Gözlerini açtığında acıyla inledi. Kafası ağırlaşmıştı ve başı dönüyordu. Etrafa göz gezdirdi ve oturma odasında olduğunu fark etti. Ardından Changbin ve onun dün gece bara gittiğini hatırladı. Tanımadığı bir kızın onunla flört ettiğini hatırladığında yalnızca düşüncesi bile onu iğrendirdi.
Camdan dışarıya baktı, sabahtı ve güneş parıl parıldı. Aynaya doğru gitti ve boynundaki kırmızıyı lekeyi gördü. Sinirle dişlerini sıktı. Lekenin geçmesini umarak hızlıca boynunu ovalamaya başladı ama cildi daha da kızarmıştı.
Burun deliklerine rahatsız edici bir koku ulaştığında mutfağa doğru ilerledi. Çöp kutusunu açtı ve yemek artıklarını gördü.
"Bu ne? Acaba Han-ah fazladan yemek mi sipariş etti?" diye sorguladı. Derin bir nefes aldı ve çöpün içindeki plastiği dışarı çıkardı, çöplerin alındığı bölgeye koydu.
Aniden, garip hissetti. Bugün cumartesiydi. Öyleyse ev neden normalde olduğundan sessizdi? Yavaşça yukarı çıktı ve Jisung'un odasından içeriye göz attı, ama hiçbir şey bulamadı. Jisung odasında değildi.
İç çekti, Jisung'un boynundaki kırmızı lekeyi görmüş olabileceğini düşünüyordu. "Büyük ihtimalle şu anda beni görmek istemiyordur."
Kapıyı arkasından kapattı ve odasına doğru ilerledi. Banyo yapmak için dolaptan bir havlu çıkardı.
Duş aldıktan sonra, başka bir havluyla saçını kurularken yatağa oturdu. Jisung'un yüzü gözlerinin önüne tekrar geldiğinde derin bir nefes aldı. Saçlarını kurulaması bitince havluyu yatağa bıraktı ve yerinden kalktı. Bir defa daha, masaya doğru ilerledi ve çekmeceyi açtı.
İçinden defteri alıp yatağına oturdu. Elindeki deftere bakarken mırıldandı, "Çok mu.. serttim?"
Yavaşça defteri açtı, ilk sayfaya yapıştırılmış fotoğrafı inceledi. Bu deftere ilk defa yazdığı zamandan kalma el yazısına gitti gözleri.
"Küçük kardeşim, Minhee'ye..."
Sayfayı çevirdi ve onların başka bir fotoğrafını gördü. Fotoğrafın çekildiği günü tamamen hatırlıyordu. Ve bu deftere yazdığı günü de... Deftere yazdığı her an nasıl ağladığını hatırlıyordu.
Her sayfada kurumuş gözyaşları vardı.
"Doğduğunda, küçük bir kız kardeşim olacağı için aşırı mutluydum. Hatta dünyadaki en mutlu insan olduğumu bile düşündüm, hiçbir şey beni daha fazla mutlu edemezdi."
"Ama bütün güzel şeylerin bir sonu vardır."
"Huzur içinde yat, Minhee. Seni özleyeceğim."
"Her zaman, geceleri yıldızlara bakıyor olacağım... böylece birazcık da olsa... halen benimle birlikte olduğunu hissedebileceğim."
Defteri kapattı, sıradaki sayfaya bakmaya zahmet bile etmedi. Bu sözleri kız kardeşinin öldüğü gün yazmıştı, tamamen gittiğine inanmak istemiyordu. Onu sevmişti, bu dünyadaki her şeyden fazla sevmişti.
Her gece usanmadan yıldızlara bakmasının sebebi buydu; üstüne titrediği küçük kız kardeşiyle ruhen iletişimde kalabilmek.
* * * * *
"Jisung!"
Yüzündeki yapmacık gülümsemeyle sesin geldiği tarafa döndü, "Hyung, naber?"
BX merakla sordu, "Eee? Nasıl gitti?"
"N-ne nasıl gitti?"
"Nusi gireng'den bahsediyorum!"
"O nasi goreng!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fixed | Minsung
Fanfiction"Hayır." "Evet." "Hayır." "Evet." "Anne, lütfen! Hayır!" "Üzgünüm, Han Jisung. Ama karar verildi. Sen, çocuğum, Lee Minho ile evleniyorsun." Kitabın orijinali @strayyxstayy'e ait, ben sadece çevirdim.