"Han-ah, gelmişsin."
"Evet, geldim." Jisung fazlasıyla yorgun bir ses tonuyla konuşmuştu ve Minho bunu fark etmişti.
"İyi misin? Yorgun gözüküyorsun." diye sordu, yavaşça küçüğe yaklaştı.
"Evet, sadece biraz bitkinim, sanırım."
"Neden ilk sen yemiyorsun? Kurabiye pişirdim." diyerek öneride bulundu.
"Yok ya, gerek yok. Sadece odama çıkacağım."
Jisung tam bir adım atmak üzereyken Minho tarafından engellendi. "En azından yemek yemelisin."
Jisung derin bir nefes aldı, dizlerinin üstüne düşmüştü. "Yürüyecek halim bile kalmadı." dedi, birdenbire zemine uzandı. "Sanırım burada uyuyacağım."
En rahat olduğu pozisyonu bulana kadar yerinde kıpırdanıp durdu. Vücudunun yerden kaldırıldığını hissettiğinde gözlerini açtı ve Minho'nun onu kucakladığını fark etti.
"H-hyung?! Ne yapıyorsun!"
"Yürüyemeyeceğini söyledin değil mi?"
"Öyle dedim ama beni taşımanı söylemedim! Sen-"
"Ne, yerde uyumana izin vermemi mi bekliyordun?"
"Şey- neden olmasın?"
İç çekti, "Olmaz. Belki de bir şeyler yemeye ihtiyacın vardır."
"Ama ben-"
Bir defa daha, Minho Jisung'un cümlesini tamamlamasına izin vermemişti. Ama bu sefer kelimelerle değil de, dudaklarıyla yapmıştı. Dudaklarını yumuşak ve nazik bir şekilde onunkilere bastırdı, bu dokunuş her ne kadar nazikçe olsa da diğerini şok etmek için yeterliydi.
"Şimdi dinleyecek misin beni?"
Jisung gözlerini kırptı. İki defa, hayır, üç defa. "S-sen ne yaptın az önce...?"
"Hadi mutfağa gidelim." dedi Minho, Jisung'un sorusundan resmen kaçıyordu.
Jisung onlar mutfağa giderken diğerinin bakışlarından kaçındı ve dudağını utançla ısırdı. Minho, Jisung'u tezgahın yanındaki boş sandalyeye oturttu. Sonrasında yeni pişmiş kurabiyeleri fırından çıkardı ve soğuması için masaya bıraktı.
Ardından Jisung'un önündeki sandalyeye oturdu ve elini tuttu, "Eee? Ne bu kadar yordu seni bugün? Okul yıprattı mı seni?"
Jisung'un aklında gezinen düşünce şuydu, 'Hayır, beni yıpratan sendin.' Ama tabii ki de, bunu yüksek sesle söylemeye cesareti yoktu.
"Hayır, sadece... yoruldum?"
Minho iç çekti ve alnını Jisung'unkine yasladı, "Hasta gibi de gözükmüyorsun."
Aşk hastasıyım, salak.
"Sana bir şey almamı ister misin?"
Neden?
"Han-ah?"
Neden böyle davranıyorsun?
"Han-ah."
"H-hayır, iyiyim ben."
Minho Jisung'un elini sıktı ve ona sıcacık bir gülümseme verdi, "Bir şeye ihtiyacın olursa buradayım."
Jisung ona uzun uzun baktı ve onun büyüleyici gözlerine bakarken birçok şeyi sorguladı. Resmen onun gözlerinde kaybolmuştu, kaldıramayacağı kadar güzellerdi.
"Kurabiyeler soğumuştur sanırım, gidip kontrol edeyim." Jisung'un elini bırakıp kurabiyeleri koyduğu tepsiye doğru yürürken dedi Minho. Bir kurabiyeyi pişirme kağıdından ayırdı ve Jisung'un yanına geri dönüp yemesi için ağzına doğru uzatmadan önce üstüne biraz üfleyerek sıcaklığını almaya çalıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/251887222-288-k823128.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fixed | Minsung
Fanfic"Hayır." "Evet." "Hayır." "Evet." "Anne, lütfen! Hayır!" "Üzgünüm, Han Jisung. Ama karar verildi. Sen, çocuğum, Lee Minho ile evleniyorsun." Kitabın orijinali @strayyxstayy'e ait, ben sadece çevirdim.