İki adamın birbirlerine hediye ettiği güzel bir gecede, sıcacık, eşsiz bir ortam hakimdi. Önder'in sarışın bedeni evine, akşam yemeğine daveti bu sefer uğraşsız bir onay almıştı. Kadir benimsemiş durumdaydı bu tür randevuları. Asla rahat edemeyeceğini düşündüğü halde, rahat bir şekilde genç adamın evine gelir gider olmuş, romantik bir loş ışık altında sevgilisiyle diz dize birkaç kadeh şarap içmeyi keyifli bulmaya başlamıştı.
İyi geliyordu genç adamın yanında geçirdiği her dakika ona. Rahatlamış, arınmış hissediyordu. Bir terapi, ilaç etkisi görüyordu. Tüm o birbirine geçmiş, karmaşık düşünceler hizaya giriyordu. Bulanıklaşıyor, silikleşiyordu. Her şey atık haline geliyordu. Bir o kalıyordu, karşısında girdap gibi bakan adam alıyordu tüm hakimiyeti eline.
Uçucu sohbetleri akıp gidiyordu dillerinden. Gülüşüyorlardı, ışıl ışıl gözleri takılınca birbirine duruluyorlardı. Dudaklarında asılı kalan tebessümler derin bakışmaları esnasında çok anlama şahitlik ediyordu. Sevgiyi mühürlüyordu, tutkuyu ve aşkı taşıyordu. Onca alacalı duyguya tek bakışla varılabilecek kadar yoğunluk akıyordu gözlerinden.
Hele de Kadir'in odağı bir tık daha keskindi. Kafası başka konulara kaymıyordu bugün, olduğu gibi bütün bir halde sohbet ediyordu genç adamla. Önder'in dikkatinden kaçmamıştı, günlerdir yüküne ortak olduğu sarışının üzerindeki o ağırlık, buruk ifade artık yoktu. Belli ki kafasına taktığı mesele çözüme varmıştı. "Keyfin gelmiş sonunda yerine." diye konuştu merak içinde. "Öğrendin galiba işin aslını."
Başını ağır ağır iki yana salladı Kadir. "Rastlayamadım ki bir türlü."
Buna rağmen içi rahat görünüyordu. Somut olarak çözülmese de o kafasında haletmiş gibi duruyordu. "Ama sorun yoktur büyük ihtimalle. Sonuçta kim babasını ikna ettiyse, etti. Okula gitsin de, gerisi önemli değil."
Önder hoş bir tebessümle baktı ona. "Kardeşlerin kadar seviyorsun çocuğu anladığım kadarıyla." Dalgınlaştı Kadir, cevabı buruklaşan mavilerinde yatıyordu. "Birinin çocukluğuna benzetiyorum istemsizce."
"Kimin?"
"Birinin işte."
Sarışın kaçak cevaplar verse de Önder yakalamıştı. "Kendininki değil mi?" dedi kendinden emin bir ifadeyle. Zaten sesinin tonu bile ele veriyordu genç oğlanı. İçindeki derin düşünceler bile taşıyordu deniz gözlerinden. Önder'i ise başka bir meraka sürüklüyordu onun böylesi hisli duruşu.
"Anlatsana, nasıldı çocukluğun?" Diye sordu bir yandan gülümserken. Farazi tahminlerde bulundu şakasına. "Yine dik başlı, agresif bir velet miydin o zamanda?"
Gülümsedi Kadir de onunla beraber. "Keşke."
"Cidden, nasıldın?"
Bu sefer sahici bir şekilde sorunca Önder, sarışın beden gözlerini düşünür gibi rastgele bir yere dikti. Çok da zor olmadı çocuk Kadir'i birkaç kelimede tanımlaması. "Sessiz, korkak, saf..."
Kaşları çatıldı Önder'in. Şöyle bir düşündü. O kendini bu şekilde tanımlasa da işin aslının öyle olmadığını hissetti. Sanki insanlar değişemezdi. Fakat öyledir ya, yedinde neysen yetmişinde de o olursun. Değiştiğini sanır, derinlere gömer, kendini kandırır ama asla değişmezsin çoğu zaman.
