BÖLÜM 4

429 22 0
                                    

İnci sokak 24 numarada, yeşil tahta kapılı eski müstakil evin salon penceresinden bahçeye taşan sarı ışık, salondaki Yıldırım, Halil İbrahim ve Zeynep'i aydınlatıyordu.

Halil İbrahim her zaman olduğu gibi elindeki kumanda ile eski mavi kanepenin üzerine uzanmış televizyon izliyordu. Yıldırım da diğer mavi kanepede, bacak bacak üstüne atmış halde kitap okuyor ve Halil İbrahim'e televizyonun sesini kısmasını sık sık hatırlatıyordu ama Halo inadına sesi her seferinde biraz daha açıyordu. Kulaklarında kulaklık takılı olan Zeynep'te bir köşede havayı döven yumrukları ile müzik dinleyerek idman yapıyordu.

Siyah kulplarından tuttuğu, kırmızı renkli yamuk tava ile Ali salona girdi ama kapı ağzında durdu:

"Beyler sofra neden hazır değil?" Gözleri televizyonda olan Halil İbrahim:

"Yıldırım'a söyledim abi ama kitabı elinden bırakmıyor ki." Yıldırım:

"Haklısın kardeşim sen çok önemli bir iş yapıyorsun. Şimdi seni bölmek olmazdı."

"Aynen abi." Yıldırım gözlerini devirdi ve Hamit DEMİRDİ'nin karısı Fatma DEMİRDİ'yi öldürmeden bir hafta önce satın aldığı çiçek desenli yastığı tuttuğu gibi fırlattı. Yastık Halil İbrahim'in suratında patlayınca hızla doğruldu. Kumandayı tutan elini atacak gibi havaya kaldırdı:

"La Yıldırım kaşınma bebe!" Kulaklıklarını çıkaran Zeynep, omzundaki havluyla terini silerken, soluk soluğa:

"Halo boşuna uğraşma, bugün sofrayı hazırlama sırası sendeydi." Gözlerini devirdi Halil İbrahim:

"Off peki peki." Yerinden kalktı:

"Dur Ali hemen geliyorum." Diyerek mutfaktan bir koşu çizgili sofra bezi ile ekmek poşetini aldı. Çay ve bardaklarda geldikten sonra yer sofrasında oturdular ve sıcak buharı tüten soğanlı melemene ekmeği bandılar. Ekmeğini çiğneyen Yıldırım:

"Ali, Süleyman'a verdiğin parayı nereden buldun? Arda paranın peşine düştüğüne göre epey olmalı?"

Çayından yudum alan Ali dün akşam taksi de başına gelenleri anlattı. Islık çalan Halil İbrahim:

"Abi iyi para kaldırmışsın." Zeynep:

"Ah be Ali yine kendini tehlikeye atmışsın ve bu benim hiç hoşuma gitmedi. Hani fevri hareket etmeyecektik?" Yıldırım:

"Süleyman için olmasa Ali kesin adamları şehir merkezinde indirir kendini tehlikeye atmazdı Zeynep." Onaylar şekilde kafasını yukarı aşağı salladı Ali:

"Süleyman bugün parayı vermeseydi o tefeci Abbas şerefsizi bir hafta içinde evlerindeki tüm eşyaları alacaktı. Dün haberim oldu."

İri bir ekmek parçasına doldurduğu melemeni ağzına tıkan Halil İbrahim, başparmağına düşen melemeni yaladı ve dolu ağzından dolayı boğuk çıkan sesiyle:

"Abi bir daha öyle bir durum olursa taksiyi bizim evin arkasındaki boş araziye çek. Birlikte hallederiz." Gülümseyen Ali, Halo'nun omzuna dostça bir yumruk attı ve çayından bir yudum aldı:

"Süleyman'ın hali beni çok üzüyor çocuklar, babası hala hastane de yatıyormuş ve annesinin temizlikten kazandığı para da malum. Üstelik Abbas'a ödemeleri gereken borçları da hala bitmedi."

Melemen dolu ekmeği ağzına götüren Halil İbrahim'in eli gri okul pantolonunun cebine girdi. Ekmeği ağzına koydu ve cebinden çıkardığı yirmi lirayı sofra bezinin üzerine attı. Paranın üzerinde iki gün önce köşedeki Hacı Mesut marketin sahibi Hacı Mesut'un tuvalette aklına düşen bir hesap yüzünden parasını cebinden çıkartıp sayması ile bulaşan bok lekesi, kurmuş halde duruyordu. Sıcak melemen ağzını yaktığı için yüzünü buruşturup hohlayan Halil İbrahim:

ŞEHRİN ÇOCUKLARI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin