Üçüncü Kişi Bakış Açısı
Yürürken herhangi bir ses çıkarmamak için parmak uçlarına çıktı. Saat sabahın altısıydı ve Minho'ya fark ettirmeden evden çıkmayı planlıyordu. Dün olan şeylerden sonra onunla yüzleşemezdi. Yapamazdı.
Mutfağın yanından geçerken Minho'nun orada olup olmadığına bakmak için odaya kısa bir bakış attı. Şansına büyüğün sırtı ona dönüktü ve kahvaltı hazırlıyordu. Yutkundu ve sessizce ama hızlı bir şekilde yanından geçmeye çalıştı, bir yandansa büyüğün onu görmediğinden emin olmak için ona kısa bakışlar atıyordu.
Sonunda odanın yanından geçmeyi başarabildiğinde rahat bir nefes aldı, çantasındaki gergin tutuşu yumuşamıştı. Köşklerinin kapısına doğru sessizce yürümeye devam etti. Tam kapı topuzuna elini koyacakken birisinin kollarının beline sarıldığını hissetti.
"Çok erken ayrılmıyor musun, sevgilim?"
Minho'nun tam kulağının yanından gelen huzur verici sesiyle vücudunun tekrar gerilmeye başladığını hissetti. Sakinleşmeye çalıştı, ama içinde bulunduğu durum bunu engelliyordu.
"H-H-H-Hyung?"
Minho kısık sesle kıkırdadı ve küçüğün belindeki tutuşunu daha da sıkılaştırdı, "Vay be, bir kelimede çok fazla kekeleme."
"K-kekelemiyorum."
"Oh." Dudaklarını küçüğün kulağına daha da çok yaklaştırdı, hatta birbirine dokunuyordu, "Kekelemiyor musun gerçekten?"
Jisung, Minho'nun dudaklarının soğuk dokunuşuyla titredi, "H-Hyung! Gitmeme izin ver!"
Minho tekrar kıkırdadı ve Jisung'u bıraktı. "Okula henüz gitmiyorsun."
"N-neden?!"
"Çünkü daha kahvaltını etmedin, sevgilim."
"Aç değilim! Ve lütfen bana öyle seslenmeyi bırak!"
Minho kollarını çaprazlerken başını yana doğru eğdi, "Ne diye seslenmeyi?"
Jisung tekrar utanmış hissetti, "Ne olduğunu biliyorsun!"
Minho sırıttı, ona göre durum daha da ilginçleşmeye başlamıştı. Yüzlerinin arasında santimler kalana kadar ona yaklaştı ve "Hm, öyle mi? Neyden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok." diyerek onunla uğraştı.
Jisung'un yüzü olabilirmiş gibi daha fazla kızardı. Avuç içini kullanarak Minho'nun yüzünü ittirdi ve büyüğe sırtını döndü, "B-ben önden gidiyorum."
Tam kolunu kolunu kapı topuzuna koyacakken yine diğeri tarafından çekildi, vücudunu çevirip kollarını ona sarmıştı. Gitmesine izn vermiyordu.
"İzin ver dedim-"
Jisung, bir çift dudağın yumuşak dokunuşunu alnında hissettiğinde sessizleşti. Minho geri çekildi ve Jisung'un çenesini parmağıyla yukarı kaldırdı. Hatta ona yaklaştı ve alınlarının birbirine değmesini salladı, yüzlerinin arasında santimler varken dudaklarınıysa hiç belirtmeye gerek yoktu. "Çeneni kapa ve seninle ilgilenmeme izin ver."
Jisung sadece yutkundu ve ne yapacağını bilmiyorken başını salladı. Minho ona tatlı bir gülümseme verdi ve elini tuttu, onu mutfağa götürdü ve kahvaltılarını hazırlamayı bitirene kadar tezgaha oturmasına izin verdi.
Jisung kafasının karıştığını hissetti, Minho ona karşı neden böyle davranıyordu? Minho kahvaltılarını hazırlarken onu izledi. Önündeki çocuğun her bir özelliğine hayran olmaktan kendini alıkoyamıyordu. Kaldırılamayacak bir güzelliği vardı, her şey ailelerinin hazırladığı aptal bir anlaşmayken bu duruma nasıl geldiklerini anlayamıyordu bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fixed | Minsung
Fanfiction"Hayır." "Evet." "Hayır." "Evet." "Anne, lütfen! Hayır!" "Üzgünüm, Han Jisung. Ama karar verildi. Sen, çocuğum, Lee Minho ile evleniyorsun." Kitabın orijinali @strayyxstayy'e ait, ben sadece çevirdim.