1

380 27 0
                                    

Gorazde,Mart,1999

Gorazde'de bir mola daha verdi İstanbul'dan kalkan otobüs.Uzun yolculuktan bacaklarım uyuşmuş,kaslarım katılaşmış,aklım bulanmış.Bir soluk aldığımda sanırsın ciğerlerim infilak edecek.Tüketemediğim bir yük yine omuzlarımı ağrıtmış.İ

Gecenin karanlığını bir şimşek gibi aydınlatıyordu otobüsün farları.Son gidişimden farksız dönüşümde de etraf sessiz ve karanlıktı.İçimde yine bir hasret türküsü...Dokunsam ağlar,hem de hıçkıra hıçkıra..Soluğumda bir ses,bir nefes;etrafta tanıdık bir sima.Aradım.Bulamadım.Ensemde bir korku.Neyin nesi bilmem.Hikayemin sonunu yazmadan kapattığımdan mıdır yoksa tekrar başlayamadığımdan mı?Yanlışlar doğruya götürmezdi elbet ama doğrularımda yanlışlara çıktığımdan mı?Yoksa çok kaybettiğimden mi?Kulaklarımdan beyin kıvrımlara kadar sur misali üflenen bu felaket kimden yadigardı.?

Benim hikayem...

Bir devrialem yaşamış bünyemde örselenmiş tüm sancılarımla bir kez daha fark ettim.Başlarken tahmin ettiğim noktada olmayışımı. Kaçarken bacaklarım birbirine dolaşıp da çokça düştüğümden mi,yoksa dünyanın yuvarlak oluşundan mı başladığım noktaya geri dönüşüm.

Benim yüzleşmem...

Toprağa gömdüklerim kadar büyük bir ağırlıkta yaşarken öldürdüklerimle yüzleşmek de bu kadar güç müydü?Yoksa dikili bir taşı dahi olmadan kaybettiklerimi kabullenişlerimden miydi?Bir göç yangınıydı benim misalim,bir turna katarıydım.Benim yüzleşmem toprağa gömdüklerimin tohum misali yüreciğimde büyüyüp serpilemesiydi.

Benim yürek yangınım...

Zamanında çokça Uzanıp uzanıp da bir türlü erişemediğim.Bulmak için deli divane çırpınmalarım,çabalarım.Şimdi tüm yakarışlarım kimedir?Kimden dilenmeli,kimden medet ummalı?

Muavinin telaşlı sesi yolcuları otobüse sevk etti yine yeniden.Ve bu uzun yolculuk kalan kısa zamanıyla kaldığı yerden devam etti.

Hayatta bir yolculuktu.Bir an evvelinde az gittiklerimiz bir an sonrasında uz olurken hem de.Çoktu kat edilmesi gereken yollar.Kimi zaman çiçekli,yumuşak seyirliyken ;kimi zaman dikenli,taşlı,çakıllı yollarda yalın ayak yürümek gibiydi...Biraz kanayarak,biraz acıyarak,biraz da acırken acınacak hale düşerek.Kimi zaman bu uzun yolculukta yalpalayıp düşerdi insan.Hem de hemen toparlanmalıyken.Debelenmek,durup dinlenmek koşulunu kabul edecek değildi ya hayat!Bazen kaçış yolları da arardı insan bu hayat yolculuğunda.İlk yol ayrımında çevirirdi yönünü başka tarafa.İzimi kaybettirmekti aslen tüm niyetim.Sebeplerimse türlü türlü.İstediğim kendimi kendim bile bulamayayayım,unutayım,alışayım.

Bazen canımı kurtarmak kadar büyük,mühim meselelerim vardı;bazen de büyük bencillik ve kibrimle saçmalamalarım.

En nihayetinde kaçtım.Hem de koşa koşa!Ben şimdi kaçtığım yoldan gerisin geri dönüyordum.Adım adım.Canhıraş geçip geldiğim yolları bugün ağır ağır geçiyordum.Dönüyordum.Yüzleşmeye gidiyordum.Biliyordum.Kendimle,en çok da hatalarımla!

Kayıplarımla!

4 yıl sonra!

Otobüsün iç çalkalayıcı hızından mı bilinmez sabahın seherinde geçtiğimiz yolları izlerken çalkalandı içim dışım.Savaş bitmişti.Öyle aksine inanmıştım ki buradan kaçar adım giderken.Ağlaya ağlaya.Hiç bitmez,hiç tükenmez sandığım sancılı geceler de en nihayetinde sabaha ermişti.Nasıl bittiği önemsiz değildi elbette.Biterken bitirdiklerini nasıl olur da unuturdum.Nasıl olur da hiç olmamışçasına yaşayıp giderdim...

Gün doğuyordu.Günün ilk ışıkları,turuncu birer ok olup saplanıyordu gözüme.Ulu kavak ağaçlarının çevrelediği bu yolda ilerlerken kuru bir acı kendini yine hissettirdi tüm bedenime.

ZAMBAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin