2000,Potaçari
Düşünmeden de edemedim, annem olsa taşın üstüne oturdum diye kırk şey söylerdi şimdi.Çocukluğumdan beri annem hep çok şey söylerdi.Taşın üstüne oturma kızım,karnın ağrır yavrucuğum;beni karnımın ağrısıyla korkutamayınca gözlerini daha da açarak bak çocuğun olmaz sonra,Allah muhafaza!diye tehdit ederdi bu kez beni sanki, o soğuk taşın suretine bürünmüş gibi.Vay be dedim.Ne kadar kızarsam kızayım insan annesine dargın da olsa hiçbir şekilde kaldırıp bir rafa koyamıyor,aklından çıkaramıyor.Oysa huylu huyundan da vazgeçmiyor.O beni böyle değişik şeylerle tehdit ede dursun gıcıklığına gidip otururdum o taşın üstüne.Biri yeter ki ,hele de o annemse, bir şeyi bana dayatmaya dursun paşalar gibi karın ağrımı da çekerim,çocuğum..Orasını bilemiyorum şimdi çocuğum olsun diye hiçbir uğraşa girmemiştim,yaradan bana uğraşsız bir evlat nasip etmişti..Belki de inatlıklarımla hala bugün bile taşın üstüne oturduğumdan benim çocuğum da olmuyordu.Bilemiyorum.Annemin her şey de bir sonraki olayın tedbirliliği ile geçen hayatını karşıma alıp bak diyesim geldi bak benim çocuğum da oldu hem de böyle hop diye.Bir kız çocuğu,akıllı usulu güzel mi güzel.Benim Nimo'm.
Bu saçma düşüncelerime gülesim geldi.
O esnada Naser de tepsinin öteki tarafına geçip oturmuştu bile.Belki neye güldüğümü de merak etti de sormadı neye gülüyorsun diye.Belki de gerçekten merak da etmemiştir.
Beraber davrandık kahve fincanlara.Beraber içtik sanki sıcacık,içten bir hayali yudumlar gibi .
"Eline sağlık."dedi.
"Afiyet olsun."dedim.
Gecenin karanlığını önümüze alıp oturmuş gibiydik.Yan yana,can cana.Geriden kalan güzide canlardan.Diğer herkesi büyük bir hezimete uğratmış bu yerde ölçek ölçek,ilmek ilmek bir kırık hava çalıyordu şimdilerde.Gizliden çalındı kulaklarıma sessizliğin sesi.Rüzgarları okşadı tenimi.Bilindik bir koku sardı etrafımı.Beyhude bir mutluluk sarhoşuydum bugün.Ben sevdiğim adamın yanında beni yakar yıkar sandığım kırık havayı tolere etmiştim.Vay be dedim korkularımı karanlığa karanlığa yedirdim sanki,tükettim oracıkta.Naser'in varlığının verdiği güçten mi bilinmez bir kağıdın ucundan tutuşturup da yaktım sanki.
Gecenin karanlığına yine bir şeyler fısıldıyordu bülbül sesleri.
Dinledim,dinlendim sanki.
Susarak özledikkerimin hasretini de susarak dindirebileceğimi o gece öğrendim ben.Annemin deve tabanı gibi evlatlarını koyduğu yerde dursunlar istemesi gibi Naser'i ben de öyle taşımak istedim yanımda.Daima.Portetif bir Naser,her koşulda yanı başımda.Koskoca adamı katlanabilir açılabilir de yapsaydım da tam olsaydı.Bu deli zırvası düşüncelerim dudaklarıma küçük bir tebessüm olarak sirayet etti.
"Şu elektrik direği de yetmiyor tek başına.Bir tane de bu tarafa gerek.Garaj tarafına."aklındakileri sesli düşünüyor gibiydi hali.
"Hallolur.Bu kadar olmuş ya.Geri kalanlar ufak tefek şeyler.Ne güzel düşünmüşsün her şeyi.Eskisinin aynısı ama yepyeni.Her bir ayrıntısı hem de!"
Ondan tarafa bakarak tükettiğim sözlere baş sallamakla yetindi.Bir yudum daha aldı kahvesinden. Bacaklarını uzatıp cebindeki sigara paketini çıkardı.Bir dal sigarayı dudaklarının arasına sıkıştırdıktan sonra bana da uzattı paketi yanlışından tez dönmüşçesine "Pardon.Sen bıraktım demiştin.Unutmuşum."dedi.
Erkenden döndüğü hatasına ithafen paketi hemencecik kapatıp tepsinin üstüne bırakıverdi.
Yaktı sigarasını karanlığa doğru.Hayatımızın tutuşturulmuş yanları kadar içli bir nefes alıverdi.Hiç bakmadı benden tarafı,hem de hiç.Yaktığı sigaranın ucunda o yangını gördüm ben.B u evde sessiz hayaletler bırakan,Samira teyze,Tarık amca ve Yasmina'nın canını alan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMBAK
General FictionSon gidişimden farksız dönüşümde de etraf sessiz ve karanlıktı.İçimde yine bir hasret türküsü...Dokunsam ağlar,hem de hıçkıra hıçkıra..Soluğumda bir ses,bir nefes;etrafta tanıdık bir sima.Aradım.Bulamadım.Ensemde bir korku.Neyin nesi bilmem.Hikayemi...