Akşam yemeğini ilk kez bir yer sofrasında yiyordu Önder. Kaşıkladığı çorba kadar sıcacık bir ailenin ilk kez tadını alıyordu.Ne göz yorucu tabak çanaklar, aşırı sunumlarıyla içtensiz yemekler, kibarlıktan kırılan garsonlar vardı, ne de çıkar gözeten insanlar oturuyordu karşısında.
Yakasına ve sofra bezine döke döke yemek yiyen bir ufaklık duruyordu yalnızca tam önünde. Bir de sürekli aralarında ona bakıp gülüşen ikiz kardeşler dizilmişti yanına. Kadir ise sessizce lokmalarını atıyordu ağzına. Bazen babası ve annesi arasında geçen sohbete dahil oluyor, bazen de komik geçen atışmalarına tebessüm ediyordu. En soğuk his yayan kişi Reyhan idi. Olur olmadık şüpheci bakışlar gönderiyordu Önder'e. Bu yemek faslı bittiğinde de, herkesin topluca salonda oturup çay servisinin başladığı zamana kadar sürdü.
Gözü bir ara, genç kızın kucağında tuttuğu telefonuna çarptı. Kadir'e verdiği telefondu bu. Onda göremeyince sahiden de inadına attığını sanmıştı. Yakaladığı bu gelişigüzel ayrıntı tebessüm ettirdi Önder'i. Kadir'in saklı bir şekilde, kimseciklere belli etmeden yaptığı düşünceli davranışları fark etmekten keyif alıyordu. Karşı koltuğunda oturan sarışına kaçak bir bakış attı. Onun da kendisine baktığını gördü böylece. Neye güldüğünü sorar gibi göz kırptı ve başını belli belirsiz iki yana salladı Kadir. Önder oralı olmayınca bu sefer telefonu aracılığıyla mesaj atmıştı ona. Salondaki herkesin dikkati açık televizyonda olduğundan, rahatça bakabildi Önder sarışının mesajına.
Ne pis pis sırıtıyorsun öyle?
Çok tatlısın, o yüzden.
İyi o zaman.
Hadi kalkalım yavaştan seni geçireyim.Genç adam ekrandaki tuşlara basarken gülümsemesini iyice büyüttü. Onun burada kalacağından bihaber oluşu komiğine gidiyordu.
Misafirperverliğin hiç babana çekmemiş.
Babam ne alaka şimdi?
Osman amca yatıya kalmam icin çok ısrar etti.
İlla kal da kal Önder dedi.O yüzden bu gece buradayım bitanesi.
Koyun koyuna yatarız artık:)
Yalan söyleme.
Geç oldu zaten yürü hadi yarın iş var.O sırada kızlar odalarına çekilmek üzere salonu terk etti. Osman bey televizyonu kapattı ve Nalan hanım etraftaki çay bardaklarını toplamaya başladı. Herkesin birden, sanki Önder yokmuş gibi uyumaya hazırlanması Kadir'in kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. Daha Önder'in dediğinin gerçekliğini kabullenemeden babası Önder'e baktı.
"Çok geç olmadan biz de yatalım oğlum. Siz isterseniz daha oturursunuz."
Ardından Nalan hanım gelip, Osman bey'in tekerlekli sandalyesini yatak odasına doğru itmeye başladı. Salondan çıkmadan hemen önce de oğluna ithafen konuştu.
"Kadir bugünlük yatağını arkadaşına verirsin. Ben sana çekyatı açarım."Önder odada Kadir'le başbaşa kalınca, ifadesinin ne durumda olduğunu görmek için gözlerini ona çevirdi. Sarışının dumur olmuş baygın bakışlarına sesli gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Kadir ise genç adamın böylesine eğlendiğini görünce daha da sinir oldu.
...
Sarışının bir yatak ve dolabın anca sığdığı odasına söyle bir göz attı Önder. Oğlanın sağda solda bıraktığı iki üç parça kıyafet dışında pek bir ıvır zıvır yoktu etrafta. Genel anlamda sade bir dekoru vardı. Kadir'in odasında çok vakit geçirmediğini belli edecek kadar boştu raflar ve çekmeceler.
Önder ona verilen temiz kıyafetleri giyerken, Kadir'de yatağının çarşafını değiştiriyordu. Gönül isterdi ki yan yana uyusunlar, fakat sarışın buna hiç ama hiç sıcak bakmaz gibi duruyordu. Ailesinin yanında o da diken üstünde ve dikkatli davranıyordu. Bu Önder'e kendini hatırlatıyordu. Her ne kadar özgüvenli, cesur ve gözüpek kişilikleri olsa bile, onların da bu konudaki çekinceleri çoğu insan gibi bir hayli ağır ve istisnaiydi.
Yine de bazen bir taraf bunu esnetmeden edemiyordu. Sanki işin tadı tuzu oradaymış gibi küçük bir aksiyon aradı Önder. Hafif eğilmiş, çarşafın kenarlarını yatağın altına sıkıştıran bedenin sinsice arkasına doğru ilerledi. Önündeki beli hızla kolları arasına alınca, Kadir panikle doğruldu. Ensesini derin bir nefesle öpen adamı uyarırcasına fısıltıyla konuştu.
"Şş!.. Yavaş."Önder onu dinlemeyip kulağının altına doğru bir öpücük daha kondurdu.
"Birazcık yanımda yatsana." Dedi mırıltıyla.Kadir belindeki kolları okşadı hafifçe, ardından üzerine yerleştirdi ellerini.
"Annem su içmeye çıkıyor bazen. Beni salonda görmezse gelip buraya bakar."
"Sabaha kadar değil. Uykumuz gelene kadar."
Yumuşak, istekli bir ton kullanıyordu Önder. Çenesini sarışının omzuna dayadı ve olduğu yerde hafifçe sağa sola salınmaya başladı. Önündeki bedeni de kendi hareketlerine uydurdu tuttuğu beli sayesinde. Sessizlikte dans ediyor misali salına salına bir kaç adım attılar yatağa doğru. Sonra Önder kendiyle beraber onu da yatağa düşürdü. Kıkırdadı genç oğlan bu atakla.
"Ya uyuya kalırsak?" Diye sordu tekrardan fısıltıyla. Öyle tatlı gülüyordu ki, salondaki kızgınlığından, ters tavrından eser kalmamıştı. Önder dayanamadı ve onu iyice yanına çekip yeniden sarıp sarmaladı.
"İlk hangimiz uyursa ötekisi salona geçsin." Dedi uyuyacakmış gibi yalandan gözlerini yumarak.
Kadir onun ciddiyetsizliğine karşı tebessüm etse de, gıcıklığına alnına vurdu hafifçe.
"Sana güvenmem zaten, burada uyursam sabaha annemin çığlığıyla kucak kucağa uyanırız."Şaşırmış gibi kaşlarını kaldırdı genç adam.
"Nasıl mesela, göster bi bakayım." Diyerek sarışını kucağına doğru çekmeye çalışınca, Kadir panikle kurtulmak için çırpındı kolları arasında."Dur, dur tamam abartma." Dedi temkinle. Göz ucuyla kapıya bakıp sessizliği dinledi bir süre. Bir anlığına çok ses çıkardıklarını düşündü. Önder ise onun yan dönmüş, boşluğa bakan yüzünü inceliyordu. Onu rahatlatmak için şakağına dudaklarını bastırdı.
"Sakin ol, kimse yok."Sonra yanağına ve çenesine doğru hızlı öpücüklerle indi. Çenesine attı elini okşar gibi, Kadir başını otomatikmen çevirince burun buruna geldiler. Sıcacık nefesleri çarptı birbirine, sonra alev alev yanan dudakları. Kısacık ama derince öptüler birbirilerini. Kadir kendini çekti ve yanında sarsuk gülümsemesiyle ona bakan adamın saçlarını okşadı. Uyuştuğu kapandı kapanacak gözlerinden belli oluyordu.
"Uyu hadi." Dedi Kadir.
"Benim de erken yatmam lazım."Önder gözlerini kapattı ve başını yukarı aşağı salladı yavaça. Kadir onun huzurlu ifadesini izledi bir süre. Aklına gelen şeyle, duyup duymayacağını umursamadan fısıldadı yeniden.
"Bu arada... teşekkür ederim."
Önder duymuştu. Kaşlarını çatıp gözlerini araladı anlam veremeyince.
"Ne için?""Sana anlatmıştım ya, Necati'yi... Kayıtsız kalmadığın için."
Anladığını belli edervesine mırıldandı Önder.
"Doğru... Bu hafta avukatımla görüşeceğim o konuyu."Kadir yerinde doğruldu, bu sefer kaşları çatılan o olmuştu.
"Nasıl? Halletmedin mi çoktan?""Yok, daha değil. Önce avukatla biraz gözünü korkuturuz diye düşündük, sonrasına da bakacaktık."
"Çocuğun babasını sen ikna etmedin yani?" Dedi genç oğlan kafa karışıklığıyla.
"Niye, ikna mı olmuş?" Diye sordu Önder merakla. Pek bir şey anlamamıştı sarışının mimiklerinden. Dediklerine de mana yükleyememişti haliyle. Kadir'in ise içine kurt düştü. Onun da olaylara yönelik bir karmaşası çıkmıştı ortaya. Rahatsızlık verici bir dürtü sarmıştı içini.
Pek de emin olmadan,
"Sanırım."dedi kendi kendine.