Kadir'in hayatı kendini bastırmakla, benliğini reddetmekle geçmişti. Artık bilerek yaptığı bir şey olmaktan çıkmıştı. Farkında bile değildi aslında çocukluğunda yaşadığının ve Necati'de de onu yaşatmaya çalıştığının..
"Neyse..." diyerek kestirip attı Kadir. Derinleşmeden düşünceleri onlardan kurtulmak istedi. Daha çok dikkatini dağıtmak için çabaladı. Havayı değiştirmek istedi. Elindeki şarap bardağından son yudumunu da alıp kenara bıraktı. Önderi hedef alan bakışları bile değişmişti artık. Daha erotik bir enerji yayıyordu an itibariyle.
Önder ondaki işveli hali görünce gülümsedi.
"Yavaştan çakır oldun bakıyorum.""İki kadehten şuurumuzu kaybedecek değiliz." Dedi Kadir ağır abi taklidiyle.
"Ha aşktan sarhoş oldum, diyorsun yani..."
Kadir göz devirdi. Bir yandan da hafifçe gülüyordu.
"He öyle diyorum, he."Bu inkarcı tepkiler hoşuna gidiyordu Önder'in. Sırıtışı büyüdü. Oturduğu yerde biraz daha yaklaştı yanındaki bedene. Bu sefer iyice rollenerek konuştu.
"Yani diyorsun ki, başımı döndüren iki kadeh değil, sensin."
Kadir de aralarındaki flörtöz iletişime ayak uyduruyordu.
"Aynen, aynen ondan." Dedi yalancı bir ses tonunda. Önder'in gözlerinin hedefi ansızın sarışının dudakları oldu."Sanki bir de diyorsun ki, seni öpmek için deli divaneyim. Ondan saçmalaya devam ediyorum."
"Bence onu sen diyorsun."
"Bak, bu doğru." Dedi bu sefer gülümseyerek.
Hülyalı hülyalı bakmayı sürdürdü genç adam. İki parmağının tersini gözlerinin hemen ucundaki dudaklara sürttü. Çenesine doğru ilerleyip sarışının boynundan aktı dokunuşu. Tam elinin altından yutkunuşunu hissetti. Tüyleri diken diken olmuştu Kadir'in. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Geri açtığında ise yoğun bir tutkuya hapsoldu. Önder'in kopkoyu hareleri doğrudan gözünün içine odaklıydı. Sanki Kadir'den bir onay bekliyordu. Bir adım, hareket, söz, bakış...
Kadir bu onayı dudaklarıyla verdi. Hızla tutundu karşısındaki adamın omuzlarına. Derin bir tutkuyla öpmeye başladı genç adamı. Önder onu belinden tutarak iyice kendine çekti. Sarışın ne olduğunu anlamadan dizlerinin üzerinde yükselerek kucağına çıkmıştı oturan bedenin. Sırtında ve bedeninde geziniyordu Önder'in elleri.
Kadir de deli gibi istiyordu istemesine. Fakat zihninin bir kenarında, bu sefer sonuna kadar gidileceğinden emin bir düşünce yatıyordu. Bu yüzden de az biraz kararsız bakıyordu.
Genç adam da fark etti bu ikilemi. Çıkacak gibi atan kalbini dindirmek için başını kucağındaki bedenin göğsüne yasladı.
"Haksızlık bu."
Hayal kırıklığından değildi bu sitemi. Kendine karşı bir söylemdi hatta. Her seferinde durmak zorunda kalsa bile başlamaktan asla kaçınmıyordu, kaçınmayacaktı da nitekim. Heyecanını yarım kesmeden, hızlı soluklarının arasından "Tamam..." dedi. Kabullenir gibi...
"Sen nasıl istersen öyle yapalım."Sarışın ise güldü belli belirsiz. Hala başı göğsüne yaslı adamın saçlarına daldırdı burnunu. Derince kokladığı yere bir de öpücük bıraktı. Parmak uçlarıyla elinin altındaki enseyi okşuyordu bir yandan.
"Şu saatten sonra farkeder mi?" Dedi o da teslim bir tonda.
Önder başını kaldırıp şaşkınca baktı tahrik olmuş bir şekilde kucağında oturan adama. Onun bu hakiki koyverişini hafif bir sırıtış beraberinde cevapladı.
"Hiç farketmez."