14

148 25 17
                                    


İstanbul,2000


Gözlerimi zoraki açtığımda da başımda özellikle de sol şakağımda müthiş bir ağrı hissettim.Kendi odamda,yatağımdaydım.İkindi güneşinin son ışıkları tül perdeyi aşıp geçiyor,odayı turuncuya boyuyordu.

En son ne olmuştu?

Şakağıma elimi götürünce bir bandaj olduğunu anladım.

Aklımı başıma toplamam kısa sürünce kaldırıp attım üzerimdeki örtüyü.Her hareketimde bir telaş.

Naser?

Saatler evvelindeki kalp çarpıntım yine alıkoydu beni.Ne kadar zorlasam da yavaştı hareketlerim.Yatakta doğrulmam ve ayağa kalkmam uzun uğraşlarıma mal olmuştu.Panik her bir zerremi kaplamıştı.Ben mezarlıkta başımı çarpıp bayılmış olmalıydım,peki ben bayılınca Naser'in öfkesini kim zapt etmişti?Onu kim alıkoymuştu?Ben bayılınca ne olmuştu?Nasıl bir felaketle sonuçlanıvermişti...

Bir an evvel yalnız yattığım odanın kapısına ulaşmak,oradan fırlamak istiyordum.Naser'i bulmak istiyordum!

Tüm bu düşüncelerimi beynimi zonklatırcasına beni zorlarken daha ilk adımlarımda gözüm karardı,sonbahardaki kurumuş yapraklar gibi cılızca titredi bacaklarım.Böylce daha şimdiden istikrarım kaybettim.Ellerim tutunacak bir dal,emin bir dulda ararken komidinin üzerindeki sürahiyi deviriverdim.Bu gürültüye ilk duyan Fatoş ablam olmalıydı.Kpı açıldı aniden.Titriyordum.Hala korkuyordum.Tüm sebeplerden ve sonuçlarından.Tüm anlaşılmazlığımdan,onun karşısında safiden karmakarışık kalışımdan...Oysa Naser bunların hiçbirini hak etmiyordu.

Ya da ben onu hak etmiyordum...

"Neyla!Uyandın mı canım?"derken birkaç adımda yanıma gelip kolumdan tuttu Fatoş ablam.

"Kalkmaya çalışma.Doktor Nazım Bey bir müddet yatarak dinlenmeni söyledi."diye de beni telkin etti.Ama dayımın arkadaşı,Doktor Nazım Bey'in yakın gözlüklerinin üzerinden,ciddi bir ifadeyle sarf ettiği hiç bir söz zerre umurumda değildi.Ama karşı koyacak gücüm de yoktu o yüzden gerisin geri oturuverdim yatağa.

"Naser!"dedim ağlamaklı bir sesle.Tüm sorular kardı karıştırdı beni.Ne söylesem,nasıl anlatsam derdimi onu bile bilemedim.Duyacaklarımdan korkuyordum.Naser'in böyle saçmasapan karşılaşmanın eteğinde düştüğü dehşeti ve öfkeyi düşünüyordum.Canım acıyordu.

"Başın kanlar içindeydi.Naser Seni telaş içinde kucağında getirdi.Merdivenlerden düşmüşsün öyle söyledi.Saatlerdir de başında uyanmanı bekliyordu.Uyanınca görmedin mi onu?"

"Hayır görmedim.Kaç saattir uyuyorum böyle?"

"Üç dört saat olmuştur."dedi Fatoş ablam.Endişeli halimi yatıştırmak istercesine sırtımı sıvazladı.

"Hadi biraz daha dinlen burada.Ben sana yemek getireyim.Olur mu?"

"Olmaz."dedim. "Naser'i görmem lazım."

Fatoş ablam aramızdaki alakadan haberdar anlayışla gülümsedi "Tamam,ben onu çağırırım." diye de ekledi.Beni yatağımın üzerinde bırakarak odadan çıktı.

Gözlerim duvardaki saati aradı.Naser'in gidişine kaç saat kaldığını hesapladım an be an.Nimeta halamın bana vasiyeti yankılandı zihnimde.Söyle ona demişti,o da bilsin.Günahı da sevabı da nasıl olsa benim demişti.Oysa öylesi kolay mıydı?Bu öylece anlatılacak mesele miydi sanki.Bugün o cani karşımıza çıkmasaydı ben bir daha çıkmaza girmeyecektim.Halamın noktaladığı ömrüyle beraber gayrimeşru olarak kalmış,çok kundaktayken ondan sökülüp alınmış;zamanla,büyüdüğü ellerden bir canavara dönüşmüş o adamın tüm varlığını unutacaktım.Unutmasam da unutmuş gibi yapacaktım.Bir daha adını anmayacak,hiçbir surette yüzünü görmek zorunda olmayacaktım.Şimdi bu neyin nesiydi?Peki şimdi ne yapmalıydım?

ZAMBAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin