Gece sakin bir şekilde biterken bende mutfağı toparlayıp Mücahit'in yanına geçtim. Mücahit elinde sigarası ile otururken onun yattığı kanepenin dibine oturdum bende. Sigara paketine uzanmıştım ki Mücahit benim sigaramdan iki paket ortaya atmıştı. Kafamı ona çevirip sorar gözlerle baktığımda,
"Kürşad almış sana. Ne gerek varsa artık!"
"Müco yapma şöyle biz konuşurken duymuştur. İnsanlık yapmış işte."
Tamam insanlık yapabilir ama içtiğim sigara markasını nerden biliyordu? Mücahit benim düşündüklerimi dile getirip,
"LAN AMINA KOYİM ALABİLİR TAMAM. AMA İÇTİĞİN SİGARA MARKASINI BİLECEK KADAR YAKINDAN MI TANIYOR BU PUŞT SENİ?"
Bağırmasıyla yerimden hafifçe sıçramıştım ve kaşlarımı çatarak ona baktım. Bu halimi görünce yüzünü sertçe sıvazladı. Tamam haklı ama ben nerden bilebilirdim ki?
"Bak canımın içi tamam teşekkür ederiz almış getirmiş ama sence de çok saçma değil mi? Uzun içtiğini bilmesi tamam normal ama senin içtiğin bu sigara piyasa da çok bulunmuyor bile. Yok yok ben bi bu adamla konuşayım da derdi neymiş öğrenelim."
Söylediği şey ile gözlerimi devirip onun yanına oturdum ve sarıldım.
"Mücahit, ona karşı bi şeyler hissetmiyorum ben. Tamam gerçekten yakışıklı biri ama emin ol ki öyle sevgililik falan yaş iş. Sende biliyorsun bu durumu. Ha gönlün rahat edecekse aramıza mesafemi koyarım. Timdekilere davrandığım gibi davranmam ona. Olur mu?"
Mücahit gözlerinden geçen ışık huzmeleri ile kafasını salladı,
"Olur, hatta çok güzel olur. Ben seni kimseyle paylaşmak istemiyorum Başar. Zaten yeni geldin biraz benimle olsan ne olur ki?"
Söylediklerine kahkaha atıp kafa sallarken, içimden ufak bir yer sızlamıştı. Nedeni neydi bilmiyorum ama o ufak sızının üzerine toprak atmıştım bile.
***
O gecenin arkasından 1 hafta geçmişti ve Mücahit işine bugün başlayacaktı. Bu 1 hafta içinde Kürşad'ı hiçbir şekilde görmemiştim. Mücahit'e sorma cesaretini de gösterememiştim. Sabah arabaya bindiğimizden beri sıklıkla telefonunu kontrol etmesi ve derin soluklar alması ile dayanamadım.
"Müco, bir sorun mu var?"
Sıkıntılı bir nefes verdikten sonra,
"Bende bilmiyorum. Kürşad akşam yemeğinden sonra gecenin bir yarısı sınır dışına göreve gönderildi. Bugün dönecek yanında kalabalık bir grup ile ama hala daha haber gelmedi."
Göreve mi gitmişti yani? O yüzden yoktu demek ki! Aklıma sabah gelen mesaj düştüğünde bu sefer sıkıntıya giren bendim. Mücahit hiç iyi tepkiler vermeyecekti.
"Müco sana söylemem gerekenler var."
"Bi senin görevin eksikti zaten Başar. Bu sefer nereye sürükleniyorsun?"
"Cizre. Bizim tugaydan da özel kuvvet askeri katılacakmış. Sana da mesaj gelmesini bekledim ama galiba daha yeni iyileştiğin için çağrılmamışsındır"
Mücahit kafası ile beni onayladığında tugaya giriş yapmıştık. İkimiz de odalarımıza geçerken içimden bir huzursuzluk geçmişti. Bi şey olacaktı buna emindim. Her zaman 6. Hissime güvenirdim ve beni asla yanıltmamıştı.
Önümde ki dosyalar ve gelen 3 askerle görüşme sonucunda öğle yemeği zamanı gelmişti bile. Kapının tıklanması ile kafamı kaldırmadan 'gir' komutu verdim. İçeriye giren adımlar masamın yanında sonlanırken gayri ihtiyari kafamı kaldırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞAR
General FictionOkuduğunuz her kitaba dikkatli bakın çünkü onda hem sizden hem de yazardan belli an ve anılar taşır. Belki de okuduğunuz bir kelime, cümle yada kitabın tamamı sizinle beni buluşturmak için ortak bir noktadır. Şimdi sayfaları çevirmeye başlayalım bir...