Kadir, yanındaki iki kişiyle beraber zamanlarının neredeyse tamamını geçirdikleri kamyonlara eşya indirip bindiriyor, günü böyle deviriyorlardı.
Terlerini saliseler içinde kurutan keskin bir soğuk altında idame ettiriyorlardı işlerini. Zaman kadranı öğlene vurmuşken, sarışının da dermanı kıyıya sürüklenmiş gibiydi. Son kulaçları, sırtına yüklenen son eşyalara denk düştü. Kamyon arkası boşalınca toparlanıp gitme hevesiyle doldu taştı. Derin nefeslere kavuşmuştu üç genç beden de.
Diğer ikisi şöför ve yanındaki koltuğa yerleşirken, Kadir açık kasada rüzgarla iç içe gitmeye gönüllü oldu. Fakat kendini kamyona atmadan evvel, karşıdan gelen Necati takıldı gözüne. Düşünmeden seslendi on adımlık mesafede duran çocuğa.
"Necati!"Kendisine yarım yamalak bakabilmişti esmer oğlan. İki elinde kendinden bile ağır olması muhtemel olan dolu poşetleri sürüklüyordu. Belli ki epey zorlanıyordu. Öyle yavaş ilerliyordu ki, Kadir dayanamayıp yanına koştu.
"Hayırdır? Ne bunlar?" Diye sordu poşetlere uzanırken.
"Hiç abi. Yanlış gelen malzemelermiş, geri götür dedi Fatih abi."
"Depo uzak oğlum, nasıl taşıyacaksın sen bunları oraya kadar?"
Açık şöför camından onlara bakan bedenle konuşmaya bile gerek olmadan anlaşmıs gibi baktılar birbirlerine. Kadir büyükce poşetleri araca yerleştirdi vakit kaybetmeden.
"Atla hadi." dedi ardından yanında çekingen halde bekleyen çocuğa. Çocuk emin olmamakla beraber, bariz de isteksizdi. Yine de ayıp etmemek adına başını salladı. Kadir'in de yardımıyla kamyona çıkmayı başarabildi.
O bir köşeye, Kadir öteki köşeye karşılıklı çöküp oturdular. Hareket eden aracın içinde, sokakları yara yara ilerlediler. Sarışın beden rüzgara kattı sesini ve gelişigüzel bir yerden muhabbet açtı."Nasıl gidiyor?"
Kadir'in sorusuna Necati'nin cevabı klasikti.
"İyi.""Niye benden kaçıyorsun sen?" diye sordu bu sefer sarışın beden. Bilmem der gibi omuzlarını silkti Necati.
"Babanla aramda çıkan husumetin seninle alakası yoktu."
Hazır onu yakalamışken aralarına girmiş buzları eritmeyi planlıyordu Kadir ısrarla.
Fakat esmer oğlanın ona inanmadığı her halinden belli oluyordu."Emin misin abi?"
"Eminim tabii."
Necati'yi hâlâ ikna edememiş olacak ki, genç çocuk pek oralı olmamıştı. Sessizliğe gömülüp başını salladı yalnızca. Kadir onun yüzünü güldürme isteğinden ötürü, erken bir itirafta bulundu.
"Galiba... yolunu buldum." dedi aniden. Necati ona anlamadığını belli eder şekilde baktı.
"Okul işinin."Yüzü asıldı anında esmer oğlanın. Kadir gücensin istemiyordu ama bıkkındı artık bu bahisten. Zaten mutsuzdu bu aralar. Umutsuz ve korkaktı da hiç olmadığı kadar. Ağzını açacakken Kadir atladı yeniden söze.
"Son kez inan." dedi bir şans daha dilenir gibi.
"Bu sefer olacak. Söz vermeme gerek bile yok. O kadar eminim."Dediği kadar emin değildi ama güvende hissediyordu bir sebepten. Kendine bile hayrı olmadığını düşünmüştü yakın zamanda. Karışmayacağına dair kendini ikna etmişti. Fakat duramayacaktı yine yerinde, içi içine sığmazdı bi kere.
Belki Önder'in aklı yeterdi. Bu kez de böyle deneyecekti. Akıl istemekten nefret etse de, çıkmazın önünde oturup beklemekten iyiydi. Belki hayat tecrübesi ona kıyasla azdı genç adamın, ama buna ters orantıda işleyen zekasından şüphe duymuyordu Kadir. Olmasa bile başka bir yolunu arardı. Pes etmezdi, etmeyecekti.