16

136 21 7
                                    


10 Şubat,1994

   Annemlerin Türkiye'ye gitmelerinin üzerinden on gün sonra,5 Şubat günü Markale Pazarı'nda bir patlama oldu.

    Sırp Cumhuriyet Ordusu katliamlarına bir yenisini daha ekledi.

O Pazar yeri 68 hayata mezar oldu.

144 kişi yaralandı.Ben de o yüz kırk dört kişiden birisiydim sadece.Tek niyeti savaş günlerinde karınlarını biraz olsun doyurmak niyetinde olan yüzlerce kişiyle kanlarımız birbirine karıştı.Korkunç bir anın elemine itmişti bizleri o gün havan topları.Cebren ve hileyle.Savaştaki gözle görülür elle tutulur ilk yaralarımı o gün almıştım ben.Patlamanın etkisiyle savrulduğum yerde patlayan camların üstüne düştüğümden karnımın sağ tarafında ve bacağımdan aldığım yaralardan ötürü haddinden fazla kan kaybetmiştim .Çarpmanın etkisiyle başımdaki kudretli ağrı ve durumun vehametinden ötürü dedim ki kendi kendime hah işte şimdi doldu vaktin;çekirge bir sıçrar iki sıçrar.Başucumda acı çığlıklar ve ağlamalar eşliğinde can veren insan sesleriyle çabucak ikna oldum  öleceğime.Sadece dedim peş peşe düşen havan toplarından biri bana isabet edecek birden mi öleceğim yoksa kendi kanımda boğulaak yavaş yavaş mı öleceğim?İç hesaplaşmalarım oldu o gün orada.Ölümlerin hızını tartıştım ve sonunda hızlı ölümün daha insani olduğu kanaatine vardım.Ertesi gün Sebrenitsa'ya gidecek olamayacağım geldi aklıma.Ölürken bile daha sıcak bir savaş hattına gidemeyecek olmayı düşünüp kahroluyorsam elbetteki sebebimden ötürüydü.Bir pazar yerinde ölecektim ben.Bir türlü tutup uzanamadığın elin çok ötesinde yandı canım.

Ölmek istemiyodum.

Hasretle ölmemeliydi insan.

Korkuyordum.

Ağladım.

    Savrulan sebze ve meyvelerin arasında,pazar filelerinin,kan göllerinin içine düşmüş ekmek parçalaının arasında ağladım.Kıvrandım,çaresizlikle.Sırpların bir pazar yerinde kanımıza ekmek banmak istemelerinin vahşiliğinde yitirdim tüm her şeye olan inancımı.Bu savaş bitmeyecek dedim.Hep baki kalacak.Havan topunun düştüğü yerden yükselen yanmış insan eti  ve kan kokusu zihnimi bulandırdı.Her soluk alışverişimde beni daha büyük korkulara itip durdu.Bir toz bulutu indi kalktı patlamanın sonrasında hepsi kirpiklerimin arasında birikti.Ölümün soğukluğu sıcak bir vaşette tuttu ensemden hiç bırakmadı beni.Oysa annem beni savaştan çok ötelere götürmek istemişti.Sonumun böyle olacağını öngörmüş gibi.O gün beni itip kakmanın bir faydasının olmadığını görünce büyük bir küslük tutmuştu evin içinde.Beni yola getireceğini sanmıştı belki de kim bilir...Vazgeçtiğini söylemişti.Ben kalıyorsam onlar da kalacaktı.Yaptığı blöfleri babaannemin geçirdiği kalp krizi alt etmişti.Nimeta halamın o günkü anlattığı ağır mevzuları ifadesiz bir ifadeyle dinleyen babannem birkaç gün sonrasında kalp krizi geçirdi ve Saraybosna bu gibi sağlık problemlere hizmet verecek durumda değildi.El mecbur apar topar Türkiye'ye zorlu bir uğraşla gittiler.İşte benim de bu pazara yolumu düşüren de buydu.Artık yapayalnızdım.Hayatta kalma mücadelesinin ortasında bir başımayken anne sözünü dinlemediğimden bana müstehakmış gibi havan saldırısı düzenledi Sırp komutan Stanislav Galić.

Ertesi gün de televizyonlara çıkıp yalanladı.
Dünyanın dikkatini çekmek için Müslümanların böyle bir oyun tezgahladığını söyledi.Hata Sırp Cumhurbaşkanı Radovan Karadziç biraz daha ileri giderek "Bu katliam, Müslüman liderliğinin soğukkanlı bir cinayetidir" dedi.
Böyle kepaze insanların yatacak yeri yoktu.Hiçbir dünyada!

    Ben sandığım gibi ölen 69. Kişi olmadım.İlk müdahalemi pazar yerinin karşısındaki boş dükkana o an  kurulan seyyar hastanede yaptı sağlık görevlileri.Çok kalabalıktı. şanslı olan az bir grup sedyelerde tedavi görürken benim gibi şansız olanlar ise yerlerde sırasını bekliyordu.Mahşer günü gibi olan o yerde sağlık görevlileri herkese yetişemiyorlardı.Uykum geliyordu.Zihnim bölünüyordu.Parça parça,oradan buradan şeyler düşüyordu hatrıma.Çok kan kaybettiğimi söylüyorlardı başımdakiler ondandı bu uykuya meyilim.Acı çeken inların haykırışlaı da olmasa hiçbir güç uyanık tutamazdı beni.Terliyordum.Soğuk soğuk.Üşüyordum.Titremeye başladım en nihayetin.deTitremekten kasılıyordum.Kasılmamamı söylüyodu başımdaki hemşire.Böyle daha çok kaybedeceğimin ikrarını veriyordu.Elimde değildi.

ZAMBAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin