27

527 32 2
                                    

Yazardan

Şu an herkesten tek bir şey düşünmenizi istiyorum. Gerçekten mutlu musunuz? Ya da yaşadıklarınızın sizi gerçekten mutlu ettiğini düşünüyor musunuz? En son ne zaman kalbiniz acımadan veya aklınızda bir sorun kalmadan yürek dolusu kahkaha attınız? Bakın ağız dolusu demiyorum YÜREK DOLUSU diyorum dikkatinizi çekerim.

Ben hiç gülemedim. Çünkü hep ya aklımda ya da kalbimde bir sorun vardı. Ne kadar geriye itmek istesem de ne kadar unutmaya çalışsam da hiçbir zaman tam olarak başaramadım bunu. Hayatım tamamen bir yaprak gibi durmadan bir yerlere savruldu. Tutmaya çalıştım, sabitlemeye alıştım, monoton olsun dedim ya ne kadar zor olabilir ki değil mi ama...

Başaramadım...

Elimden hiçbir şey gelmedi...

Lanet olası 4 duvar arasında 22 yılımı heba ettim ama bir gün olsun kendi istediklerimi yapamadım. Kendi hakkımı savunamadım ve en acısı neydi biliyor musunuz? Sen evlat isen her şeye susmak zorunda olacaksın düşüncesiydi.

Ya bir kişi çıkıp bana şunun cevabını verebilir mi? Allah anne baba diye evlatları üzerinde her şeyi yapma hakkına sahiptir diye bir ayet mi indirdi? Biz insan olarak hakkımızı aramamamızı mı söyledi? Gerçekten çok merak ediyorum bu lanet düşünceyi kim başlattı?

Hayatımızın içine sıçıp sonra ben senin ananım babanım diyip kenara geçme özgürlüğünü kim verdi ya? Birisi söylesin bana bunu, ben de gidip o lanet insanın kafasını koparayım. Hakkınızı arayın, kimse için değil kendiniz için arayın. Hayat sandığımız gibi bir yer değil.

Aziz Sancar'ın çok güzel bir sözü var, "evlenip nehirde sabit bir şekilde duran kaya olmayın. Dışarıda mükemmel bir hayat var ve bu hayat durmadan akıyor. Dışarıdan akan hayat varken siz neden hayatınızı belli kimselerin kalıp yargıları içinde yaşayasınız ki."

Maalesef ki arkadaşlar bizler kendimiz, o sabit kaya olmayı seçiyoruz. Bizler hakkımızı savunmayı terbiyesizlik olarak görüyoruz. Bizler dışarıda akan hayatı çok ahlak dışı olarak görüyoruz ama değil. İnanın ki dışarıda akan hayat hem kapalı kardeşlerimiz için hem de açık kardeşlerimiz için, hem erkek arkadaşlarımız için hem kız arkadaşlarımız için kendi istediğimiz yönde akıntıyı yaşayabiliriz.

İlla da barlarda, gece kulüplerinde ya da ne bileyim kötü yolda olmak değil. Ben bir insan olarak dışarıda ki edebiyat akıntısını da, sanat akıntısını da ya da ne bileyim vatan akıntısının da içinde kendi hislerim ve düşüncelerimle olmak istiyorum.

Sadece beni doğurdukları için benim hayatımı yönlendirme hakkına sahip olmamalı kimse. Ya da sadece kan bağım olduğu için yanımda sadece normal bir erkek arkadaşımı gördüklerinde arkamdan konuşmamalı insanlar.

Serçe'nin aklından geçen düşünceleri başından aşağı dökülen bir kova su böldü. Serçe kendisini ne kadar dağda bir mağaraya alıştırsa da şu an şehir merkezinden uzakta bir depoda elleri tavandan zincirlerle bağlı bir şekilde 8 gündür işkence görüyordu.

Heja'ya çoktan haber uçmuş olmalı. Yoksa şu anda dağda bir mağarada bekliyor olurdu. 8 gündür değişmeyen tek şey yüzündeki boya ve çelik gibi bakan gözleriydi. Yüzündeki boyayı silmek için yaklaşan teröristlerden biri bacaklarının arasında nefessizlikten öldükten sonra kimse yanaşamamıştı bir daha.

Serçe artık bu durumdan oldukça sıkılmıştı. Aldığı fiziksel yaralar onu çok zorlamıyordu ama düşünmek onun beynini yiyip bitiriyordu. Aldığı eğitimler olmasa şimdiye çoktan kriz geçirmiş ve adamların istediği olmuştu. Serçe son günleri olduğunu biliyordu ve eğer bu akşamda gelmez ise sabaha burada yaşayan tek canlı bırakmadan çıkacaktı.

BAŞARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin