BÖLÜM 1

1.6K 79 24
                                    

Mehmet Akif Lisesinde ders zili olarak kullanılan o bilindik pop şarkısının dörtnala koridorlarda, bahçede dolaşmasının üzerinden on dakika geride kalmıştı. Şimdi okulun bahçesi ve koridorlarındaki sessizliği sadece gür sesli öğretmenlerin sınıftan taşan bilgi yüklü sesleri bozuyordu.

Bu sessizliğin içinde, lisenin kazan dairesinde iki sene önce dünyaya gelen ve annesi sarı kedinin, karlı bir günde Müdür Hüsnü Hocanın kırmızı renkli arabası altında ezildip öldüğü günden bu yana okulu yurt edinen tekir kedi, 10 Fen A sınıfı öğrencisi Ayşegül'ün tenefüs arasında bayrak direğinin altına, çözülmüş bir bulmaca eki üzerine bıraktığı bir avuç kuru mamayı kıtır kıtır yerken, on metre kadar arkasında durmuş, okul binasına bakan Elif'in farkında değildi.

Mehmet Akif Lisesi beyaz boyalı dış cephesi, yenilenen pencereleri, girişin üstündeki siyah tabelada parlak sarı renkle yazılı ismiyle güzel görünmesine rağmen Elif'i kandıramazdı. Bu lisesinin nasıl bela bir okul olduğunu çok iyi biliyordu ve bu liseden nefret ediyordu.

Nefret ettiği bu liseye naklini aldırmak için gelmişti. Bugün sabah İstanbul Esentepe otogarında inmiş ve Mehmet Akif Lisesinden dört sokak ilerideki Ergün Otele valizini bıraktıktan sonra hemen okula gelmişti. Çocukluğunun geçtiği, birçok arkadaşı ve anılarıyla dolu Bursa'dan İstanbul'a gelmek zor bir karardı ama bir insanın babası cinayete kurban gider ve beş ay sonra bu acıya dayanamayan annede kendini asarsa artık anıların bir kıymeti kalmıyordu.

Elif bayrak direğine doğru yürümeye başlayınca, ayak seslerini duyan tekir kedi kafasını kuru mamadan kaldırdı ve arkasına baktı. Vücudundaki kasları gerilmişti. Kendisine mama veren ve seven Ayşegül ile kafasını sırtını okşayan diğer iyi insanları hatırladığı gibi kızıl saçlı çocuğu Furkan'ı da hatırlıyordu. Geçen gün kendisini sevmek ister gibi yaklaşıp bir ayağını gövdesinin altına soktuğu gibi onu bir top gibi havaya fırlatmıştı. Dört ayağı üzerine düşmüştü ama sol ön patisinin iki tırnağının da kırıldığını unutmamıştı.

Elif yaklaşırken hızını artırınca tekir kedi kuru mamadan birkaç adım uzaklaştı ama duyduğu pisipisi sesini genellikle bu tonda söyleyen insanların kendisini sevip, yemek verdiğini bildiği için kaçmaktan vazgeçti. Bulmaca ekinin üstündeki kuru mamanın aksine tavuk eti, balık falan umudu ile ona doğru yaklaştı. Elif çömeldi ve tekir kediyi sevmeye başladı. Yere yuvarlanan tekir kedinin karnını okşayan Elif'in gözleri daldı ve hafızasında bir anı can buldu.

Siyah saçlı siyah gözlü, pamuk gibi beyaz tenli beş yaşlarında bir kız çocuğu yani kendisi kırmızı, pembe güllerin arasında duruyordu ve minik kolları arasındaki minik bir tekir kediyi sıkıca kucaklamıştı. Bir an arkasından vuran güneşin yakıcı hissi yerini hafif bir serinliğe bıraktı ve önündeki güllerin üzerine koyu bir gölge düştü. Arkasına bakmadan önce omzuna bir el dokunmuştu:

"Elif kızım napıyorsun öyle?" Arkasına döndü ve babası Ekrem Beyi görünce gülümsedi:

"Çiçeklerin arasında buldum baba, benim olabilir mi? Onu çok sevdim." Dedi ve kediye biraz daha sıkı sarılarak kedinin minik kafasını boynuna gömdü ve bir bebek gibi onu salladı. Önünde çömelen Ekrem Bey ellerinin ikisini de kızının omzu üzerine koydu:

"Güzel kızım ama o yavruyu bu şekilde seversen canı yanar." Gözleri iri iri açılan minik Elif:

"Canımı yanar?" Kızının saçlarını şefkatle okşayordu Ekrem Bey:

"Evet benim güzel kızım canı yanar." Elif'in suratı üzgün bir ifadeye büründü:

"Ama ben onu sevmek istemiştim baba canını yakmak istememiştim." Gülümseyen Ekrem Bey:

ŞEHRİN ÇOCUKLARI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin