Otuz Beş (F)

4.3K 381 372
                                        

"Çünkü seni seviyorum!"

"Ne?"

Minho dilini damağına değdirerek 'cık'ladı ve Jisung'un elini tuttu, onu evine doğru çekiştirdi.

İçeri girer girmez kapıyı kapattı. Jisung'u duvara yasladı ve kafasını hemen yanına yasladı, nefesi küçüğün boynuna vuruyordu. "Seni seviyorum, Han-ah. Gerçekten seni çok seviyorum."

"N-neyden bahsedi-"

"Yalan söyledim. Sana karşı hislerim olmadığını söylerken yalan söyledim. Aramızdaki o tatlı anların sadece pratik için olduğu yalandı. Sinirliydim, o şeyleri söylerken duygularımın beni ele geçirmesine izin verdim..."

"Beni...seviyor musun?"

Minho başını kaldırdı ve Jisung'un gözlerine bakarken küçüğün yanaklarını okşadı, "Sensiz ne yapacağımı bilemeyecek kadar çok seviyorum. İçimdeki boşluk seninle tanıştığımda doldu. Minhee öldüğünden beri kimseye kalbimi açmayacağımı düşünmüştüm ama sen geldiğinde her şey değişti."

Jisung'un gözleri dolmaya başladı, "Y-Yalan söylüyorsun."

Minho kafasını iki yana salladı, baş parmağıyla Jisung'un yanağını okşarken "Yalan söylemiyorum." diye mırıldandı. "Bu saçmalığı asla tekrar etmeyeceğim. Bu sefer, yalanlar olmayacak. Seni seviyorum, Han-ah. Birlikte olduğumuzda yatışıyorum. Seninle olmak beni... tamamlanmış hissettiriyor."

"Gerçekten mi?"

Minho başını iki yana salladı ve gülümsedi, "Seni çok fazla seviyorum."

Büyüğün söylediği sözlerle Jisung'un gözünden bir damla gözyaşı firar etti. Minho'ya sıkıca sarılmadan önce hiç tereddüt etmedi, gözyaşları yanaklarından üşüşürken "Salak! Ben seni daha çok seviyorum!" diye bağırdı.

Minho, Jisung'a daha da sıkı sarıldı. "Yanımda kal ve bir daha beni bırakma, Han-ah."

Ardından, Minho geriye çekildi ve diğerinin dudaklarını ele geçirdi. Dudaklarını ahenkle hareket ettirdiler, aralarındaki basit ama özel bir öpücüktü. Çünkü en sonunda, birbirlerine olan hislerini açıkça itiraf etmişlerdi.

Minho dudaklarını Jisung'un boynuna indirdi, sürekli olarak onun ismini fısıldıyordu.

Jisung büyüğün dokunuşlarıyla titredi, parmakları titriyordu. "A-ah.. Minho?"

Minho dudaklarını küçüğün tatlı boynundan ayırdı ve alınlarını birbirine yasladı. "Efendim, bebeğim?"

"Imm... romantik anımızı mahvetmek istemiyorum ama..."

"Hm? Ne oldu?"

"Tanışmanı istediğim birisi var."

* * * * *

"Yani, beni birisiyle tanıştırmak istediğini söyledin ama... Şu anda neden Malezya'da olduğumuzu açıklayabilir misin bana?"

Jisung, büyüğün şaşırmış ifadesine bakarken kıkırdadı. "Göreceksin."

Kısa süre sonra kendilerini bir mezarın önünde buldular. Minho şaşkınlığını belli eden ses tonuyla sordu, "Han-ah?"

"Jiwoo."

"Jiwoo?"

Jisung başını ona çevirirken gülümsedi, "Lino-hyung. Seni Jiwoo ile tanıştırmama izin ver. O... benim için çok önemli birisiydi."

"Geçen gün bahsettiğin kişi o mu?"

Başını salladı, "Evet. Jiwoo... benim değerli çocukluk aşkım ve... ilk aşkımdı."

Fixed | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin