Ne ara ofise girdiğini, kapıyı kapattığını ve sandalyede oturan bedenin başına dikildiğini bilmiyordu Kadir. Ondan tarafa bakmayan gencin dikkatini çekmek için sandalyesinin ayağına hafiften bir tekmeyle vurdu.
"Kalk ayağa." Diye dişlerinin arasından konuştuğunda kahverengi gözler kendisine dönmüştü. Sakince yerinden kalkıp karşısına dikilen bedeni, yakalarından tuttuğu gibi arkasındaki duvara çarptı.
"Sen ne laftan anlamaz bir adamsın lan!"
Önder refleksle ceketinin yakalarını kavarayan ellerin üzerine sardı parmaklarını. Dudaklarından geçip giden gülümseme, sarışının mavilerini her an ateş kırmızısına çevirebilecek bir alaycılıktaydı.
"Beni özlediğini bu kadar belli etmesen mi ne?"
Sanki canını daha çok yakmak ister gibi, yakasına yapıştığı adamı duvara vurdu tekrar.
"O sikik kafandan çıkar demedim mi lan sana burayı?! Ne bokuna geldin yine?""Gelmek istedim ve geldim."
Dedi soğuk bir tonda genç adam Hırpalanmasına rağmen kolunu bile kıpırdatmıyordu ısrarla. Alaycı tavrının yerini geç de olsa hatrı sayılır bir ciddiyete bırakmıştı, ama bunun ortamı daha da germekten ve işi çıkmaza sokmaktan başka bir işe yaradığı yoktu. Çünkü yakalarını avuçlarında iyice sıkan bedenin, dişlerini de başabaş bir güçte sıktığını rahatlıkla görebiliyordu. Buna rağmen ilk geri basan taraf olmak istemiyordu."Vuracaksan vur." Diye mırıldandı burnunun dibindeki öfkeden kıpkırmızı olmuş yüze.
"Korkma, şikayetçi falan olmam. İçinde kalacağına vur gitsin."Farkında olmadan, bile isteye ilk kez birine karşı gardını indiriyordu Önder. Halbuki o an aklından tek geçen düşünce sarışını biraz daha görmekti.
İyi ya da kötü, bir şekilde Kadir'in aklına girme, düşüncelerine öyle ya da böyle konu olma derdindeydi.
Çünkü biliyordu ki, Kadir onu görmediği taktirde aklına bile gelmiyordu. Kendisinin son bir haftadır aklı fikri bu umarsız oğlanla meşgulken, böylesine ezici bir tavrı ayan beyan görebiliyor olmak da aşağılık kompleksini alaşağı ediyordu."Değeceğinden ve akıllanacağından biraz bile emin olsam şimdiye durmazdım zaten." Dedi Kadir aniden üzerine çöken kayıtsız bir tavırla. Ona istediğini vermeme konusunda inatçılığını koruyordu. Birbirlerinin aksine, bir taraf hiç olmadığı kadar ne yaptığını bilmezken, diğer taraf kendinden beklemediği bir sabırlılıkla kontrolü elden bırakmıyordu.
Bıkkın bir nefesle, ellerini artık uğraşmaktan bezdiği adamın üzerinden uzaklaştırıp geri çekildi. Küçük ofislerinin tek ışık kaynağı olan pencerenin yanına gidip, jaluzi perdenin aralıklarından Fatih ve Necati'yi kontrol etti. Arabayı yıkamaya başlayan ikili onun yokluğunu farketmeden hemen şu işi çözüp yanlarına gitmesi gerekiyordu.
Çoktan karşısına geçmiş onu izleyen delikanlı ise, yeniden sinir bozucu bir rahatlık halindeydi."Kaçta çıkıyorsun işten?"
Ondan tarafa bakmadan üstün körü cevapladı sorusunu Kadir.
"Yeterince geç.""Ne zaman izinlisin peki?"
Bu sefer mavi gözler, sinirli soluklar beraberinde kendisini hedef aldı.
"Neyin peşindesin?""Boş zamanının peşindeyim. Cidden ne istediğimi anlamıyor musun?"
"Hayır, ne istediğinin farkındayım ama niye zorladığını anlamıyorum. Sana istediğim olacaksa varım, dedim. Sen buna da gelmedin ve biz gideceğimiz kadar ileri gittik zaten. Daha ne istiyorsun?"