BÖLÜM 53

307 3 0
                                    

"Ali, iyi misin?"

Parçalanan sandalyenin üzerinde sırt üstü uzanan Ali sağ kolu üzerine döndü ve dirseğinden destek alarak dizleri üzerinde doğruldu. Yüzü ekşimişti:

"İyiyim Elif, sadece ufak bir parça, sorun olmaz." Ayağa kalktı ve yandaki tamir tezgahına yöneldi:

"Onu kolundan çıkarmayacak mısın?" Tezgahın dayalı olduğu duvara asılı tamir aletlerine göz gezdiren Ali, kırmızı saplı penseyi gördü ve yüzünü ekşiterek uzanıp aldı:

"Hayır. Damarı kesmiş olabilir ve o zaman çok fazla kanama olur. En azından şimdi bu tahta parçası tampon görevi görüyor."

Bileklerini tutan plastik kelepçeleri elindeki pense ile kesti ve yere çömeldi. Elif'in sağ ayağını bağlayan plastik kelepçeyi, Feride ÇALI'nın 5 tırnağı ve 2 azı dişini çeken pensenin dişleri arasına sıkıştırmıştı ki:

"Umarım 38 senelik bir sandalyeyi kırdığının farkında değilsindir delikanlı. Aksi halde ben sinirlene bilirim." Diyen sesi duydular.

Elif, çift kanatlı kapının bir kanadının hafifçe açık durduğunu, aralıkta orta boylu, eni genişçe, kır saçları alabsord kesilmiş siyah deri montlu bir adam olduğunu gördü.

Ali hızla ayağa kalktı ve elindeki kırmızı saplı penseyi fırlattı. Kır saçlı adam kendini korumak için eğilirken Ali adamın üstüne koşturdu ve Ömer ABADALI'nın sarıyerde açılan bir milyoncudan aldığı pense kapı tahtalarına çarparken Ali sağ ayağını yerde çömelmiş halde duran adama savurdu ama adam ayağı iki eliyle tutup, yere basan sol ayağına vurunca Ali yere devrildi ve sol omzuna saplı duran tahta parçası zemine çarptığı için acı içinde inledi:

"Ali!" Ayağa kalkmaya çalışan Elif, sandalye ayaklarına bağlı bacakları yüzünden dengesini kaybederek yüzüstü yere düştü. Kolundaki acıya rağmen hızla doğrulan Ali, silah namlusu ile karşılaştı:

"Sende iş var delikanlı ama yanlış adama çattın. Üstelik dedemin sandalesini kırdın"

Silahı tutan eli geriye çekildi ve kabza Ali'nin kafasına indi. Sağ kaşında açılan kesikten koyu renk bir kan yanağına doğru akarken Ali'nin gözlerinin akı göründü ve toprak zemine yıkıldı. Yüzü koyun yerde uzanan Elif, hala düşmenin şokunu yaşıyordu. Kafasını kaldırdığında tozlu siyah ayakkabıları gördü:

"Sonunda senle bulaşabildik." Elif titreyen kafasını biraz daha yukarı kaldırdı; Adamın kahverengi gözleri kendisine bakıyordu ve elinde silah vardı:

"Ki ki kimsin sen?" Adam çömeldi. Elif'in siyah saçlarını bir kaç defa okşadı ve at kuyruğundan sertçe tutup kafasını geriye doğru çekti:

"Ah saçım ya!" Kahverengi gözleri, Elif'in siyah gözlerine bakan Cevdet Amir:

"Ben, senin hiç tanışmak istemeyeceğin kişiyim." Dedi ve alnını zemine sertçe vurması ile Elif bayıldı.

***

Boğulma hissi ile uyanan Elif, derin ve sert nefesler almaya başladı. Siyah saçları yanaklarına yapışmış, beyaz gömleğinin ıslak önünden dolayı sütyensiz göğüsleri şeffaf bir örtünün altında durur gibi görünüyordu. Gözlerini kırpıştıran Elif önce Ali'yi fark etti. Yine karşısındaydı ama bu defa yerde, toprak zeminde dizleri üstünde duruyordu ve onunda yüzü ile beyaz gömleği ıslaktı. Sol yanında, paslı bir teneke kova ile ayakta dikilen Cevdet Amir:

"Evet genç arkadaşlarım. Bu kadar güzellik uykusu yeter. Artık ciddi meseleleri konuşma vakti geldi." 48 sene önce, Ebe Cemile kadının Ümmühan hanımın rahminden çıkardığı kanlar içindeki buruşuk bebek Cevdet'i ağlamadığı için içine soktuğu demir kovayı ters çeviren Cevdet Amir üzerine oturdu:

ŞEHRİN ÇOCUKLARI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin