Haziran,2000
Bu ani isteğim Halid'in cephesinde hayli olumlu karşılandı.Eşi de çocuklar da çok sevinecekti.Hatta eşi de tanıyormuş beni,televizyondan tabi.Benimle tanışmaktan,beni ağırlamaktan çok mutlu olacaklarını dile getirip durdu.Ben onun bu sevinçli sözlerinin karşılığında gülümsemekle yetindim.Çünkü ağlayamazken insan gülmeleri de yarım yavan kalıyordu.
Davut amcadan izin istedim birkaç günlüğüne.Zaten haftaya yoğun bir tempoda başlayacak çekimler öncesinde bana da soluk almak için iyi bir fırsat olacağını söylemişti.Sonya'ya gideceğimi televizyon binasından çıkarken söyledim.Şaşırdı.Gittiğim yer konusunda çekimser kaldı gözleri ve sözleri.Ardından ben de yedeği olan ev anahtarlarıyla Sonya'nın evine gidip birkaç eşyamı yanıma alarak bir sırt çantası hazırladım kendime.Yerleşik bir hayata geçmemiş bir şahsın otağını toplaması güç olmuyordu.Çok kısa bir sürede hazır ve nazır Halid'in türbe yeşili pick up tarzındaki arabasıyla düştük yola.Oturduğum sağ tarafta geçtiğimiz yolların aşina olduğum ve olmadığım kısımların derdine düşmüşken Halid sevinç olmuş haliyle mütemadiyen konuşup durdu.Söylediklerinin çoğunu dinleyemediğimden cevaplarım kaçamak oldu.Zamanında gitmek için dağları aştığım Srebrenitsa'ya böylesi bir anda kolayca yola düşüp gidebilme ihtimali ruhuma uzak geldi.Sarsıldım.Tanıdık tüm virajlarda savruldu ruhumun en eprimiş yanları.Toplayamadım.Ben böyleyken duyduklarımın esaretinde koptu içimdeki fırtınalar.Naser'e o an duyduğum özlem,yüreğimi ortadan ikiye çatlatacak sandım.Sandım ki hiçbir surette bu hasreti bitirip tüketemem.Onun acılarının başladığı yerde sonlandı her bir fikrim zikrim.
Naser abim bir ağaca sarılıp da ağladı.
Kulağımda hep aynı ses!
Kalp çarpıntılarım bir türlü düzen almadı.İçimdeki sıkıntı hiç noksanlaşmadı.Ağlayamadım bu halime.İçimde kaynayan volkanların ötesinde sanki göz pınarlarıma ket vurulmuştu.Şaşırdım.Bir damla yaş akmadı gözümden.Göğsüme bilmem kaçıncı düğümü atarken tükeniyordu gittiğim yollar.Zamanında kaçtığım yollara dönüyordum.O yolda kimleri kimleri kaybetmiştim ben?Şimdi böyle apar topar dönmek?Ne umuyordum?Neyi bulacaktım?Naser'e yıllar sonra ne söylecektim?Nasıl teselli edecektim?
Nasıl teselli bulacaktım ben?
Ruhumun hafifletmenin bir yolu yöntemi var mıydı?
Yaklaşırken paniklemelerim arttı.
Eskiden tatillerde ma aile geçtiğimiz yollardan şimdi böylesine başına gidiyor olmam başımı döndürdü. Hala defterimin arasındaydı o fotoğraf.Naser ve Emina'nın o fotoğrafı.Kimin hatırasına sadık kalmalıydım şimdi ben?
Yaklaştıkça korkularım arttı.
Naser'in benden artık çokça uzak olan gözlerine bakıp ne söylemeliydim?Hangi kelime yakışık alırdı dayanılması zor meselelere.Hem de onun mütemadiyen yanında durmuş bir kadının varlığından resmi olarak haberim varken.Bize ait ne varsa eski raflarda üstü tozlanmışken hala defterimin arasındaydı ikisinin o fotoğrafı.Geç kalmışlıklarım düşündükçe büyüdü bu yolculuk esnasında.Ben bile beni zor affedebilir hala düşmüşken nasıl çıkacaktım o insanın karşısına.
Hangi yüzle?
Demez miydi bana bunca vakittir aklın neredeydi?Hep ben ben diye sayıklayıp dururken bugün ne oldu,ne değişti?İşte bu sarpa saran düşüncelerim beni köşeye sıkıştırdı.
Son gördüğümden farklı o şehre Halid'in yanında tekrar varmışken tuttum nefesimi.O onulmaz Temmuz sabahında etrafta koşan insan sürüsünden çokça uzak sokakları tenhaydı artık.Bir market açılmıştı Birleşmiş Milletler'in yazı işlerinin yerine.Mavi beyaz olan duvarları onarılıp boyanmıştı.Kırmızı zeminine yazılmış bir beyaz yazıyla tabela asmışlardı.Camekanında rengarenk süslü şekerler vardı.Halid'in çocuklarına almak geçti içimden ama hızla devam eden yolculukta büyülenmiş gibi etrafıma bakarken konuşmak için geç kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMBAK
General FictionSon gidişimden farksız dönüşümde de etraf sessiz ve karanlıktı.İçimde yine bir hasret türküsü...Dokunsam ağlar,hem de hıçkıra hıçkıra..Soluğumda bir ses,bir nefes;etrafta tanıdık bir sima.Aradım.Bulamadım.Ensemde bir korku.Neyin nesi bilmem.Hikayemi...