BÖLÜM 26

316 13 0
                                    

Bugün gökyüzü gri bir duvar gibi görünüyordu. Mehmet Akif Lisesindeki penceresiz küçük odada, eski kanepeye oturmuş, ayaklarını ortada duran sehpanın üzerine atan Hademe Rüstem elindeki dokunmatik telefona bakıyordu. Hava tahminine göre öğlenden sonra sağnak yağmur başlayacak ve sabaha kadar aralıklarla devam edecekti. Gülümsedi. Askerden terhis olan karısı Durdane'nin kardeşi Polat'a yakacakları mangalda böylece kalır ve birkaç güne unutulur giderdi. Zaten karısının dırdırını dinlememek için mangal yapmayı kabul etmişti. Adama askere giderken verdiği 250 lira yol parasını yetmezmiş gibi birde terhis oldu diye it herife birde mangal mı yakacaktı.

Siyah çorabının içindeki parmaklarını oynatırken elindeki telefon çalmaya başladı. Ekranda 'Müdürüm.' Yazıyordu. Yüzü ekşiyen Rüstem:

"Pezeveng sabah sabah iş çıkarmasa bari." Diye söylenerek telefonu açtı:

"Rüstem hemen birinci kat kızlar tuvaletine gel." Telefon kapandı:

"İt herif bizi adam yerine koyduğu yokki. Telefonu suratıma kapattı!" Söylenerek ayağa kalktı. Cep telefonunu cebine koyarken sehpanın üzerinden televizyon kumandasını aldı ve kapama tuşuna bastı. Odanın kapı kolunu tuttu ama bir an durakladı. Kalçasını hafiften dışarı çıkardı ve gürültülü bir şekilde yellendikten sonra kapıyı açarak odadan çıktı.

Birinci kat kızlar tuvaletinin önünde, elinde tutuğu küçük deri çanta ile Müdür Hüsnü Hoca asabi bir şekilde bekliyordu. Rüstem yanına gelince:

"Bu tuvaletin haline Rüstem efendi?"

"Ne oldu Müdür bey, yoksa duvara bok falan mı sürmüşler?"

"Bok sürseler iyi silersin çıkar. Bak!" Kafasını tuvalete uzatan hademe Rüstem şaşırdı. Aynaların asılı olduğu duvarın fayansları kırılmıştı. Müdür Hüsnü Hoca'ya baktı:

"Dün okulu kilitlemeden önce tüm sınıfları ve tuvaletleri kontrol ettim Müdür Bey. Fayans falan kırık değildi."

"Burası bu hale nasıl geldi öyleyse!" Omuz silken Rüstem şaşkın bir halde:

"Bilmiyorum Müdür bey isterseniz kamera kayıtlarına bakın." Bir an telaşlanmış gibi görünen Müdür Hüsnü Hoca 'Allah Kahretsin kamera kayıtlarını silmeyi unuttum.' Diye kendine kızdı ve hala kendisine bakan Rüstem'e:

"Baktım ama birşey yok. Hem olan olmuş artık. Birkaç fayans için ortalığı ayağa kaldımaya gerek yok." 'Ben Bilmem.' Manasında omuz silken Rüstem'e:

"Sen burada çalışmadan önce fayans ustasıydın değil mi Rüstem?" Adam cevap vermeden:

"Kırık fayansları hemen temizle, ben yeni fayanslar getirince de sen döşersin." Gidecekti ama Rüstem'in kendisine çatık kaşlarla baktığını fark etti:

"Ne oldu Rüstem bir sorun mu var?" İçinden 'Pezeveng' diyen Rüstem:

"Yok Müdür Bey, yalnızca bu tuvalete zarar veren vatan hainine sinirlendim. Orospu çocuğuna!" Dedi ve fayansları kıran her kimse ona küfürleri sıralamaya başladı. Boynundan suratına doğru bir kızarıklığın genişlediği Müdür Hüsnü Hoca siyah çizgili kırmızı kravatını gevşetiyordu.

***

"Günaydın Alp." Diyen Elif sırt çantasını çıkardı ve yerine oturdu. Elindeki törpü ile kırmızı ojeli tırnaklarını törpüleyen Alp:

"Günaydın canım." Dedi veElinde törpüyü masanın üzerine bırakıp telefonunu eline aldı:

"Bir selfi çekinelim mi kız?" Kaşları çatık halde gülümseyen Elif:

ŞEHRİN ÇOCUKLARI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin