19

698 41 1
                                    

Mücahit'in kollarında güzel bir uyku çekip dinç bir şekilde uyanmıştım. Gözlerimi ovup yerimden kalkacağım sırada başıma konulan öpücük ile şımarıp Mücahit'in kollarına tekrar sarılmıştım.

"Hadi kalk bakalım uykucu. Neredeyse bir gündür uyuyorsun."

Mücahit yerinde doğrulunca bende onunla birlikte doğrulmuştum. Yanda ki sandalyenin üzerinde olan kıyafetlerimi görünce güzel bir duş almam gerektiğini fark ettim. Etrafıma bakındığımda revirde olmadığımızı daha yeni fark ettim. Büyük ihtimal uyurken Müco beni kendi odasına getirmişti. Kıyafetleri alıp banyoya doğru geçtim.

"Müco Akrep'e baksana bi ben çıkana kadar."

Ses gelmediğinde musluğu açmıştım. Kısa ve sağlam bir duştan sonra yaralarımın çoğunun sargısını değiştirdim. Müco'nun ayarladığı kıyafetlerden yeşil kargo pantolonumu ve üzerime sıfır kol gri bluz ile rahat hareket edebilecektim. Beyaz spor ayakkabılarımı da geçirdiğimde ayağıma dışarı çıkmıştım.

Bu 1 hafta boyunca Akrep ile girip çıkmadığımız delik kalmamıştı. Normalde dikkatim en üst seviyede olurken Kürşad yüzünden aklımı tam toparlayamamıştım. Seneler sonra ilk defa birine güvenmiştim sevgi manasında o da elimde patlamıştı. Bana kendisi söyleseydi, neden yaptığını açıklasaydı belki de çözebilirdik aramızda.

Sero Yıldıray'ı takip ederken duymuştu. Ve o akşama kadar Kürşad'ın söylemesi için beklemiş. Fakat söylemeyeceğini anlayınca patlatmıştı olayı. Benden sonra o da Ankara'ya geri dönmüştü. Yıldıray ile bir daha görüşmemişlerdi. O da Yıldıray'dan kaçıyordu. İki kadın iki erkekten kaçıyordu.

Ben kaçmıyordum ama bilmiyorum daha yüz yüze gelmemiştik henüz. Her zaman ki gibi duygularımı geriye itip sıradanlığımla kalmıştım. Elimdeki havlu ile saçlarımın ıslaklığını almıştım bile. Dağınık bir topuz yapıp odadan çıktım. Kimse ile göz göze gelmemeye çalışıp revire adımladım.

Kapıyı açıp içeriye girdiğimde içeride olanlar ile şaşkınlıkla kaşlarım havaya kalktı. Akrep Kürşad'ın boğazına sarılmış bir şekilde duruyordu, Mücahit ise ayırmaya çalışıyordu onları. Seslice boğazımı temizlediğimde Akrep gözlerini Kürşad'dan ayırmadan,

"Hoş geldin Serçe'm. Biz de arkadaşla tanışıyorduk."

Akrep'in bana Serçe'm demesinden sonra Kürşad'ın gözlerinde öfke akmaya başlamıştı. Akrep'i ensesinden tutup kendi önüne doğru takla attırıp dizi ile boğazına baskı uygulamaya başlamıştı. Bu böyle sürüp gideceğini bildiğim için araya girdim.

"Yüzbaşı arkadaşımın üzerinden kalkar mısınız? Yaralı bir asker o."

Kürşad'ın bakışları hızla bana dönerken gözlerinde duran hüznün yanı sıra Akrep'i savunduğum için sinir de eklenmişti. Dikkatinin dağılmasını fırsat bilen Akrep bacakları ile Kürşad'ın boynuna asılıp yere düşürdü. Aralarına girip Akrep'i yerden kaldırdığımda Kürşad sinirden gözleri simsiyah olmuş ve kasları şişmiş bir şekilde ayağa kalkıp tam önümüzde durdu.

Ben ona bakmamak için ısrar ederken üzerimde hissettiğim gözleri ile kalbim kuş gibi çırpınmaya başlamıştı. Akrep'e dönüp,

"Dinlensene olum. Yakın zamanda kaybolursun yine hiç değilse biraz kendine bakarsın burada kaldığın süre içinde."

Söylediklerimi takmayıp Kürşad'a doğru bakıp beni kolunun altına aldı ve kapıya doğru ilerledik,

"Sen beni boş ver Serçe'm. Seninle sivilde vakit geçirmeyi özlemişim."

Bunların hepsini Kürşad'ı deli etmek için yaptığına adım kadar emindim. Ne de olsa her şeyi biliyordu. Onun bu dediklerine gözlerimi devirdim. Tam kapıdan çıkacakken Kürşad'ın sesini duydum,

BAŞARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin