20

623 33 11
                                    

Aile...

4 harf 1 kelimeden oluşan bütün hayatını bu kelime için harcayacağın bir kavram...

Bazı insanlar doğmadan kaybediyor ailelerini, bazıları daha küçük yaşlarda kaybediyorlar, bazıları ise neden kaybettiğini bile bilmiyorlar..

Ben üçüncü gruptaydım galiba. Ailemi neden kaybettiğimi bilmiyordum, ben ailemi sevgi yüzünden kaybetmiştim. Ben ailemi onların bilmediği bir olgu yüzünden kaybetmiştim. Burada benim suçum neydi peki?

O dört duvar bana mezar olmuştu. Her gün geceye, her gece güne devrildiği zaman kurtulmak için yalvarıyordum tanrıya. Ama o bile artık beni duymuyordu. Adaletli bir yaratıcımız vardır deriz biz. Ama yaratıcı bana hiç adil davranmadı. Bizim evin içini mi görmüyordu acaba tanrı, yoksa ben de her insan gibi imtihan mı demeliydim bu duruma?

Bütün akrabalara ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırıldığımı söyleyen fakat bu esnada yatağa ellerimi, ayaklarımı ve ağzımı bağlayan bir aileden ne beklenirdi ki? Şimdi ne diye peşime düşmüşlerdi? Hangi yüz ile karşıma çıkacaklardı?

Baban ve annem kızım diyebilecekler miydi?

Abim kardeşim diye seslenecek miydi bana?

Erkek kardeşim küçükken söylediği gibi içten bir şekilde abla diyip mi sarılacaktı bana?

Niye geliyorlar? Kim söyledi yerimi?

Aklıma düşen isimle içim nefret dolmuştu. Bunu yapmış olamazdı. Bu kadar kötü biri olamazdı. Benim eskiden de olsa sevdiğim insan bana bunu yapamazdı...

Onur üsteğmen...

Yeminim olsun ki senin burnundan getireceğim bu yaptığını. Dağlar taşlar şahidim olsun ki bir daha değil adımı anmak adımın anıldığı yerden bile kaçacaktı.

Koluma dokunulmasıyla kafamı kaldırıp Kürşad'a baktım. Her zaman ki gibi kaşları çatılmış ne olduğunu çözmeye çalışıyordu. Ne diyecektim ailem yerimi bulmuş ve buraya mı geliyorlar. Sahi Onur onları askeriyeye mi götürecekti? Tabi ki de oraya götürecekti kaldığım yeri bile bilmiyordu ki salak. Derin bir nefes alıp Kürşad'a döndüm tekrar.

"Acil bir şekilde beni askeriyeye götürür müsün?"

"Götürürüm de bir sorun mu var?"

Başımı sallayarak onu onayladım. İçeriden ceketini alıp kapıyı kapattı. Arkamı dönüp hızla çıktığım merdivenleri aynı hızla inmiştim. Ne yapmam gerektiğini düşünsem de bi çıkar yol bulamıyordum. Şu an yanımda Mücahit ve Seren olmalıydı. Seren gelemezdi ama Mücahit'e haber vermem lazımdı.

Telefonumu çıkarıp karargaha gelmesini bildiren kısa bir mesaj atıp arabaya bindim. Kürşad arabayı hızlı bir şekilde bahçeden çıkarmıştı. Stresten ayağımı sallarken bileklerimin iç kısımlarını kaşımaya başlamıştım bile. Ellerimin üzerinde hissettiğim eller ile bakışlarımı yoldan çekip Kürşad'a çevirdim. Arabayı emniyet şeridine çekip durdurdu arabayı.

Kemerini çıkarıp bana döndü. Bir eli ellerimdeyken diğer eli yüzümü bulmuştu,

"Ne oldu anlat bana. Anlat ki sana bir çözüm üreteyim. O elaların neden doluyor?"

O söylemeyene kadar gözlerimin dolduğunda bile bir haberdim. İç sesim ona anlatmam için baskı yaparken ne yapacağımı bilmiyordum. Belki de en iyisi ona anlatmaktı. Derin bir nefes alıp,

"Ailem buraya geliyormuş. Büyük ihtimal karargaha gidiyorlar. Çünkü o şerefsiz onları götürecek başka yer bilmiyor. Ne yapacağımı bilmiyorum Kürşad. Karşılarına nasıl çıkacağım? Ne söyleyeceğim bilmiyorum. Ben 7 yıldır onlardan kaçıyorum şimdi bi anda karşıma çıkıyorlar."

BAŞARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin