"Han-ah..."
"Lino-hyung..."
Minho'nun gözleri faltaşı gibi açıldı, aceleyle küçüğe doğru ilerledi ve onu sıkıca tuttu. "Han-ah... Han-ah... Han-ah..!" Jisung'un kollarındaki tutuşu sıkılaşırken ismini sayıklayıp durdu.
Büyüğün davranışlarından sonra ne diyeceğini bilemeyen Jisung, "H-Hyung?" diye mırılandı.
Minho kafasını diğerinin omzuna yaslarken onu tutuşu olabilirmiş gibi daha da sıkılaşmıştı. Küçüğe sarılırken sesizliğini korudu, bu anı bekliyormuş gibiydi.
"H-Hyung- n-nefes... alamıyorum..!"
Anında Jisung'u bıraktı, "Ü-üzgünüm..."
Minho ona bakıyorken Jisung nefesini kontrol altına almaya çalışıyordu. Büyük olan Jisung'un elini tuttu, onu ürkütmüştü. "Han-ah..." diye mırıldandı, yüz ifadesi daha yumuşak bir hal aldı. "Gerçekten buradasın..." Parmaklarını kenetledi ve alınları değene kadar ona yakınlaştı. "Sonunda buradasın, benim Han-ah'ım..."
Jisung hafif şaşırmıştı, ama kendine gelir gelmez ondan uzaklaştı, "Ç-çok yakınsın!"
Kollarını yavaşça açarken Minho'nun dudaklarına içten bir gülümseme yerleşti. "Buraya gel, Han-ah."
"N-ne? Ne yapmaya-"
"Kollarıma gel, küçük sincabım."
Jisung hayal kırıklığıyla yumruğunu sıktı. Minho'ya daha fazla yakınlaşmamak için kendini tutmak istemişti. Ama işin sonunda yapamadı. Birkaç saniyelik kararsızlıktan sonra, Minho'nun kollarına atlamış ve ona sıkıca sarılmıştı.
Yıllardır onun dokunuşunun hasretini çekiyordu. Değerli Minho'sunu yanında tutamamak onun için zordu. Büyüğünün hakkında düşünmediği bir gün bile yoktu. Aralarında gizlenmiş o bağı hissetmek için her zaman yıldızlara bakmıştı.
Minho, Jisung'un kokusunu içine çekerken mırıldandı, "Han-ah..." Küçüğün o hoş kokusunu almayalı yıllar olmuştu, özlemişti. Elini küçüğün başının arkasına attı ve çenesini saçlarının üstüne yerleştirdi.
Küçüğün kulağına doğru fısıldadı, "Bir daha bu şekilde gitme..."
Jisung'un kafası fazlasıyla karışmıştı. Yaptığı şeyi fark ettiğinde gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Geriye çekilmeye çalıştı ama Minho küçüğü kaçmasın diye tutuşunu sıkılaştırdı. "Hiçbir yere gitmiyorsun."
"Hyung, izin ver-"
"Lütfen birazcık böyle kalmamıza izin ver... sadece- bana birkaç dakika ver olur mu?"
Jisung derin bir nefes aldı ve pes etti. Kafasını diğerinin göğsüne yasladı ve sakinleşmeye çalıştı.
"Han-ah... Sana söyleyeceğim çok fazla şey var. Çok fazla..."
"N-Ne demek istiyorsun?"
"Beş yıl önce sana düzgün bir açıklama yapamadım, hiç öyle bir şansım olmadı. Ama şimdi buradasın..."
"Bahsettiğin şey..?"
Minho parmaklarını Jisung'un saçlarında gezindirmeye başladı ve "Küçük kız kardeşim." dedi.
Ciddi bir konu hakkında konuşacaklarını anlayan Jisung sessiz kaldı. Minho'nun kız kardeşini biliyordu. Sonuçta, büyüğün defterinin birkaç sayfasını görmüştü.
"Onun adı Minhee'ydi. Güçsüz bir vücuda sahip olarak doğdu."
"Öyleyse bu yüzden o..."
Minho başını salladı ve "Resmen hastanede büyüdü. Beş yaşına geldiğinde anca eve gidebilmek için izin alabildi." dedi. "Minhee eve gitme izni almıştı almasına ama bir sürü kısıtlamayla yaşaması gerekiyordu. Lee köşkünden dışarı çıkamadı bile, birlikte oynayabileceği tek insan bendim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fixed | Minsung
Fanfiction"Hayır." "Evet." "Hayır." "Evet." "Anne, lütfen! Hayır!" "Üzgünüm, Han Jisung. Ama karar verildi. Sen, çocuğum, Lee Minho ile evleniyorsun." Kitabın orijinali @strayyxstayy'e ait, ben sadece çevirdim.