BÖLÜM 14

324 12 3
                                    

Otel Erdal'dan bir an önce ayrılmak isteyen valizini karıştırmak istemediği için üzerine okul üniformasını geçirip çıkmıştı. Ela gözleri görmenin kısa şaşkınlığının ardından sağ eli hızla okul ceketinin sag cebine girdi. O cepte duran, bugün okul çıkışında aldığı fildişi saplı yeni bıçağı sıkıca kavramıştı. Sol eli ise hala emniyet kemerinin demir tokasını tutmaya devam ediyordu.

Altında mavi renkli bir kont pantolon, sırtında gözleri ile uyumlu yeşil bir kazak giyinmiş; bir eli bacağının üstünde diğer eli vites kolunu tutmuş halde babasının katili, Ali denilen o çocuk karşısında durmuş lanet ela gözleri ile bakıyordu.

Fildişi saplı bıçağı hızla göğsüne saplamak için bundan daha uygun bir an olamazdı. Böyle bir şey beklemediği için Ali denilen lanet çocuk savunmasız olacaktı.

Bu defa şaşkınlığı üzerinden atacak ve fırsatı kaçırmayacaktı. Sağ elinin baş parmağı fildişi saplı bıçağın üzerindeki mercimek büyüklüğündeki tuşa dokundu ve bıçak yuvasından çıkarak cebin iç astarını yırttı.

ŞİMDİ dedi iç sesi ve sağ kolu hareket etti ama eli cebinden çıkamadan durdu. Çocuk gülümsemişti ve gülümsediği zaman hiçte bir katile benzemiyordu:

"Merhaba sen bizim sınıfa gelen yeni kızsın. Bende Ali." Dedi ve elini uzattı. Elif kendisine uzatılan ele baktı. Kısa kesilmiş tırnaklar, beyaz bir ten, uzun parmaklar. Ceketinin cebindeki sağ eli bıçağı tuttuğu için kemer tokasını tutan sol elini kendisine uzanan ele doğru uzattı ama yanlış elini uzatmıştı. Gülümseyen Ali de sağ elini indirdi ve sol eliyle Elif'in sol elini sıktı:

"Yanılmıyorsam ismin Elif olmalıydı."

"Do do doğru bildin."

"Nereye gidiyoruz?" Eli hala emniyet kemerinin demir tokasını tutan Elif:

"O o otele."

"Güzel. Peki bu otelin bir ismi var mı?"

"Nasıl?... Ah. Tabi ki pardon." Bıçağı elinden bıraktı ve okul ceketinin iç cebinden cep telefonunu çıkartıp otelin adresini gösterdi. Kafasını onaylar şekilde sallayan Ali:

"İleride polis uygulama noktası var. Emniyet kemerini takmazsan hem taksiye hemde yolcuya ceza kesiyorlar."

"Tabiki." Diyen Elif emniyet kemerini demir ucundan çekip vitesin yanındaki yuvasına takarken, trafiği kontrol eden Ali aracı hareket ettirdi.

***

Aracın içine sessizlik hâkimdi. Yaşadığı tesadüf Elif'in kafasını hakikaten bir acayip etmişti. Kafasını toparlamak için aracın içine göz gezdirdi. Ön konsolun üstünde beyaz dantel örtü seriliydi ve fazla kızsı görünüyordu. Muhtemelen ya annesi ya da sevgilisi falan örmüş olmalıydı. Vitesin üzerinden geçirilmiş iri taneli siyah bir tespih vardı ve dikiz aynasına asılı kırmızı kurdelenin üzerinde minik bir Kurân-ı Kerim sallanıyordu.

Aracın içine vuran kırmızı mavi ışıklar ile karşıya, yola baktı ve az ileride, yolun sağında duran polis otosunu gördü. Yolun ortasına, araçların farları vurdukça parıldayan 'YAVAŞLAYIN' yazılı bir tabela konulmuştu. Bu tabelanın yanından geçerken, üzerinde fosforlu gibi parlayan sarı renkli bir yağmurluk giyili polis memuru araçların içlerine dikkatle bakıyordu.

Duracakları anda polis memuru elini devam edin manasında salladı ve araç hızlandı. Vitesi üçe çıkartan Ali göz ucu ile Elif'e baktı:

"Sana söylediğim gibi emniyet kemerlerinin takılı olup olmadığına bakıyorlar."

"Hımm." Diyen Elif içinden 'Sanki ben anlamadım.' Diye söylendi.

Şimdi Elif'in içini yine bir öfke doldurmaya başlamıştı. İyi niyetli konuşmaları, gülümserken oldukça zararsız sevimli görünmesi hatta itiraf etmesi gerekirse yakışıklı bir çocuk olması onu kandıramayacaktı.

ŞEHRİN ÇOCUKLARI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin