Yeni bir sayfayı paylaşmaya bir adım daha yakınlardı artık Önder ve Kadir. Bazı konuları netleştirmiş ve açığa kavuşturmuşlardı. Kadir, Önder'in teklifini kabul etmiş ve şirkette onun için çoktan hazır olan işini almaya ikna olmuştu.
Yeni bir insan olmaktan korkuyordu başlarda sarışın. Fakat bunun çok da farklı ve zorlu olmayacağına kendini ve ailesini ikna etmiş bulunmaktaydı. Önder için değişmişti ve değişmeye de devam ediyordu. En basitinden; takım elbiselerinden ve beyaz yakalı tiplerden oldu olası nefret ederken, şimdi lüks bir mağazanın kabininde kendi için dikilmiş bir takımı deniyordu. Hemen kabinin ardında onun için bekleyen beyaz yakalı sevgilisi eşliğinde hem de...
Kabinden siyah, asil bir takımla çıktı Kadir. Önder başını oyalandığı telefondan kaldırıp sarışına baktı. Boğazını yakacak kadar iyi duruyordu Kadir. Hatta öyle ki iyice yutkunması gerekmişti, yine bile boğazına dizilen alevlenme terk etmedi onu.
"Ee nasıl?" Dedi Kadir bir şey demeyen bedene itafen.
Şöyle bir etrafına baktı Önder ise. Mağaza görevlisini yakınlarda göremeyince sarışına yaklaştı iyice. Bir de yakından inceledi onu.
"Kravatını takmamışsın." Dedi boynuna bakıp.
Kadir elinde sallanan kravatı gösterip.
"Beceremedim.""Gel yardım edeyim." Dedi kolundan tuttuğu sarışını kabine doğru sürükleyerek.
Kadir alt tarafı bi kravat için neden kabine geri döndüğünü başta anlamasa da, Önder'in ona yönelttiği hayran bakışlarını fark edince jeton düşmüştü.
"Ah... Daha önce seni böyle görmemem çok yazık." Dedi Önder, Kadir'in elindeki kravatı alırken.
Boynuna dolanan karavatla beraber, genç adamın bedeni de her an bedenine dolanacakmış gibi yakınlaşmıştı. Kadir hafifçe güldü, ondan böyle hızlı etkilenmesi hoşuna gidiyordu.
Saniyeler içinde kravatı bağlamıştı Önder ve son dokunuşlarını konduruyordu. Hafif bir hamleyle kravatı boğum kısmından tutup kendine çekti. Sarışının yüzünü kendininkine doğru çekmişti. Dudaklarının arasında görünmez bir mesafe vardı.
"Seni şu an o kadar mahvetmek istiyorum ki... anlatamam."
Kadir Önder'in fısıltısına karşı daha da hoşnut oldu. Kahkaha atmamak içinse zor tutuyordu kendini.
"Onun için biraz sabretmen gerekiyor. "
Genç adamın eli Kadir'in kalçasına doğru kaydı. Bedenini ona iyice yaslamıştı.
"Aslında gerekmiyor.""Saçmalama. Mağzadayız."
"Farkındayım."
Önder gözünü karartmış gibi burnunu kokusuna kapıldığı boyna sürtüyordu.
O sırada kabin kapısına tıklatıldı ve o nazik mağaza sahibinin sesi duyuldu."Efendim, bir sorun mu var takımda?"
Kadir panikle yerinde kıpırdadı. Önder ise daha çok sinirli bir şekilde ayrıldı sarışının bedeninden. Sakin kalmaya calışırken kabinden çıktı.
"Takımda genel olarak sorun yok." Dedi gayet doğal bir tavırla Önder. "Fakat omuzları biraz daha dar olmalı. Ayrıca kol düğmeleri takıma uyumsuz. Farklı bir şeyler görebilir miyiz?"
Kabinden beraber çıktığımız için mağaza görevlisi afallamıştı önce. Fakat bu detayın üzerinde çok durmamıştı ki,
"Tabii efendim." diyerek hızlıca uzaklaşmıştı."Kendine hakim ol biraz, yoksa fena yakalanacağız." Dedi Kadir uyarır gibi. Genç adam umursamaz bir tavır takınıyordu. Sanki bundan sahiden keyif alıyordu.
