2

249 27 3
                                    

Saraybosna,1999

"Bizim misafirimiz ol!"demişti Fadila.

"Olmaz."dedim;bunca yıl sonra daha yeni kavuşmuş bir aileydi onlar.Zeytin yeşili gözleri nemliydi ama yine de güzel Fadila sevdiği adamın elinden tutuyordu sımsıkı.Gözlerinin içi parlıyordu!Ramazan babasının kucağında uyukluyordu henüz.

Fadila'nın eşi Kasım da "Abla seni misafir etmek bizim için bir şeref olur.Evimiz müsait,başımızın üstünde yerin var.Bizim misafirimiz ol."diye tutturdu.

Abla diyordu ama belki aynı yaşlardaydık belki benden de büyüktü,bu hitap saygısındandı besbelli.Bu saygılı adama karşı Fadila için daha da mutlu oldum.Savaştan,evvelinden de daha mutlu olacaklardı besbelli.Çünkü acının türlüsünü görmüş acılı yürekler,küçük mutlulukları bile şenlik haline getirirdi.

"Yok,olmaz."dedim."Bir pansiyondan rezervasyon yaptırmıştım.Şimdi iptali olmaz.Yıllardır ayrıydınız, siz de ailece vakit geçirin."

"Bunca yıl sen aileme sahip çıkmışsın,seni misafir etmeyelim mi?"

Fadila atıldı Kasım'ın dediklerini tasdikleyerek  tuttu elimden "Abla,haklı Kasım!Evimi,yuvamı da mı merak etmiyorsun?"deyince "O zaman gitmeden evvel bir kahvenizi içmeye gelirim.Olmaz mı?"dedim buna karşılık.

        Kasım'ın evinin adresini ve telefonunu  çantamdan çıkardığım fihrist defterime yazdım hemen.

    Beraber Türkiye'den gelen iki kadının da ailesi gelmiş hatta onlar otobüs terminalinden çoktan ayrılmışlardı.Bunun da tatlı huzurunda ben de terminalin çıkışındaki sıralı duran taksilerden birine yalnız başıma bindim pansiyona gitmek için.Beraberimde getirdiğim tüm acılarım topyekün kazıdı içimi dışımı.Gözlerimi kapattım,başımı cama yaslarken.Savaştan evvelki halini düşündüysem de savaşın soğuk izi dört yıl geçmesine rağmen sinmişti işte şehre.Bunu kanıtlamak istercesine yaslandığım cam mütemadiyen başımı silkeledi .Zaten şoför de pek konuşma meraklısıydı.Biraz da ülkenin bu haline isyankar,acılarının ardından posttravmatik bir tavırla konuştu durdu;kah da işlerin kesatlığından bahsetti kah yakındı.

     Küçük pansiyonun önünde indim arabadan.Başım ağrıdığından hemen bana verilen odaya ulaşmaktı tek niyetim.Bir an evvel dinlenmek istiyordum,saatlerdir yoldaydım,uykusuzdum.Kapının hemen karşısında boş bir banko vardı.Sağından ise ortasında çamdan bir sehpa,yanı başlarında iki kahve berjer.Yeşil salon çiçekleri belki de en lüks haliydi bu küçük pansiyonun.Saraybosna için daha lüks sayılabilecek Holiday Inn'den yana kullanmamıştım seçimimi.Oysa o savaşta da uluslararası gazetecileri ağırladığından,nadir bombalanmayan yapılardandı.

Mühim değildi.Orayı seçmedim.

Oysa savaştan önceki hayatımda çokça arşınlardım o oteli.Özel günleri otelin yemek salonunda kutlardık.Her hafta sonu olmasa da, hafta sonları canlı caz dinletisini dinleyerek yerdik yemeklerimizi.

Güzel günlerdi.Bir o kadar da geçmişte kalmıştı o güzel günler .Hiçbir koşulda geri getiremeyecek kadar yitirmiştik zamanı ve güzelliklerini.

Banko ile berjerlerin arasında kalan dar merdivenlerden bir kadın belirdi.

"Hoş geldiniz!"demişti neşeli sesli genç kadın.

"Hoş buldum."derken sırt çantamdan cüzdanımı,onun için de kimlik kartımı uzattım yaklaşan kadına.

Şile bezinden,yeşil eteği savruldu acelece yanıma gelirken,ela gözlerini kırpıştırarak elimden aldı kimliği,bankonun arka tarafına geçti.
"Neyla Kaziç."dedim işinin kolaylaşması için.

ZAMBAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin