Yan evin camından sızan müzik kulağına çalınıyordu. Boğukça çalıyordu komşularının sevdiği 70 ve 90'lar parçaları. Kapısının eşiğinde duran Necati'ye arkadaşlık ediyordu, esmer oğlan ise pek oralı olmuyordu. Gözü görmüyor kulağı duymuyordu. Bir tek sırtını dayadığı sert duvar hissi duyuları arasından kendini belli ediyordu
Ha bir de parmakları arasında sallanan, tütün bir sigara vardı. İlk kez deneyecekti, ondandır ki parmak boğumlarını kaşındırıyordu. Babasının cebinden aşırmıştı. Paketteki son sigara olmasına rağmen hiç korkmamıştı yakalanmaktan. Babası farketse de kızamazdı bu saatten sonra ona. Çünkü o eve geri dönene kadar ölmüş olacaktı Necati. Evet, bizzat planlamıştı bunu. Sadece babası da değil, kimse bundan sonra Necati'ye kızamayacaktı. Hiçkimse canını yakamayacaktı artık. Kastedecekleri bir canı kalmayacaktı.
Beceriksizce tuttuğu sigarayı ağzına götürdü esmer çocuk. Aynı paketten arakladığı çakmakla yaktı sigarayı. Bir nefes alır almaz nefesi kesildi, öksürük krizine tutuldu. Midesi bulanmış gibi baktı elindeki zehire.
Bu illet miydi milletin dert tasadan içiyorum dediği şey? Kim bunu neden içsindi ki? Babası bile ağzından düşürmüyorsa bir meziyeti olmalıydı. Kötü şeyleri mi unutturuyor acaba, diye düşündü. Zorlanarak ağzına doldurduğu birkaç nefeslik duman sonunda hepten pes etti. Sigaranın yanan ucunu yaslandığı duvara bastırdı ve kaldırım köşesine atıp kurtuldu. Böyle çocuksu bir umuda kapıldığı için de utanmıştı. 'Salak! Sanki unutsan bitecek,' dedi içinden.O sırada mahallenin çocuklarının sesleri duyuldu sokağın başında. Bazıları bisikletleriyle, bazıları da koşarak dağınık halde bağır çağır sokağın içinden geçtiler. İçlerinden Necati'nin de tanıdığı bisikletli bir çocuk durdu tam önünde. Babası muhtar olan çocuktu bu. Aynı okula gidiyorlardı eskiden, bu yüzden kendisinden bir yaş küçük olduğunu biliyordu sadece. Adını bile doğru dürüst hatırlamıyordu.
"Neco! Gel hadi, aşağıdaki parka gidiyoruz." Dedi hevesle çocuk.
"Yok." Dedi Necati donuk sesiyle.
"Siz gidin. Gelmiyorum ben.""Niye?" Diye merakla sordu bu sefer ufaklık. Halbuki mahallenin bütün çocukları geliyordu onunla. İkna etmek için bisikletini gösterdi.
"Baksana yeni aldı babam bunu. Sırayla tur atarız, gel işte.""İstemez."
Çocuğun yüzü asıldı Necati'nin ters tepkisi yüzünden. Necati de bunu farketmiş gibi daha yumuşak bir tona ayarladı sesini ve tekrar konuştu.
"İşim var benim. Babam salmaz.""İyi o zaman. Sonra beraber gideriz yine."
Çocuk bisikletiyle son hızda geçip gitti uzun sokaktan. Artık o orada olmasa bile, Necati aklı kalmış gibi boş sokağa baktı boylu boyunca.
"Gidemeyiz ki..." diye mırıldandı dalgın dalgın. Belli ki muhtarın oğlu, onu canlı gören son kişi olacaktı.Önüne döndü. Aniden hevessiz bir duyguya büründü yüreği. Biraz da öfkeli bakıyordu gözleri. İçinden gelmiyordu bugün ölmek. Vazgeçmek istedi bir anlığına ama bunun için geçti artık. Babasının son sigarasını çoktan mundar etmişti.
Ayaklarının ucunu izledi bir süre. Kırk üç numara terliklerin içinde küçücük kalan kirli parmaklarına baktı. Biraz da yara beresi vardı. Kaldırım tümseğinin kenarında sürünen bir hamamböceği düştü ayaklarının dibine. Kaçması için fırsat tanıdı Necati ona. Fakat küçük böcek kıpırdayan antenleriyle öylece bekledi.
Siniri bozuldu esmer oğlanın. Benden şuncacık böcek bile korkmuyor, diye düşündü. Acımadı, yüzünü eğreti bir tiksintiyle buruşturup ezdi böceği babasının terliğiyle. Üstüne bastığı yetmedi, yarım tur döndürdü bir de ayağını. Hiç üzülmedi, pişman da olmadı. Böceğin cıvkı çıkmış halini görünce bile gram bir duygu barınmadı içinde.. Hatta az biraz büyük hissetti. Zira birçok şey gibi bunu da büyüklerinden öğrenmişti. Demek işler böyle yürüyormuş, dedi içinden. Gücünün yettiğini ezince bok gibi değil de, bir bok hissediyormuşsun kendini.