Aradan 15 yıl geçmişti, ve sonunda onu tekrar görmek için gereken cesareti kazanabilmişti.
Önünde duruyordu, değerli çocukluk arkadaşının ve ilk aşkının... Jiwoo'nun mezarının önündeydi.
Yere çömelirken derin bir nefes aldı. Elindeki çiçekleri mezarının üstüne bıraktı ve iç çekti, "Uzun zaman oldu Jiwoo."
Başını eğdi, "15 yıl oldu... 15 yıl ve ben seni yeniden ziyaret edebilmek için anca cesaretimi toplayabildim."
"Ben... Malezya'ya gelmekten hep korktum. Çünkü burası senin gömüldüğün yerdi... ve seni bu durumda görmeye dayanamıyordum. Sonuçta... bütün bunlar benim hatamdı."
***GEÇMİŞ***
"Jiwoo! Sonunda aradın! Seni özledim!"
"Tabii ki de arayacaktım! Nasılsın, Ji? Malezya'da nasıl gidiyor?"
Sarışın iç çekti, "Pek iyi değil. Seungmin, Felix ve sen olmadan çok yalnız hissediyorum."
"Imm, en azından sonunda evde olduğun için mutlu değil misin?"
"Evim burası değil ki! Oynayacak kimsemin olmadığı bir hapisanedeymişim gibi..."
"Öyleyse Ji, daha fazla yalnız hissetmeyeceksin!"
"Ne demek istiyorsun?"
"Malezya'ya geliyorum!"
"N-ne?! Nasıl- neden?!"
"Ablama oraya tatile gitmek istediğimi söyledim! İlk başta kabul etmedi ama eninde sonunda onu ikna edebildim! Meşgul olduğundan benimle gelemeyecek olsa da... fakat korumalarımızdan birisi bana eşlik edecek!"
"Bu harika, Jiwoo! Ah, sonunda birisiyle yine oyun oynayabileceğim!"
"Bekle beni, Ji! Çoktan havaalanına geldim ve birkaç saate birbirimizi tekrar göreceğiz!"
————
HABER: Kore'den Malezya'ya giden uçaktaki yolcular ve pilot, oluşan felaket fırtına sonucu hayatlarını kaybetti. Profesyoneller şu anda yaşayan birileri var mı diye bakıyor.
Jisung'un gözleri şaşkınlıkla büyürken elindeki sincap peluşunu yere düşürdü, "Uçak... kazası?"
"J-Jiwoo?"
————
"Jisungie, hadi gidelim. Jiwoo'nun cenazesi birkaç saat içinde başlayacak."
Vücudunu yerinden kaldıramıyordu. Ona söylenen şeylere ayak uydurmuyordu, sanki o anda sağırdı. Sadece Jiwoo'nun ona verdiği sincap peluşunu gitmesine izin vermeyecekmişcesine sıkıca tutmaya devam etti.
————
"Hepsi benim suçum... eğer Jiwoo beni görmeye Malezya'ya gelmeseydi... eğer ben şikayet etmeyi bıraksaydım... Jiwoo... Jiwoo ölmeyecekti!"
"Sungie, öyle deme!"
"Hayır, Felix. J-Jiwoo... Jiwoo şu an benden nefret ediyor olmalı. Benden nefret ediyor!"
"Jisung, dur artık! Jiwoo asla senden nefret etmez!"
"Yanılıyorsun, Seungmin. Ben... Ben Jiwoo'nun hayatını mahvettim. V-ve Jinae-noona... Onun tek ailesi Jiwoo'ydu ve yine de ben onu ondan aldım. Berbat bir insanım! Hayatlarını mahvettim!"
***GEÇMİŞE DÖNÜŞÜN SONU***
Yumruğunu sıktı ve gözlerini kapadı, "Üzgünüm, Jiwoo... Sana olan şeyler için üzgünüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fixed | Minsung
Fanfiction"Hayır." "Evet." "Hayır." "Evet." "Anne, lütfen! Hayır!" "Üzgünüm, Han Jisung. Ama karar verildi. Sen, çocuğum, Lee Minho ile evleniyorsun." Kitabın orijinali @strayyxstayy'e ait, ben sadece çevirdim.