|Biri var...|
Orta yaşlarındaki kadın tezgahın üzerindeki özenle hazırlanmış yemek tepsisine bakarak hizmetlinin mutfaktan çıkmasını bekledi. Önünde saygıyla eğilip gittiğinde etrafını kontrol etti ilk önce kimse var mı yok mu diye. Herhangi birini göremeyince cebinden küçük şişeyi çıkarttı. Mantar tıpayı çekip kamış yardımıyla bir iki damla ilacı salata dolu altın işlemeli tabağa damlattı. Şişeyi tekrar cebine koyup çıktı mutfaktan hiçbir şey olmamış gibi ve kızının odasına doğru ilerlemeye başladı.
Birkaç gün öncesinde biricik oğlu ile konuştuğunda bütün işleri ona yükeldiğini , artık kendisinin de bir şeyler yapması gerektiğini düşünmüştü. Süreci daha da hızlandıracak bir plan yapmış , oğlundan da onayı alınca bu planı yürürlüğe geçirmişti. İşe yarayacağını umuyordu. En azından oğluna bir yardımı dokunsun istiyordu."JiHyeon ben geldim aç kapıyı." Genç vita annesinin sesini duyunca aynanın karşısından kalkıp geniş yatağının çaprazında kalan kapıya yöneldi. Altın işlemeli kulpu indirip araladı ve annesini içeriye buyur etti.
"Hallettin mi anne?"
"Hallettim tabi. Maalesef işe yaramaz bir kızım olunca her şeyi ben yapmak zorunda kalıyorum."
"Anne ya!"
"Tamam kes! Şu pembe şalın sahibini bulabildin mi onu söyle."
"Daha değil. Komutan alfa Tae-Oh'u görevlendirdim. En kısa zamanda bulacağına inanıyorum. Koku alma duyusu oldukça gelişmiş biri."
"Neyse ne , bulsun hemen. O omegayı ne yapıp edip ortadan kaldırmalıyız."
•••
Jimin pazardan aldığı beyaz minik patikleri süslü bir kutuya koyup hediye paketine sardı güzelce. Kırmızı kurdelayı da özenle pakete bağladı.
Çok heyecanlıydı çünkü birazdan Taehyung ile birlikte meşhur aşçı Jin'in yanına gideceklerdi tanışmak için. Yeni doğmuş bebeğine ise bir çift patik almıştı , beğeneceğini umuyordu."Hazır mısın Jimin-ah?"
"Hazırım Taehyungie." Arkadaşı ile birlikte odasından çıkıp büyük merdivenlere yöneldiler. Üçüncü kata çıktılar ve sağ koridordaki olan odalardan birinin önüne geldiler. Taehyung kapıyı tıklatınca çok beklemeden Jin'in alfası -ve aynı zamanda kralın sağ kolu- Namjoon tarafından karşılandılar. Kapı önünde ufak selamlaşmadan sonra içeriye girdiler.
Büyükçe bir yatakta sırtını başlığa yaslayarak oturmuş çok güzel bir omega , kucağında ise minicik bir bebek vardı. Jimin bu görüntüyle eridiğini hissetti."Hoşgeldiniz.." Görünüşü ile doğru orantılı nazik ses tonu odaya yayılırken çekingen ifadesi ile hafif tebessüm etti Jimin. Yeni insanlarla iletişim kurarken elinde olmadan her zaman utangaç olurdu lakin tatlıydı da.
"Hoşbulduk Jin hyung. Nasılsın? İyi oldun mu? Küçük kız nasıl?"
"İkimiz de gayet iyiyiz Taehyung. Alışmaya çalışıyoruz sadece. Dediğin gibi o kadar küçük ki bazen dokunmaya korkuyorum."
"Alışırsın hyungiem merak etme. Gerçi ben de pek bilmem ama...alışılır yani...herhalde..." Taehyung'un şapşikliği herkesi güldürürken ortamın samimiyeti daha da artmıştı. Jimin şimdi biraz daha rahattı.
