Üzerimde ki yorgunlukla gözlerimi açmaya çalıştım fakat üzerinde tonlarca yük var gibiydi. Derin bir nefes alıp tekrar denediğimde göz kapaklarım milimlik bir şekilde açılmıştı. Biraz daha zorladığımda ise etrafımı buğulu bir şekilde görmeye başladım. Birkaç kez gözlerimi kırpıştırdığımda burnuma dolan hastane kokusuyla yüzümü buruşturdum.
En son koridorda duvara yaslı bir vaziyette oturuyordum buraya nasıl gelmiştim ki. Kolumu kendime doğru çekmeye çalıştığımda damar yolu canı mı acıtmış ve ağzımdan küçük bir inleme firar etmişti. Odada yalnız olduğumu düşünürken çıkardığım ses ile Ertuğrul abiyi başımda buldum. Korku ile gözlerim büyüdüğünde onun da gözlerinde endişe parıltıları çıkmıştı.
"Başar bir yerin mi acıyor kızım? Doktoru çağırmamı ister misin?"
Sözleri ile gülümsedim ve,
"SU" diye mırıldandım.
Ertuğrul abi hemen bir bardak su doldurdu. Yatağın yanında ki kumanda ile yatağın başlık kısmını iyice dikleştirdikten sonra suyu uzattı. Ertuğrul abinin yardımı ile suyu içtiğim zaman derin bir nefes almıştım. Gerçekten de susamıştım az da olsa acıkmıştım da serum ne kadar tok tutmaya yarasa da kahvaltı bile yapamamıştım.
Ertuğrul abiye dönüp,
"Mücahit nerde abi? Haberi yok mu?"
Mücahit'in burada olmaması büyük bir şaşkınlık sebebiydi. Şimdiye 100 kere beni baştan aşağıya azarlamış ve sarılmıştı.
"İzin almaya gitti Başar. Birazdan burada olur. Sen nasıl hissediyorsun? Mücahit'in öyle bir çıkışı vardı ki karargahtan hepimiz çok merak ettik seni."
Daha yeni dün tanışmış olmamıza rağmen bu kadar çabuk kabullenmeyi beklemiyordum.
"Uzun zamandır yaşamadığım bir olaydı. Büyük ihtimal Mücahit bana ulaşamayınca ayrı telaşlandı beni öyle görünce daha fazla telaşlandı. Ortaya böyle bir görüntü çıktı. İyiyim ben abim teşekkürler. Toparlarım birkaç saate." Dedim gülümseyerek.
Aklıma gelen görüntülerle gözlerim Kürşad denen askeri aradı. Acaba görmüş müydü beni o halde? Ya da o mu haber vermişti Mücahit'e? Mücahit şimdi kasıp kavurmuştur ortalığı zaten. Burada mı acaba bi konuşsam onunla da geçmişte yaşadıklarım yüzünden sabah sabah onun da canını sıktım. Düşüncelerim yüzünden yerimde rahatsızca kıpırdanırken Ertuğrul abiye döndüm.
"Abi Kürşad asker nerede yani sabah tatsız bi olay yaşandı da bi özür dilemek lazım."
Ertuğrul abi gözlerini sıkıntı ile etrafta gezdirip,
"Başar, Mücahit biraz sinirli ona senin bu halde olmanın sebebini Kürşad olarak görüyor. O yüzden burada değil diye biliyorum. Mücahit geldiğinde ona söylesen daha iyi olur sanki. Ne dersin?"
Söyledikleri ile kaşlarımı çatmıştım. Kürşad'ın bir suçu yoktu. Yani tamam vardı ama yoktu sonuçta o benim kriz geçireceğimi nerden bilebilirdi ki. Özür işi kesinleşmişti artık Mücahit'in yerine de dilemem gerekliydi.
"Abi sen bi ara şu askeri gelsin konuşmam lazım benim. Ayıp etmişiz hem ben hem de Mücahit."
Ertuğrul abi tedirgin bir şekilde bana bakarken gülümseyerek onayladım onu. Derin bir nefes alıp kamuflajının cebinden telefonunu çıkardı.
"Alo. Kürşad oğlum nerdesin?"
....
"Başar seninle konuşmak istiyormuş. Gelebilir misin?"
....
"Mücahit karargaha kadar gitti. Yarım saate kadar gelir."
....

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞAR
General FictionOkuduğunuz her kitaba dikkatli bakın çünkü onda hem sizden hem de yazardan belli an ve anılar taşır. Belki de okuduğunuz bir kelime, cümle yada kitabın tamamı sizinle beni buluşturmak için ortak bir noktadır. Şimdi sayfaları çevirmeye başlayalım bir...