Haziran,2000
Bir türlü anımsayamadığım o kadın avuçlarımın arasına bir dert yükü bırakıp da gitti.Ardından uzunca bir süre baktım o kadının.Zihnimin karanlık kalmış her bir dehlizine ışık tuttum onu hatırlamak için.Bulamadım.Mühim şey miydi?Sanmam.Sebepleri ve sonuçları değiştirir miydim?Mümkünatı yoktu.Yana döne bir kor düşmüştü tam da göğüs kafesimin üstüne.Oysa kadının sözleri zalimce edilmiş sözler değildi,çıkıp gelişi kasti yapılmış bir hareket de değilse ne demeye böyle yaralanmıştım..Nutkum tutuldu.İçim titredi.Arkasından öylece bakakaldığım kadın gittikten sonra masama döndüğümde buldu yine sözü daha öncesinde edilmemiş yarama.
Kaç dakika öylece bakakaldım o fotoğraf karesine hiç bilemedim.Türlü senaryolar yazdı aklım,türlü yakıştırmalar yaptı,türlü alaşağı oluşlara çıktı her ihtimalin sonu.Beni bir fotoğraf karesi bin parçaya böldü o gün.Devasını yıllar yılı bulamayan kalbim alev aldı.Yandı her yanım.Pare pare.Ama ne büyük bir yanış!Ezelden ebede;Saç diplerimden,tırnak uçlarıma kadar...Birbirimize verilmiş sözlerin hepsinin sonunu ben getirmemişim gibi yıkıldım.Ellerim titredi.Sıradan bir birliktelik değildi demek ki dedim içten içe.İyi gün dostluğu bile yapamamış benim aksime en zor günlerinde acılarını paylaşmış bir dostluğu taçlandırmışlardı demek ki.Başım döndü.Kendi tutmadığım sözlerin gölgesinde el ele vermiş iki insanın fotoğrafına kahrederek baktım.Mahvoldum.Hiç hakkım yokken kırıldım.Kaç parçaya ayrıldı ruhum yine.Sayamadım...
Titreyen parmaklarımın arasında okudum fotoğrafın arkasında yazan tarihi.Ekim,1993...
Bir telaşa kapılmıştım.Ufalandı sanki ellerimin arasında.Bir fotoğraf karesinden çok başka manalara büründü.İki insanın gözleri yaraladı beni.
Ne zamandır erteliyordum ben böylesine acıların yasını.Kendilerini gösteriyorlar belli belirsiz;bugünse büyük yankılar uyandırıyorlar gönül duvarlarımda.Çarpa çarpa yankıları sağır ediyor kulaklarımı.Bilindik yalanlar söyleme tenezzülünde bulunsam da kimsecikler inanmıyor artık içerimde.Öylece oturuyorum dakikalarca.Bir fotoğrafın üzerinden esirgiyorum gözyaşlarımı.Ağlamamak için dudaklarımı ısırıyorum.Fazlası gelmiyor elimden.Avuçlarımı yakıyor acısı.Bunca ateşe,baruta,kurşuna talim olmuş da ölmemiş ümidim bu kez düşüyor yerlere.Bin parçaya bölünüyor.Yekten canıma kast ediyor.
Hana'nın odaya girmesi ile o fotoğrafı kendi not defterimin arasına sakladım.Ters giden bir şeylerin farkındalığında sordu.Söylemedim hiçbir şey.Söyleyemedim.Sevdiğim insanın benden sonrasını dinlemek ağır geldi bana diyemedim.Diyemedim hiçbir şey bıraktığım yerde kalma-mış;bir dahası olmayacak şeyler için ağladım.
Bir güz ağacının dallarında sarardı olanca yaprağım...
Akşam Sonya'nın geçmişte pazar yerinde yaralanınca da bana tahsis ettiği o odada uyumak için haddinden çok çabaladım ama başaramadım.Ağlamadım bir daha.Ama gülmedim de zerresi gelmedi içimden.Bütün umutlarımın arsızlığına öfkelendim.Yüzleşemediğim bir karanlığın kuytusunda boğdu beni her bir yalnızlığım.Naser ile bir kez daha karşılaşmak istedi bir yanım;bir yanım o fotoğrafın hayaletiyle dar boğaz etti beni.Arasına koyduğum o fotoğraftan ötürü defterimden korktum ben.Geçmişimi düşündüm.En çok da hatalarımı.Hatalarımı bilirken hiçbir şey olmamış gibi yapmalarımı düşündüm.Başka ihitmalleri kovalayıp durdum sabaha kadar.Her bir ihtimalin sonu bugünümle kahretti beni.Sığamadım o dört duvarın arasına.Taşamadım da.Güneş zor doğdu yattığım odanın penceresine.
Sabah olduğunda bir nebze olsun feraha kavuştu ruhum.Her sabah olduğu gibi Nimo ile konuştuk telefonda.Yumurtasının beyazını da yediğini,ödevlerini her zaman tastamam yaptığını söylerken içim ısındı sayesinde.Dünyaya gelirken haberim bile olmayan bu kız çocuğu bu hayattaki meşalemdi benim,ışığımdı,güneşimdi.Okulların kapanacağı 16 Haziran gününe şafak sayıyordu benim küçük Nimo'm.Ancak o zaman yanıma gelebileceğini bildiğinden zamanın çabucak geçemsi için beraber dualar ediyorduk. Hiç çekmediği bir acının kitabını yazamazdı insan;hiç çıkmadığı bir yolda var olamazdı.Ben tüm bu bölünmüşlüğümle Nimeta hariç yetemedim hiçbir derdin devasına.
Nimeta'nın en beğendiği yeşil gömleğimi giydim üstüme.Yakalarına yan yana iki küçük papatya işlenmiş.Nimeta papatyaları çok severdi.Tam da bu mevsimde bahçede boy gösteren papatyalardan taç yapardım ona.Geçen yıl ona da öğretmiştim bu yıl kendi yapardı tacını.Bensiz.Bensizken boynunun bükük kalıyor olma ihtimalinden ölesiye korktum,içim acıdı.Keşke yanımda olsaydı istemediği kadar papatya bulurdum ona diye yineleyip durdum kendi kendime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMBAK
General FictionSon gidişimden farksız dönüşümde de etraf sessiz ve karanlıktı.İçimde yine bir hasret türküsü...Dokunsam ağlar,hem de hıçkıra hıçkıra..Soluğumda bir ses,bir nefes;etrafta tanıdık bir sima.Aradım.Bulamadım.Ensemde bir korku.Neyin nesi bilmem.Hikayemi...