"Geçin oturun lütfen." Dedi Namjoon kalın sesiyle. Gitmesi gerektiğini de ekleyip eşi ve yavrusuyla vedalaştı. Odadan çıktığında alfalara özgü olan güçlü aura azalmıştı lakin tamamen yok olmamıştı. Küçük kız da alfa olmalıydı.
Daha sonrasında ise Jimin ve Jin kısaca tanışmış , koyu bir sohbete dalmışlardı Taehyung bebekle ilgilenirken. Yarım saat ardından gitmek için ayaklanmışlar , Jin ne kadar ısrar etse bile daha fazla durmamışlardı. Neticede bebek yeni doğmuştu , çok yorulmamalıydılar."Tanıştığıma çok memnun oldum hyungniem."
"Ben de memnun oldum Jiminnie. Lütfen tekrar gel." Jin ile tekrar görüşmek için sözleşerek ayrıldılar oradan. Geldikleri koridorları geri dönerken Jungkook ile karşılaştılar. Taehyung Jimin'i öpüp 'daha sonra yanına gelirim' diyerek eşini koluna takıp çekiştirdi bilmediği bir tarafa doğru. Küçük olan tatlı bir kıkırtı saldı etrafına ve sıcacık yatağına girip biraz uyumak için merdivenlerden inmeye başladı.
Odasına girdiğinde hemen pijamalarını giyip ay ışığı eşliğinde uyumak istediği için perdeleri açmıştı. Lakin gözüne ilişen sadece ay ışığı değildi.Balkonunda çeşit çeşit çiçek vardı kendi elleriyle dikilip can bulmayı bekleyen...
•••
Delta elinde büyükçe yemek tepsisini masaya koyan ve içindeki tabakları önüne dizmeye başlayan Jisoo'yu izledi bir süre. Genç kız işini bitirdiğinde ayağı kalkıp saygıyla eğildi ve konuşmaya başlayan krala dikkat kesildi.
"Geldi mi yanına?"
"Geldi efendim."
"Ne yaptı?"
"Beni başka bir işe yönlendirip mutfaktan çıkmamı sağladı , sanırım yaptığını ya da yapacağını görmemi istemedi. Beni fark edemeyeceği bir yere geçip gözlemlemeye başladım onu. Etrafına bir göz attı önce , ardından da cebinden şişe çıkarttı. Mavi renkte bir kamışı şişenin içine soktu ve salataya dört-beş damla ne olduğunu bilmediğim sıvıdan damlattı. Salatayı da güzelce karıştırıp çıktı gitti mutfaktan."
"Anladım Jisoo. Şimdi şu salatayı çöpe dök diğer yemekleri de sokak hayvanlarına saklarsın. Ayrıca bu olanlardan kimseye bahsetmiyorsun , anlaştık mı?"
"Emredersiniz kralım."
"Güzel , çıkabilirsin."
Kız hemen yemekleri geri tepsiye dizip tekrar saygıyla eğildi ve geldiği gibi gitti.
Yoongi sıkıntıyla nefes verip neredeyse bütün şehri gören bir manzaraya sahip balkonuna çıktı. Ellerini demir süs işlemeli korumalıklara dayayıp düşünmeye başladı.
Öldürmeye çalışıyorlardı onu. Şimdiye kadar ölümden hiç korkmamıştı. Gittiği ilk savaşta yaralanmıştı , ölmekten korkmadı. Suikast girişimlerinde bulunmuşlardı , yine korkmadı. Bu sefer de zehirlemeye çalışmışlardı lakin korkmuştu. Çünkü şimdi biri vardı. O biri canından bir parçaydı. Üzülürse üzülür , acırsa acır hatta ölürse ölürdü. Bu yüzden dikkatli olmalıydı. Hatta şu an ki dertli ve düşünceli halinden bile derhal arınmalıydı. Miniğinin rahat bir uyku çekmesini istiyordu.|13.06.21|
•Papatyalar'a•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•Papatya•
Fanfiction"Soru sorma Jimin , sadece bekleyemez misin?" "Beklerim. Neden beklerim bilmiyorum ama beklerim. " |21.05.21 |08.02.22