Ayaktaki beden dikkatini hızla ona vererek diyeceği şeyi beklemeye başladı. Önder kötü bir zaman mı seçmişti bilmiyordu. Fakat ne kadar erken ikna ederse Kadir'i onlar için o kadar iyi olacaktı.
"İki dakikalığına gelsene şöyle." Dedi, yatağın ucunu patpatlayarak. Kadir anlamaz gözlerle baktı ona.
"Şu an cilveleşecek zamanım yok."
"Ondan değil. Bir şey diyeceğim."
"Sonra desen olmaz mı?"
"Olur ama şimdi demek istiyorum."
Kadir pes ederek hızla oturdu yatağın kenarına. Zaten geç kalmıştı kalacağı kadar, beş dakikanın bi farkı olmazdı. Merakla Önder'e baktı. Sıkılgan görünüyordu. Belli ki diyeceği şey pek hoşuna gitmeyecek bir şeydi.
"Düşünüyorum da, acaba biz birlikte çalışsak nasıl olur." Tepkisini ölçmek için şöyle bir suratına baktı sarışının. "Böylece sürekli birbirimizi görürüz, hem sen de rahat edersin."
Kadir sakin görünüyordu. Şaşkınlık ya da kızgınlık belirtisi göstermiyordu. Boş ver anlamında elini savurdu havaya ve "Ben anlamam sizin işlerden." dedi.
"Zamanla anlarsın hayatım. Stajyer gibi başlarsın. Ben sana öğretirim her şeyi."
"Gerek yok. İyiyim böyle."
Kadir'in düz ses tonu ve tavırları Önder'i daha da ısrara sürüklüyordu. Biraz da merak ediyordu genç adam, kafasından ne geçiyordu, ne düşünerek reddediyordu onu.
"Neden peki?" diye sordu açık bir gerekçe isteyerek. "Çekincen ne?"
"Çekincem falan yok. Torpille benden daha çok hak edecek birinin yerine geçmek istemiyorum." Dedi Kadir net bir cevapla. Onun için kendi doğruları vardı. Bunları göz ardı ederek, sırf para için değişmeyecekti. Bir şeyi kazanacak, elde edecekse bu kimsenin zoru ya da ittirmesiyle olmamalıydı.