Koridorda hiçbir şey umrunda olmadan yavaşça yürüyordu. Aklı tamamen Minho ile doluydu ve onu düşünmeden duramıyordu.
Aniden birisine çarptı ve minik bir özür mırıldanarak oradan uzaklaşmaya çalıştı. Ama sonrasında birisi kolunu tutmuştu. Başını yavaşça kolunu tutan kişiye çevirdi ve Byounggon'un gözleriyle karşılaştı.
"Ah, Hyung. Sensin." diye mırıldandı.
Byounggon şaşkınlıkla başını yana eğdi, "İyi misin? Bugün kendinde gibi değilsin."
Kısa bir süre geçmeden kendilerini bankta otururken buldular, Jisung Byounggon'a sorunun ne olduğunu anlatıyordu.
"Yani kısaca, odasındaki bazı önemli eşyaları karıştırdın diye sana sinirlendi öyle mi?" Byounggon'un sorusuyla Jisung başını sallamıştı. İç çekti, "Onu tanıdığımdan beri hep böyle fevriydi. İkinizin nişanlı olduğunu öğrenince o kadar şaşırma sebebim de buydu zaten."
"Neden ki?"
"O gün Minho'nun seni tutuş şekli benim için fazlasıyla alışılmadıktı, onun yeni bir yanını görüyormuş gibi hissettim."
"Ama... Lino-hyung kampüse daha yeni geldi. Neden onun hakkında çok fazla şey biliyormuş gibisin?"
Byounggon geriye yaslandı ve ellerini bankın üstüne yerleştirdi, "Hm, bir bakalım... buraya son senem için transfer olmadan önce, Minho'yla aynı okuldaydım. Yani bu yüzden davranışlarını az çok biliyorum."
Jisung merakla sordu, "Üçüncü sınıfken nasıldı?"
Byounggon kafasını iki yana salladı, "İyi değildi. Sadece bir arkadaşı vardı, Changbin. Öbür öğrencilerle iletişime geçmeyi reddediyordu. Yine de okulun en iyilerinden, derslerini önemseyen o tiplerdendi. Yüzünde her zaman soğuk bir ifade olurdu. Aldığı bütün aşk itiraflarını reddederdi. Hatta bazen verdikleri mektupları onların önünde buruşturup atardı."
Jisung aşırı şaşırmıştı. Minho'nun insanlara karşı bu kadar kaba olmasını asla beklemezdi. "Gerçekten öyle miydi?"
Byounggon başını salladı, "Evet, senin hakkında aniden ileri geri konuşmaya başlamasından anlamıştım sana karşı ilgi beslediğini."
"Uh... bu iyi bir şey mi?"
Kıkırdadı, "Sadece bu ona göre değil, aniden birisine ilgi duymak. Birisinden nefret etse bile, asla o kişiyi iplemezdi. Ama konu seninle ilgili olduğunda garip davranmaya başlıyor."
"Bu... evde kedi ve köpek gibi olmamızdan kaynaklı olmalı..."
"Hm... öyle mi dersin? Sizin evinizi ziyaret ettiğimde seni tutuş şekli geri bas der gibiydi. Çok korumacı bir tavır sergiliyordu."
Jisung başını aşağı eğdi, "Ben de böyle düşünmüştüm... ama yanılmışım."
"Hm? Neden?"
"Olabilecek en hızlı şekilde ailelerimizi ikna edip nişanı iptal ettirmek istediğini söyledi. Doğrusu... en başından beri bunu planlıyorduk ama birbirimize karşı hisler beslemeye başladığımızı düşünmüştüm. Fakat sanıyorum ki yanılmışım, en başından beri tek taraflıymış."
Byounggon bir süreliğine Jisung'a baktı, onu analiz etti. Küçüğün gözlerinden içinde dolup taşan hüznün ne kadar fazla olduğunu görebiliyordu. "Neden onunla tekrar konuşmayı denemiyorsun?" diye önerdi.
Jisung başını iki yana salladı, "Bunun işe yarayacağını sanmıyorum. Şu an benden ne kadar nefret ettiği hakkında hiçbir fikrim yok."
"Evet, büyük ihtimalle. Ama kim bilir? Minho sana sinirlendiği için fazlaca sarsılmış olmalı. Belki şimdi biraz sakinleşmiştir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fixed | Minsung
Fanfiction"Hayır." "Evet." "Hayır." "Evet." "Anne, lütfen! Hayır!" "Üzgünüm, Han Jisung. Ama karar verildi. Sen, çocuğum, Lee Minho ile evleniyorsun." Kitabın orijinali @strayyxstayy'e ait, ben sadece çevirdim.