"Böyle daha aksiyonlu oluyor ama biliyor musun? Adrenalin beni daha da azdırıyor."
"Hey Allahım ya..."
...
Gece saatlerinde Önder Kadir'i eve bırakmak üzere mahaleye getirmişti. Arabayla ağır ağır sokak aralarında dolanırken sessizlerdi. Belki de bu mahallede son günlerini geçirecekti Kadir. Doğduğundan beri ona dört duvar olan bu küçük yer onda derin yaralar bırakmıştı. Çocukluğunda her gece hayalini kurduğu gibi, kurtulacaktı. Ona cehennem olan ama bir türlü de kopamadığı bu yeri unutacaktı.
"Keşke bende kalsaydın bugün." Dedi Önder hafif bir üzüntüyle. Daha fazla vakit geçirmek için, özellikle de başbaşa kalabilmek için yanıp tutuşuyordu genç adam.
"Bugünlük böyle olsun. Zaten artık birbirimizi daha sık görebileceğiz."
Önder genişçe gülümsedi. Bu gerçek haylice hoşuna gidiyordu zira.
"Orası öyle."Mahalle aralarında toplanmış anlamsız kalabalığın ortasına düşünce yavaşlamak zorunda kaldılar. Başka bir sokaktan da kırmızı mavi ışıklar yollarına yansıyordu. Nedeni belli olmayan bir kargaşa vardı.
"Olay var anlaşılan." Dedi Önder etrafı incelerken. Kadir bu duruma şaşırmamıştı bile.
"Kavga eksik olmaz zaten burda. Yine biri birini bıçaklamıştır."
Önder onun bu umursamazlıgina ister istemez hayret etmişti.
"Sayenizde kendimi o televizyonda dönen
olaylı dizilerde gibi hissediyorum."Kadir tebessüm etti. Camdan dışarı çevirdi başını. Akan, canlı hayatlara baktı. Küçük gruplar halinde komşular toplanmış, endişeli bakışlarıyla etrafı kolaçan ediyorlardı.
"Her şey dizilerdeki kadar olsa keşke."Belki o zaman daha çekilebilir olurdu dünya. Güllük gülistanlık hatta...
Evlerinin önüne geldiklerinde arabadan indi Kadir. Önder de onu takip etti. Aynı kalabalık kendi apartmanlarının önünde de vardı. Kadir bu kadar büyük ne olabilir diye düşündü. Evlerinin ışığı yanmıyordu. O sırada apartmandan koştur koştur ikizler indi. Kadir kaşlarını çattı. Aslı dağılmış görünüyordu, gözyaşları yanaklarında parlıyordu adeta. Sıla ise korkulu bir şekilde kardeşini takip ediyordu. Kadir önlerini kesmese abilerini görmeyeceklerdi bile.
"Aslı! N'oluyor? Annemler nerede?"
"Abi..." dedi Aslı nefes nefese. Dizlerine tutundu soluklanmak ister gibi.
"Hasan amcanın oğlu Necati,"
Kadir'in yüreği ağzına geldi o an. Saniyelik boşlukta, Aslının bir nefeslik zaman diliminde ruhu çekilmişti."İntihar etmiş."
Dizleri titriyordu Kadir'in. Hayatında hissetmediği bir acı duydu. Omuzlarına öyle bir yük bindi ki, dünyanın merkezine kadar gömebilirdi onu.
"Babamın ilaçlarını almak için döndük. Annemler o tarafta. Biz de oraya gidiyoruz şimdi."
Aslı ve Sıla abisini beklemeden koşmaya başladılar yeniden. Kadir olduğu yere saplandı. Ağlamak istiyordu, deli gibi hem de. Fakat hiçbir uzvunu hissetmiyordu. Önder ona yaklaştı. Omuzuna dokundu hafif bir dokunuşla. Onun da nutku tutulmuştu. Nasıl teselli edecekti sevgilisini? Acısını nasıl paylaşacaktı? Paylaşamazdı. Önder, Kadir'i yakan o hissin yanına bile yaklaşamazdı.
O sırada önlerine gökten bir damla düştü. Bir damla daha ve bir damla daha... İşte, Kadir'in yerine ağlamaya başlamıştı gökyüzü.