Genç adam kucağından tek bir kere bile indirmediği kardeşine bakıyordu. Nasıl bu kadar acıya dayanmıştı onun minicik yüreği. Kendi yaşadığı acıların bir hiç olduğunu hissediyordu. Bulamamıştım meleğini. Asker olması hiçbir şeye yaramamıştı. Çillisini bulamamıştı. Elleriyle yaralarına bastı yapıyordu. Dursun istiyordu. Bütün yaralarının kanaması dursun istiyordu. Olmuyordu. Güzeli gözlerini açmıyordu. Elleri iki yana düşmüş cansızca elleri arasında duruyordu. Yüzü hala çok güzeldi. Gözlerini görmek istiyordu. Birlikte yaralarımızı saralım istiyordu.
Helikopter durduğunda hemen indiler. Kucağındaki meleğini sedyeye koydu. Onlarla birlikte aşağı iniyordu. Bir saniye ayrılmıyordu yanından. Yalnız hissetmesin istiyordu. Çünkü yalnız olmanın en büyüğünü o yaşamıştı.
"Karaca Bozkurt. Yirmi dört yaşında sinir hastası. Bir kere omzundan bir de sırtından vurulmuş. Kan grubu 0rh-. Karnına aldığı darbelerden iç kanama riski çok yüksek." diyerek ameliyata aldılar genç kızı. İçeri girmek için çalıştı genç adam. Meleği üşümüştü. Kendi ısısıyla ısıtacaktı kimse anlamıyordu ki onu. Bir kere dinleseler anlayacaklardı. Olduğu yere çöktü. Sırtı duvara yaslıyken kardeşinin kanı olan ellerine baktı. Gözleri dolmuştu. En son kardeşi için ağlayan adam şimdi tekrar onun için ağlıyordu. Eline telefonunu alarak açtı. İlk gelen numarayı tuşladı.
"Oğlum. Oğlum Karaca'm nasıl? Neredesiniz? Sen iyi misin? İyi mi kızım? Yiğidim bir şey söylesene." dedi annesi ağlayarak. Göz yaşları akan adam bir iç çekti.
"Size demiştim. O kız benim miniğim değil demiştim. Kokusu bir kere onun gibi değildi ki. Dinlemediniz beni. Çilleri yok dedim size. İlk gün kendi ellerimle saydım ben çillerini. İnanmadın bana. İnansaydınız, kendimi inandırsaydım şimdi bu durumda olmazdı kardeşim. "dedi ağlayarak. Gücü kalmamıştı. Kardeşini o halde gördükten sonra gücü kalmamıştı. Herkesin korktuğu Binbaşı Kağan değildi o. Kardeşini yeniden kaybetmekle karşı karşıya olan genç bir adamdı. Fısıltı komutanından telefonu alarak yerlerini söyledi. Telefondan çığlık ve ağlama sesleri gelirken kapattı telefonu. Yeniden komutanının kolları arasına bıraktı telefonu. Diğer tim gözetim altındaydı. Hepsi çok kötü bir şekilde dövülmüştü. Hepsinin yirmi dört saat uyutulması gerekiyordu. Komutanlarının bu durumunu görselerdi yattıkları için kendilerine kızacaklardı.
Dakikalar sonra kolidoru dolduran sesle başını dakikalardır izlediği ellerinden kaldırdı. Üstünde kardeşinin kanı, ellerinde onun kanı, gözlerinde ise hala o doluluk vardı. Yaşlı çiftin en son isteği oğullarını bu halde görmekti. Çökmüştü. Senelerdir ağlamayan oğullarının gözleri kızarmıştı.
"Abi korkmuş muydu?" dedi Kara. Genç adam hiç görmediği çevirdi bakışlarını. O gittikten sonra bir kardeşi daha olmuştu. Bundan haberi dahi yoktu. Canı yanıyordu. Kardeşi doğduğunda gitmişti demek ki. Bir kere bile haber vermemişlerdi ona.
"Korkmamıştı. Başı hala dikti. Onları güldürmemek için acısına rağmen gülüyordu." dedi gözlerine ihanet ederek iki göz yaşı düşerken. O konuştuktan sonra kimse konuşamadı. Herkes bir yerlerde beklerken içi yanan biri daha vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Karaca~
ChickLitHayat biz planlar yaparken karşımıza çıkanlardır... Karaca yeni hayatına alışabilecek mi?