BÖLÜM 41

284 10 0
                                    

Bekçi düdüğü uzunca öttü. Hızla ayakları üzerinden doğrulan kangal kırması köpek, inşaatın karşısındaki boş arsada yattığı çalı kümesi üzerinden başını uzatıp baktı ve kuyruğunu salladı. Dikelmiş kulakları çevreyi dinlerken, sümükten ıslanmış siyah burnu yukarı kalkıp havayı kokladı. Başka bir köpek kokusu, yemek kokusu ve geçen gün kendisini kürekle kovalayan spor salonu temizlik işçisi Hasip'in kokusunu almamıştı. İnsan teri ve bok kokusu alıyordu ama ikiside uzakta sayılırdı. Yere uzandı, kafasını ayakları üzerine bıraktı ve bir süre daha bekleyip güvende olduğuna iyice emin olunca gözlerini kapadı.

Oturduğu taştan hızla kalkan Elif, Zeynep'e baktı:

"Bekçi! Bizi görmüş olmalı."

"Sakin ol Elif, cesedi taşırken ya da atarken görse çoktan silahını çekip havaya ateş etmiş olurdu."

"O zaman neden düdüğü çaldı." İleriye, karanlık yola baktı Zeynep:

"Şışt sessiz ol Elif. Buraya geliyor. Sen konuşma işini bana bırak ve sakin ol tamam mı?"

"Tamam."

Bir eli, belinin sağ yanında duran silahının üstünde, diğer eli ile de copunu tutan Bekçi Muharrem temkinli adımlarla iki gölgeye yaklaşıyordu. Bulutlar ayı yine dünyadan kıskanıp yüzünü örttükleri için sokağın bu kısmı, dün sabah belediyenin çöp kamyonu geri manevra yaparken lamba direğine çarpıp devirdiği için karanlıktı ama Elif, birkaç dakika önce bulutları aralayan ay ışığının cesedi saran naylon torbaya yansımalarını bekçinin görmüş olduğunu düşünüp endişeye kapılıyordu. Üstelik az önce cesedi kanala atarak kendilerini suçlu ilan etmiş oldukları kesindi.

Bekçi Muharrem aralarında on adım gibi bir mesafe kalmıştı ki durdu. Gözlerini kısmış bakarken, silahın üzerinde duran eli belinin biraz daha arka tarafına gitti ve çırt sesi duyuldu. Kılıfından çıkardığı el fenerini yakınca karşısında, elleri gözlerini kapatan iki kız gördü. 'Güzellermiş.' Diye düşündü ve fenerin beyaz ışığını yere tutarken saçını hızlı bir el hareketi ile düzeltti:

"İyi akşamlar hanımlar. Bir sorun mu var?" Zeynep:

"Kanalizasyona telefonum düştü memur bey." Genelde Bekçi kardeş falan dedikleri için Memur bey lafı hoşuna gitmişti:

"Üzgünüm hanımlar ama telefon çoktan çok uzaklara doğru akıp gitmiştir. İsterseniz size evinize kadar eşlik edebilirim."

"Teşekürler memur bey. Biz zaten markete gidiyoruz. Sizi yormayalım."

"Peki." Diyen Bekçi Muharrem'in sesi üzgün çıkmıştı. Bu güzel iki kız belki fikirlerini değiştirir umudu ile biraz daha muhabbet etmek istedi:

"Rögar kapağını dün gece çaldılar. Sadece burası olsa iyi." Dedi ve daha iyi etki yaratması için beş parmağını havaya kaldırdı: "Tam beş sokak daha aynı durumda. Bir an karanlıkta sizi hırsız zannettim. O şerefsiz rögar hırsızın peşindeyim. Yakalarsam." Dedi ve copunu tutup çıkartarak havaya savurdu: "Bir kaç tane de sizin telefon için vuracağım hanımlar." Copu bir daha savurdu. Zeynep:

"Teşekkür ederiz. Biz artık geç olmadan gidelim." Bekçi Muharrem alınmış gibi:

"Öyle olsun hanımlar." Dedi ve uzaklaşan iki güzel kızın arkasından bakarken 'Ulan bizim Bekçi Osman bir haftada iki kızın numarasını nasıl almış anlamadım. Oysa ben ondan daha yakışıklıyım. Yavşak herif hava atmak için kesin sallıyor.' Diye düşündü. Sonra da arkasına dönüp, kızların aksi yönünde yürüdü.

ŞEHRİN ÇOCUKLARI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin