28

518 28 6
                                    

Başar karargahın altında bulunan ameliyathaneye alındığında bütün tim yığılmıştı koridora. Kimse ne konuşacağını bilmez bir şekilde boş boş duvarlara bakıyordu. Kürşad en son duyduğu sesi ile avunmaya çalışırken Mücahit kollarına yığılan beden ile baş başaydı zihninde...

Mücahit kafasını çevirip koridora baktığında içi titredi. Normalde askerlerinden birine bir şey oldu mu bu koridorlarda anne babalarının feryatları duyulurdu. Serçe'nin arkasından üzüleceği kimsesi bile yoktu.

Ne demişti özel kuvvetler için eğitim alırken Serçe,

Benim gibi ailesinden yaralı olan insanlar hiçbir zaman tam gülmezler. Kalbimizin her daim bir noktası boştur. Nereye gidersek gidelim, ne kadar güzel olaylar yaşarsak yaşayalım hiçbir zaman tam anlamıyla tadını alamayız. Eğer olurda bir gün beni hastane koridorlarında beklersen ayağa kalk ve de ki "benim kız kardeşim her şeye ve herkese rağmen güçlü. Kimse arkamdan üzülmesin sende dahilsin"

Mücahit sert ve ani bir şekilde ayağa kalktığında koridorda ki herkesin bakışları ona dönmüştü, Serçe'nin dediklerini aynen tekrarladı,

"Serçe eğitim alırken bana dedi ki, eğer bir gün hastane koridorlarında beni beklersen ayağa kalk ve de ki, 'benim kız kardeşim her şeye ve herkese rağmen güçlü. Kimse arkamdan üzülmesin buna ben de dahilim.' Şimdi herkes ayağa kalkıyor ve Serçe'nin sevdikleri gibi hareket ediyor. O buradan sağ salim çıktığında bizi böyle dağılmış görürse üstümüzden de bir tur o geçer."

Mücahit'in sert sesinden sonra herkes hafifçe silkelenmişti. Mücahit toparlanmalarını memnun bir ifade ile inceledi. Daha sonra Çaylak'a dönüp,

"Çaylak sen Sercan yüzbaşıyı sorgu odasına götür. Ben gelene kadar Heja'yı biraz silkelesin. Barlas sen Yüzbaşı'nın timini dinlenme odasına al. Geriye kalanlarda operasyonla ilgili evrakları hazırlayıp, toparlasın."

Koridorda ki askerler bir anda hareketlenip gittiklerinde geriye sadece Kürşad ve Mücahit kalmıştı. Mücahit koridorda ki sandalyelere kendini bırakıp kollarını dizine yaslayıp başını ovmaya başladı. Kürşad artık içindekileri biriktirmek istemezmiş gibi konuştu,

"Neden Serçe'yi tek gönderdin?"

Mücahit artık sıkılmıştı bir şeyler için yalan söylemekten doğruyu söyleyip konuyu kapatmak istiyordu,

"Heja Serçe'yi istiyordu yıllardır. Onu yakalamamız için elimizde ki tek balık Serçe'ydi."

Kürşad aniden kafasını kaldırıp çatık kaşlarla baktı Mücahit'e,

"Ne demek Serçe'yi istiyordu? Onu öldüreceğini bile bile mi gönderdin oraya?"

Mücahit ağzının yayına sıçmak istedi o an. İki ucu boklu değnek dedikleri bu olsa gerek,

"Hayır. Heja onu öldürmezdi. Çünkü Serçe'ye saplantılıydı."

Kürşad birkaç saniye ne dediğini anlamaya çalıştı. Daha sonra öfke ile oturduğu yerden kalkıp Mücahit'in yakasına yapıştı,

"Olum sen gavat mısın lan? Ne demek saplantılı birinin yanına Başar'ı göndermek? Ya bir zarar gelseydi Başar'a? O zaman seni yeryüzünden silmez miydim?"

Mücahit Kürşad'ın haklı olduğunu bildiği için bu sefer bir şey yapmamıştı. Kürşad sinirle Mücahit'in çenesine yumruğu geçirdi. Tekrar yumruğunu havaya kaldırmıştı ki ameliyathanenin kapısı açılmıştı. İki adam da hızla oraya yönelip doktorun karşısında durmuşlardı,

BAŞARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin