《XI》

1.5K 97 3
                                    

Aklı kadar puslu bir hava hakimdi geceye Kadir evine dönerken. Aşina olmadığı bir sıkıntıyla süzülüp geçiyordu kuytu sokakların arasından ağır ağır. Seyrek sokak lambalarının altında yürürken, bakışlarını yerden kaldıramayacak kadar yorulmuştu. İlk defa evi bu kadar uzak geliyordu ona, bir türlü varmak bilmiyordu. Tüm her şey içinde hiçmiş gibi hissediyordu. Yürüdüğü yollar mı, kendisi mi daha tenha ayırt edemiyordu.

Karanlığı bile tüketen bu sessizlikte, kendi adım sesleri çalınıyordu bir tek kulağına. Bazen köpekler havlıyordu. Ya da üzerinden geçip giden bir esinti fısıldıyor gibi oluyordu. Arada bir öfkesi pare pare parlıyordu. İç çekiyordu sıkıntıyla. İs kokusu dolup taşıyordu ciğerleri. Sonra aniden bir taşa tekme atıyordu. Taşın izlediği yol boyunca çıkardığı gürültü kulaklarına batıyordu. Bu onu en azından alıkoyuyordu her iki adımda bir şekil değiştiren düşüncelerinden. Onca yolu yürümekten daha çok yoruyordu kafasındakiler onu. Özellikle düşünmesi gereken daha önemli meseleler varken, araya girip zihnini meşgul eden adam daha bir bitkin düşürüyordu Kadir'i.

Her iki taraf da eteğindeki taşları dökmüş olmasına rağmen niye hala kızgın hissediyordu?
Genç adamın dediği bir şeye mi alınmıştı? Hayır. Farkındaydı zaten her şeyin. Hatta kibar bile konuşmuştu ona göre. Sadece en sondaki bakışları, hafızasına düştükçe sık boğaz ediyordu aklını. Ne haddineydi vicdan yapmak, onu da bilmiyordu. Hangi cesaretle öyle bir adama yaklaşmıştı, hatırlamıyordu bile. Zengin göründüğü için imrenmişti belki de. Merak etmişti böyle insanların yakından nasıl olduğunu.

Fakat belli ki zamanla sinirini bozmuştu bu durum. Gereğinden fazla düşünmeye başlayınca o adamı, rahatsız edici bir gerçeklik dürter olmuştu içten içe Kadir'i. Gölgesine ağırlık eder olmuştu bazı farklılıkları. Para o herifin hayatında sorunlar arasında bile değilken, sarışının hayatını üzerine adamak zorunda kaldığı bir şeydi. Sonuçta şimdi bile, cebinde kazandığı elli lirasından başka neyi vardı ki?.. En iyisi kaçmaktı. Kendisinden ya da birisinden... Farketmezdi. Zaten hep yaptığı bir şeydi.

Tüm bunlar ne bir saat öncesini, ne de yarınını değiştirecekti. Hep olduğu gibi akıp geçecekti bu iç muhakemesi de.
Her şeyin sonunda, Kadir yine sabah kalkıp işine gidecek ve akşamı sabaha katana kadar çalışacaktı. Evine ekmek götürmenin derdiyle boğuşacaktı. Kirayı denkleştirmeye uğraşacaktı. Her gün yüz yüze baktığı insanları dert edecekti daha. Çok mesele olacaktı ard arda ve sıra onun özelinde yaşadıklarına gelmeyecekti bile. Çünkü öyle olmalıydı. Sadece kendisiyle başbaşa kaldığında dürüst olduğu bir hayat yaşıyordu genç oğlan. Atacağı her adım ezberindeydi ve ezberini bozacak kimseye geçit yoktu. Saklaması gereken gerçekleri, bu gece de şu katettiği mesafede bir kaç kilometreye gömecek, gündüze kavuşturmayacaktı.

Evine yaklaşıyordu neyseki. Bugün de bitiyordu. Geceyi de peşinde takıp gidiyordu zaman. Bi hayli fazla iç çekişlere mâl oldu düşündükleri. Oto yıkamaya yaklaştığında kaldırdı bakışlarını. Fakat bu sefer gözleri, ayak uçlarından bir başka gerçeğe uzandı. Kaldırımda oturan çocuğu görmesiyle adımları durdu önce. Sonra çaresizlik tadı vurdu diline.

"Necati?" Diye seslendi. Sesine de yansıdı endişesi, tedirgindi bir nevi. Adını duyan beden ise ona baktı sakince. Arkasında kalan sokak lambası yüzünden ifadesi seçilmiyordu. Sadece durgun sesi bir şeyleri belli edecek nitelikteydi.

"Benim abi."

Bakışlarını çekti çok uzun sürmeden ufak oğlan. Ellerinin altındaki sokak köpeğini sevmeye devam ederken, Kadir geçti oturdu yanına. Yüzüne baktı dikkatlice. Görünürde bir iz, yara olmayışı az da olsa içine su serpti.

"Niye bu saatte buradasın?"

"Hava almaya çıktım."

"Oğlum gecenin bi yarısında ne hava alması?"

Beyaz Yakalı 《B×B》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin