Uzun zamandır gelmediği bir sahilde buldu kendini Önder. Çoktandır sarışınla beraber sessizce yürüyorlardı. Yanlarından geçip giden insan kalabalığı, her zamanki yoğunluğunda olmasına rağmen bu ikisini de biraz olsun rahatsız etmiyordu. Onca ses arasından yalnızca birbirlerinin sessizliklerine kulak kesilmişlerdi. Yan yana olduklarını çok iyi biliyorlar ama sanki tek başlarınaymış gibi atıyorlardı adımlarını. Önder arada bir çevirip kafasını bakıyordu sarışına. Buna engel olmak istese de, baş edemediği bir dürtüyle kayıveriyordu gözleri.
Yine çevirdiği bir anda başını ondan tarafa, görüş açısına önce Kadir ve onun hemen yanındaki deniz manzarası girdi. Semâ ve deniz arasına şerit çekmiş gibi duran şehir ışıkları, dikkatini sarışın kadar üzerinde tutamadı. Odağını seçmiş bir kamera gibi Kadir'i netleyip, geri kalan her şeyi buğuya düşürdü algısı.
Genç oğlanın apaçık teni hafif gölgeli soğuk bir tonda seyrediyor, dudaklarının pembeliği ise serin hava yüzünden soluk ve kuruydu. Ne yanındaki adama, ne de sağındaki manzaraya yüz veriyordu. İkisini de peşine takmış düşünceli düşünceli yürüyordu öylece elleri cebinde. Bu görüntüyü gerçek olamayacak kadar güzel bulmaktan alamadı kendini Önder. Bir geceye iki ay sığdırmaya benzetti gördüklerini. Biri gökyüzünde çok uzakta, diğeri yeryüzünde hemen yanında...
Onun yere bakan dalgın gözlerini yakalamak isterken buldu kendini bir anda. Daha doğrusu sanki buna ihtiyaç duydu. Onun bakışlarının, etrafındaki tüm ışıklardan daha canlı ve parlak olduğuna adı kadar emindi.
"Kadir." Diye seslendi elinde olmadan. Kendi kahveleriyle kesişen gözler içini titretti bir anda. İri göz bebeklerinin etrafındaki dolu dolu renk, tam istediği gibi dokunmuştu bakışlarına. Hayret etti ister istemez. Denizi bile siyaha boyayan gece, onun mavisini es geçmişti.
"N'oldu?" Diye sordu en sonunda genç oğlan ise dayanamayıp. Önder'in uzun soluklu bakışlarına anlam veremediğinden kaşları hafif çatıktı.
Genç adam kendine gelmesi gerektiğini anlayınca önüne dönüp boğazını temizledi. Az önce kontrolsüzce gerçekleşen şey için bir açıklaması yoktu.
"Hiç. Sesin çıkmıyordu da, öyle bi seslendim." Deyip çıktı işin içinden.Hafifçe başını salladı Kadir, anladım der gibi.
"Dalmışım ben de öyle."Bakışlarını önüne çevirdi ardından. Dudaklarındaki buruk tebessüm kaçmadı dikkatinden Önder'in. Daha ne kadar süreceği belirsiz yürüyüşleri arasında gözüne bir şeyi kestirmişti sarışın beden. Adımlarını durdurdu ve genç adama döndü.
"Aç mısın hala?"Önder onun baktığı seyyar tezgahı görüp gülümsedi.
"Niye? Balık ekmek mi alacaksın bana?"Omuzlarını silkerek umursamaz bir tavırda cevapladı Kadir onun sorusunu.
"Yerim diyorsan, evet."Kadir'in bu alelade tepkisi, genç adamın daha bir hoşuna gidince gülümsemesi yüzünde iyice büyüdü. Umursamaz görünmeye çalışmasına rağmen, onaylama bekleyen bakışları vardı. Bu durumda ise Önder'in hayır demesi imkansızlaştı.
"Olur, yerim tabii."
Genç adam beraber gideceklerini düşünüp o tarafa doğru yürümek istemişti, ama daha bir adım atamadan göğsüne yerleşen el onu durdurdu.
"Tamam bekle sen, ben alıp gelirim."
"Niye ki?" Dedi saf saf Önder.
"Oradaki abi benim bi tanıdığım."
Kadir bakışlarıyla tezgahtaki orta yaşlı adamı gösterdiğinde, genç adam bunda yeterli bir sebep bulamamıştı.
"Yani?""Yanisi yok, bekle burda işte."