1

3.4K 89 2
                                    

Her insanın bir dönüm noktası vardır benimki de hayatımı adadığım bir erkek yüzünden aileme rest çekmem ve sonunda yalnız başıma kalmam ile sonuçlandı. Pişman mıyım peki bu durumdan zerre pişman değilim. Bir daha olsa bir daha arkama bakmadan çıkardım o kapıdan. Kafanıza çatı dikmekle önünüze iki lokma ekmek koymakla anne baba olunmuyormuş bunu öğrendim.

Hem fiziksel hem de psikolojik şiddet uygulayıp bunu biz senin aileniz adı altında yapılması ne kadar doğru. Hiçbir şekilde doğru değil bence ve bu düşüncemi sonuna kadar savunacağım. Bir insanın gördüğü fiziksel şiddetin yaraları gün geçtikçe kapanıyordu yüzünde ki morluklar, boğazında ki kızarıklıklar.... Hepsi gün geliyordu yok oluyordu ya da bir makyajın ucunda görünmez oluyordu.

Fakat psikolojik şiddetin yaraları kapanmıyordu. Her an aklınızda oynayan senaryolarla dönüp duruyordu. Söylediği sözler, yapılan hakaretler bağırış çağırış sesleri hiçbir zaman kulaklarından gitmiyordu. Daha nefes dahi aldırmayan tonlarca an, anı...

Kolumdan dürtülmem ile daldığım yerden çıkmıştım. Başımda dikilen hostese gülümseyerek kemerimi çıkartıp boşalan uçaktan aşağıya indim. Yüzüme vuran sıcak ile doğduğum memlekete uzun bir aradan sonra ilk defa bu kadar yakın bir şehre gelmiştim. Uçak pistinden çıktığımda karşımda modellere taş çıkaracak yüksek lisans arkadaşım Mücahit ile kocaman gülümsedim. Açtığı kollarının arasına girdiğimde bana sıkıca sarılmıştı. Aynı şekilde ben de ona karşılık vermiştim ve onu ne kadar özlediğimi daha iyi anlamıştım.

Mücahit yüksek lisansını yaptıktan sonra ani bir karar değişikliği ile askeriyeye girmişti ve şu anda yüzbaşı olmuştu. Ben ise çıktığım yoldan dönmeyip psikoloji alanında yüksek lisanstan sonra Amerika da master yapmıştım ve ülkemden gelen iş tekliflerine kayıtsız kalamamıştım. Ülkeye dönme ihtimalim üzerine Mücahit hemen Genel Kurmay ile iletişime geçmiş ve askeriye de RPD olarak iş başı yapmak için geri dönmüştüm.

RPD ne diye düşünüyorsanız hemen açıklamasını yapayım. Askeriye de psikiyatr olarak iş yapan bir meslek dalı normal mesleğe göre sanki bir teğmen olarak işe başlayarak her 5 yılda bir rütbe atlıyorsunuz. Askersiniz ama beyaz yakalı olarak görev yapıyorsunuz kısacası.

Mücahit'ten ayrılıp koluna girdim.

"Bavulumu alacaktım bekle istersen." Dedim.

Saçlarımı karıştırıp beni çıkışa doğru ilerletmeye başladı.

"Gel sen bu tarafa bizim çocuklar alacaklar bavulu. Hatta almışlardır bile."

Mücahit'in üzerinde ki kamuflajlara bakacak olursak hemen askeriyeye geri dönecektik. Kapının önünde ki askeri aracın yanında duran bordo iki bavulum ile Mücahit'e güven duygumun doğruluğu kanıtlanmış olmuştu. Bavullarımı bagaja yerleştirip biz de arabaya yerleştik. Önümüzde oturan iki asker suskun bir şekilde yola bakarken Mücahit hemen komutan rolüne bürünüp sert bir şekilde oturuyordu.

Mücahit'in yüksek lisansta ki halleri aklıma gelince ağzımdan çıkan kıkırtılar ile Mücahit bana dönmüştü. Gözlerimden geçen yaramaz pırıltıları gören Mücahit ne düşündüğümü anlayıp kaşları çatılmıştı. Bu durum sonrasında daha fazla gülmeye başlamıştım. Gülmelerimin arasında;

"Çoraplarının eşini bulamadığında ben- benim ...." Bitiremediğim cümlem ile Mücahit yaklaşıp ağzımı sıkı sıkıya kapatmıştı.

Öndeki askerler şaşkın bir şekilde bize bakarken Mücahit elini daha fazla sıkılaştırıp askerlere "Dönün Önünüze" diye bağırdı. Daha sonra kulağıma yaklaşıp,

"Eğer tek kelime edersen bar çıkışı tanımadığın bir adamın üstüne kusup bir de üstüne adamı dövmeni anlatırım. Hadi bakalım ben rezilsem sen de aynı derece de rezilsin unutma." Deyip ağzımı açtığında ona dönüp ağzımı oynatarak,

"PİÇ" dedim.

Yanağımdan makas alarak "Bende seni" dedi.

Homurdanarak önüme döndüğümde askeriyenin kapısından içeriye girmişti araba. Göz alabildiğine büyük bir alan ve bu alana dağılmış olan binalar vardı. Araçtan inip Mücahit'in yönlendirmesi ile binadan içeriye girdik. Çantamın içinde ki dosyamı alıp emin adımlarla albayın odasına doğru yol aldım. Mücahit kapının önünde ki asker ile konuşup yanıma geldi.

"Heyecan yapma Başar. Sen nerelerde nasıl işler çıkarmış insansın. Sana güveniyorum." Dediğinde yüzümde ki gülümseme ile yanağından makas aldım.

"Tatlım, bu işlerin kitabını yazdım ben. Hem unutma burayı senin için istiyorum şu anda Ankara ya da İstanbul da tonla iş teklifi beni bekliyor. Ama merak etme senin için alacağım bu işi" deyip içeriden çıkan askerin açtığı kapıdan içeri girdim.

Karşımda oturan 50'li yaşların ortasında ki adama nezaketen gülümseyip masasının karşısında ayakta durmaya başladım. Sonuçta oturmam için yer göstermemiş veya oturun denilmemişti. Adam karşısında dikilmem ile gözlüklerini çıkarıp bana bakmaya başlamıştı. Bakışmamızın sonuç vermeyeceğini anlamış olacak ki,

"Neden oturmuyorsunuz hanımefendi?" diye sordu.

"Oturmam ile ilgili herhangi bir cümle ya da jest mimik görmediğim için öyle bir davranışta bulunmadım." Dedim.

Söylediklerim karşısında yüzünde beğeni oluşturan bir gülümseme ile karşısında ki koltukları gösterdi. Elimde ki dosyamı ona uzattığımda alıp önüne koydu fakat dosyayı açmadan öne doğru eğildi.

"Burada yazanlarla ilgilenmiyorum. Bana Başar KAF kimdir bunu anlat. Sonuçta sen konuşarak askerleri ikna edeceksin değil mi? Beni ikna et." Dedi.

Söylediklerine hafif bir tebessüm edip konuşmaya girdim.

"Başar KAF yüksek lisansını Türkiye'de Masterını Amerika da yapmış TÜRK bir psikiyatr. Alanında onlarca makale, kitap ve tez yazmış ve en önemlisi saha da şu an ki psikiyatrlar arasında en çok çalışan isim. Neden askeriye diye soracak olursanız aslında askeriye bende sadece bir beğeni olarak vardı ama şimdi sizin karşınızdayım. Saha çalışmalarımın burada çok yoğun bir şekilde sürdüreceğime eminim bu sebepten askeriyede işe başlamak istiyorum. E tabi bir de Yüzbaşı Mücahit KARA var. En büyük sebebim bu aslında." Dedim.

Albay gözlerimin en içine bakıp,

"Hayatın yüksek lisans ile mi başladı Başar daha doğrusu Yankı mı demeliydim?"

Ah zaten askeriyeden böyle bir şeyi gizlemenin ne kadar zor olduğu belliydi. Yüzümde ki gülümsemeyi bozmadan,

"Başar KAF'ın hayatı yüksek lisans ile başlıyor ve sizin söyledikleriniz gizli bilgi zaten. Ve eğer burada çalışmaya başlarsam gizli bilgi olarak kalmasını talep ediyorum." Dedim.

Albay kafası ile beni onaylayarak bittiğini belirtti. Selam vererek dışarıya çıktım. Karşı duvara yaslanan Mücahit beni görünce hızla yerinden doğrulup iki kocaman adım da yanıma geldi.

"Ne oldu? Nasıl geçti? Kabul edildin mi? Ne dedi albay? Kızım bi cevap versene?" dedi.

Onun bu hevesli halinin kırılacağı için üzgündüm ama albayın tepkilerinden kabul etmeyeceğini anlamıştım bile.

"Müco hevesin kırılacak ama.."

Lafımın devamını getiremeden Mücahit esas duruşa geçmişti. Yavaşça arkamı döndüğümde albayın kapının ağzında durmuş bize bakıyordu. Onu görünce bende Mücahit'in yanında durdum. Albay ise karşıma geçip bana elini uzattı.

"Yeni işin hayırlı olsun o zaman kızım." Dediğinde içimde ki mutlulukla hemen uzattığı eli tuttum.

"Teşekkür ederim." Dedim...

BAŞARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin