9

1K 40 9
                                    

Üzerimde ki ölü toprağını atmak için aniden gözlerimi açtım. Bomboş bir tavan ile karşılaştığımda kafamı yanıma çevirdim. Mücahit'in gülen suratıyla karşılaştım. Şokla yerimden kalkarken hemen dibimde ki Mücahit'in başına tünedim. Allah'ım sana çok şükür ona hiçbir şey olmamıştı.

Gözlerim yavaş yavaş dolarken ağzımdan kaçan hıçkırık ile Mücahit'e sarıldım. Onu kaybettiğimi sanmıştım. Şu an burnuma dolan hastane kokusu ile yüzümü buruşturdum. Mücahit böyle kokmazdı ki. Bir süre öyle kaldığımızda daha iyi olmuştum. Yani hiç değilse sakinleşmiştim.

Şakağıma kondurduğu öpücük ile geri çekildim. Gözlerimi sert bir şekilde silerken kaşlarımı çatıp Mücahit'e baktım.

"Hani kendine dikkat edecektin. Seni geri zekalı. Beni bu hallere düşürmene gerek var mıydı? Sen var ya sen çok adisin. Hayvan. Danazor. Mal değneği. Gidiyorum lan. Nah kalırım burada artık."

Ben kendimi kaybetmiş bir şekilde bağırırken kapının tekme ile açılıp Kürşad'ın içeriye tabancasıyla girince daha büyük bir çığlık atıp Mücahit'in yanına geçtim. Kürşad elinde ki silahla tüm odayı kolaçan ederken ben anlamaz gözlerle onu takip ediyordum.

En sonunda bi şey bulamamış olacak ki tabancasını beline yerleştirip alev almış gözlerle bana döndü.

"Kimse yok burada ne diye kuyruğuna basılmış kedi gibi bağırıyordun?"

Söyledikleri ile gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Çünkü birazdan ciyaklayacaktım,

"SENİ DAĞ AYISI İNSAN ODAYA BÖYLE Mİ GİRER? BURADA HASTA VAR HASTA KÖR MÜSÜN?"

Allah'ım neden tüm geri zekalılar beni buluyordu ki? Gerçekten bunu sorguluyorum şu anda. Sadece bağırtım için resmen şafak operasyonu düzenlemişti odaya. Kürşad ise söylediklerime sadece göz devirirken Mücahit'in yanına adımlamıştı.

"Nasılsın kardeşim iyi misin?"

Mücahit yarasını tutarak doğrulmaya çalıştığında hemen yanına koşarak gittim ve oturması için yardım ettim.

"Nasıl olsun vücudumun hava almaya ihtiyacı varmış. Açılan delik ile aldı havasını. Ayrıca sağ ol gelene kadar Başar ile ilgilendiğin için."

Mücahit'in söyledikleri ile içimde kocaman bir yumru oluşmuştu. Beni ailem bile bu kadar koruyup kollamak istememişken bu adam yanımda olmamasına rağmen beni korumaya yemin içmiş gibiydi. Eski bir inanışa göre bir insanın her aldığı içli nefes kalbinden bir damla kan kaybetmesine neden olurmuş. Benim kalbim ne zaman kuruyacak? Ben artık Mücahit'in bu sevgisine nasıl karşılık verebileceğimi bilmiyorum.

Kafamı kaldırıp Mücahit'e baktığımda aynı şekilde bana bakıyordu. Ağzımdan tek kelime çıkmamıştı. O da benim gibi sadece susmuş ve bakmıştı. Anlamıştı aklımdan geçenleri. O, ben konuşmasam bile anlardı çünkü.

Belli bir zamandan sonra istediğin kadar konuş karşında ki seni anlamadıktan sonra konuşmanın bir anlamı yoktu. Aileme çok konuşmuştum, çok dil dökmüştüm beni anlaması için. Ama anlamamışlardı, görmemişlerdi beni.

Neden yaptılar, neden bu kadar çabuk gözden çıkardılar beni hiçbir zaman anlayamadım. Onlara sormak istedim ama soramadım da...

Gözyaşlarım usul usul akarken gözlerimden, sessizce yatağın yanına çöktüm. Kafamı Mücahit'in ellerinin üstüne yasladığımda huzur buldum. Neden sevmediniz beni anne? Neden bu kadar çabuk vazgeçtin benden baba? Sizin için neden bu kadar önemsizdim?

Sırf babam üzülmesin diye ilkokuldan üniversiteye kadar okulumu birincilikle bitirdim. Sırf babamın gözlerinde ki o gururu görebilmek için gecemi gündüzüme kattım. Yaşıtlarım dışarıda gezerken ben oturup ders çalıştım.

BAŞARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin