BÖLÜM 52

331 7 5
                                    

Ensesine onlarca dikiş iğnesini batırıp çıkarıyorlarmış gibi bir acı hissediyor, sanki lunapartaki balerine binmiş gibi midesi bulanıyordu. Üstelik kasıklarında bir ıslaklık hissediyordu ama başındaki müthiş ağrının yanında ıslaklık hissi önemsiz bir ayrıntı olarak kalıyordu. Ensesine dokunan elektro şok cihazı bir anda tüm bedenini felce uğratmış ve mesanesi anında boşalmıştı ama hem çok dolu olmayan mesanesi hemde kullandığı pedi sayesinde altına işemesi hafif bir ıslaklık hissi dışında sorun olmayacaktı.

Elif göğsüne düşen çenesini kaldırmak istedi ama sadece inledi. 'Ah lanet olsun! Ne oldu bana böyle?' Diye düşündü. Ali'ye Ekrem Hocayı sen mi öldürdün! Diye sormuştu ama sonrasını hatırlamıyordu. 'Evet ben yaptım mı demişti? Yoksa Evet, güzel bir soru mu? Yada Evet, sonunda sorabildin mi?' Ama hatırlamıyordu. Çünkü tam o anda ensesine müthiş bir ağrı girmişti. 'Galiba sonra bayıldım. Şimdi herhalde hastane de olmalıyım. Haber bültenlerinde gördüğüm maganda kurşunu galiba sonunda benide buldu. Of boynum, kafam çatlayacak gibi ağrıyor.' Diye düşünüyordu.

Boynuna ne olduğunu anlamak için dokunmak istedi ama ellerini hareket ettiremedi. 'Ne olur ya?' Ellerini çekiştirince bileklerinden bağlı olduğunu anladı. 'Yoksa Ali suçunu itiraf ettikten sonra enseme vurup beni bayılttı mı?' Kasıklarındaki ıslaklığı hatırlayıp hissedince kalp atışları hızlandı. 'Bana tecavüz etmiş olmalı. Şimdi de işkence edip beni öldürecek. Acıya hiç dayanamam.' İçini kaplayan bu korkuyu daha önce hiç hissetmemişti. Ölümden korkmuyordu ama acı çekerek ölmekte istemiyordu. Başındaki ve boynundaki müthiş ağrıya aldırmadan kafasını, inleyerek yukarı kaldırdı.

İlk olarak korku kayboldu ve yerine şaşkınlık oturdu. Ali karşısındaki tahta sandalye de oturuyordu ve çenesi göğsüne düşmüş, elleri arkasından bağlanmıştı. Ali'nin ayaklarını gördüğü vakit hemen ayaklarını oynatmak istedi ama kendi ayakları da Ali'nin ayakları gibi tahta sandalyeye bağlıydı. 'Kaçırıldık ama neden? Benimle alakası olamaz. Mutlaka Ali'nin düşmanlarından biri olmalı.'

Başı hala dönüyordu ama nerede olduğunu anlamak için etrafına baktı. Tahtalar gördü. Boyasız, rengi koyulaşmış üst üste dizili tahtalar duvarları oluşturuyordu. Ali'nin on adım kadar ilerisinde, ortasındaki yerden tavana kadar düz bir çizgi halinde çıkan boşluktan iki kanatlı olduğunu düşündüğü kapı vardı. Bir yanda üst üste dizili araba lastikleri, bir yanda dar uzun bir tezgah ile üstündeki tamire yarayan pense, tornavida gibi araç gereçten tek araçlık garaj gibi bir yerde olduklarını tahmin etti:

"Of neler oluyor?" Diyen sesini duyunca ağzının bağlı olmadığını anladı. Aklına ilk gelen şeyde bağırmak oldu ama bağırmadı. 'Ağzımız bağlı olmadığına göre bağırmamızdan çekinmiyor olmalılar. Yani dağ başı gibi ıssız bir yerde olmalıyız. Yada birileri bizi burada bağladı ama kurtulmamız içinde ağzımızı açık bıraktılar.'

ŞEHRİN ÇOCUKLARI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin